Sizler bu yazıyı hangi saatte (hatta hangi gün) okuyorsunuz, bilmiyorum. Ama Murat Gezici (Gezici Araştırma’nın kurucusu) ve ben, saat 11.00 itibariyle Medya Mahallesi programında Türkiye’nin röntgenini çekiyor olacağız.

Memleketin başı ağrıyor.. Vatandaş nefes almakta zorlanıyor.. Gazetecilerin görmesinde ve duymasında ciddi sorunlar var.. Dizler tutmuyor, yürüyemiyoruz.. Kısacası çok hastayız.

Röntgen bize işte neremizde ne var, bunu gösterecek!!

Murat Gezici ile yaptığımız ön görüşmede, aslında tablo az çok ortaya çıkıyor:

AKP’nin oylarında artış var. Murat Gezici, oranı yayına saklıyor. Ama yüzde 50’nin üzerinde olduğunu söyleyebilirim.

Milliyetçilikte çok ciddi bir yükseliş var. Üstelik artık “aksiyoner” milliyetçilikten söz ediyoruz. Yani, sokağa dökülme ihtimali olan, iç çatışma teorilerini güçlendiren bir “eğilimden”..

Milliyetçilik yükselirken MHP inişte görünüyor. Hem de ciddi oranda. Baraj sıkıntısı yaşayacağı iddialarını güçlendirir biçimde.. Nedeni, hiç kuşkusuz, Bahçeli’nin partiyi “AKP’nin koltuk değneği” haline getirmesi. Ve bunun sonucunda MHP’nin bölünmenin eşiğine gelmesi..

HDP de inişte. Bu da şaşırtıcı değil. Kandil ile Meclis arasında sıkışan HDP’nin bu faturayı ödeyeceği biliniyordu, belli ki ödüyor..

Her iki partinin –elbette son tahminlere dayanarak- oy oranlarını da Gezici (bugün) Medya Mahallesi’nde aktaracak. Zannediyorum, iki kesimden de bir hayli tepki alacak.. Alacağız.. Ama başlıkta da vurguladığım üzere, GERÇEKLER ancak CESARETİ OLANLAR TARAFINDAN GÖRÜLÜR. Ve ancak onlar tarafından değiştirilebilir.

CHP cephesinde olduğu gibi! Aslında ankete / araştırmaya bile gerek yok. CHP cephesinde işler iyi gitmiyor. AKP’nin dokunulmazlık yasa teklifi, partiyi (yine) böldü. Çok sayıda milletvekili Kılıçdaroğlu’nun “destekliyoruz” vaadine rağmen, teklife “hayır” diyeceğini açıkladı.

Elbette, mesele bu konudan ibaret değil. Gezici’ye göre, son seçimde CHP’ye oy verenlerin önemli bölümü “partisini artık açıktan eleştiriyor.”

UYAN TÜRKİYE

Bunları söylemek, muhalefet cephesinden tepki almak demek. Biliyorum. Hatta “sen de AKP’ye çark ettin” diyen bile çıkar. Onu da biliyorum.

Ama söyler misiniz lütfen, sıraladığım maddeler sizi şaşırttı mı? Sizler zaten bunun farkında değil misiniz? En azından hissetmiyor musunuz?

HDP “ontolojik” bir sorun / ikilem yaşıyor. HDP Kürt hareketinin siyasi kanadı. Sürekli karşısına çıkartılan “PKK ile arasına mesafe koyması şartı”, bu anlamda son derece manasız. Bu “varlığını inkâr etmesi” anlamına gelir. Bunu yapamayınca da, kimi zaman (bugün olduğu gibi) varlığı gereksiz / zorlayıcı hale gelir.

MHP meselesini uzun uzadıya konuşmaya gerek yok. Parti, olağanüstü durumlar için yaratılan “ülkücü hareket” şimdi gözlerimizin önünde çözülüyor. Çatışmayı / savaş dilini kendisinden daha iyi beceren AKP’ye doğru akıyor.

Peki ya CHP? BirGün’de Melih Pekdemir’in geçenlerde yazdığı gibi “CHP’nin solu kesildikçe soluğu da kesiliyor”. Parti, ILIMLI İSLAM PROJESİ çerçevesinde ehlileştirilmeye çalışıldıkça geriliyor. Geriledikçe soldan uzaklaşıyor. Uzaklaştıkça gereksizleşiyor.

Dokunulmazlık yasası tartışmasında olduğu gibi, son bir örneğe bakarak hükme varılamaz elbette. Ancak, örneklerin ardı arkası kesilmiyor ki!

Bakınız, 23 Nisan kararı!! İktidar, 23 Nisan resepsiyonunu “şehitler var” bahanesiyle iptal ediyor. Ardından Osmanlı döneminin zaferlerinden “Kut’ül Ammare” için kutlama programı yapıyor.

Medya Mahallesi programını izleyenler farkındadır. Günlerce bu konuya değindim. “En azından ana muhalefet partisi 23 Nisan’da kendi davetini verip kutlayamaz mı” diye sordum.

CHP’den çıt çıkmadı.

Ama bakın, Cumhuriyet Gazetesi “Cumhuriyet’e sahip çıkıyoruz” diye, Meclis’e yakın bir noktada 23 Nisan’ı kutlayacaklarını.. Ve milletvekillerinin o kutlamaya davetli olduğunu duyurdu.

Bir gazetenin yaptığını / yapabildiğini Cumhuriyet Halk Partisi yapamaz mı?

Yine Melih Pekdemir’in yazısına döneceğim. “Ortak yazgımız değil ama ortak kaygımız artık varoluşumuzdur” diyor.

Evet, artık bir VAROLUŞ MÜCADELESİ eşiğindeyiz. Ve bu, ORTAK KAYGIMIZ olmalı.

Dinci / otoriter bir rejim için temel taşları döşendi. O temelin üzerinde “kindar ve dindar bir nesil” yükseliyor.

Bu yüzden gerçekleri anlatmak / anlamak zorundayız. Gezici’nin tablosu, bunu anlatacak. Toplumu gerçeklerle yüzleştirecek.

Hazır mısınız!