Gerçeklik-ötesi dönemde algılar gerçekliğin yerini aldı çoktan. Gündemin de gerçeğini arıyoruz bu post-gerçeklik döneminde.

Gerçeklikten kopuş, siyaseti halkın ihtiyaçlarına yanıt veren bir araç olmaktan da kopartıyor, siyasetçinin varlığını sürdürme faaliyetinin kendisi oluveriyor. Halkın tercihiyle halkı yönetimden uzaklaştırmayı dahi başarıyor gerçeklik-ötesi siyaset. Gerçeğin gürültü içinde boğulduğu adaletsiz kampanyalarla, baskıyla, zorbalıkla yapılan referandumlar eliyle halkın egemen olduğu Cumhuriyet’ten, tek adam rejimine geçildi gerçeklik-ötesi siyasetle. Halkın temsil edilmesi gereken TBMM ile halkın gündemi de böylece birbirinden kopartıldı.

Bu hafta TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşülen Torba Kanun Teklifi de işte bu kopuşun en somut hallerinden birisi. Bir torbaya atılan 38 maddeyle 21 ayrı yasada değişiklik yapan bir kanun teklifi… Öyle bir torba ki içine Kredi Garanti Fonu’yla (KGF) bahisçiler, gazilerle avcıların tüfekleri, yurtdışında yaşayan yurttaşlarımızın Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) yoluyla ülkeye döviz getirmesiyle sermayeye verilecek destekler girmiş.

Torbanın ağzı çok geniş! Ama içine halkın kitlesel olarak yaşadığı sorunların girebileceği kadar geniş değil. Gerçeklik başka, torbaya giren başka… Halkın ihtiyaçları başka TBMM’de yasalaşanlar başka… Gerçeklik-ötesi dönemin alamet-i farikası!

Gerçeklik resmi rakamlarla dahi gizlenemiyor oysa. 4 milyon 380 bin yurttaşımız işsiz, 2,5 milyon yurttaşımız ise çalışabilir durumda olmasına rağmen iş aramaktan vazgeçecek kadar düzen dışına itilmiş. Çalışma imkânına erişmiş olanların ise neredeyse yarısı asgari ücrete veya çok yakın ücretlere mahkûm; üstelik asgari ücret açlık sınırının altında. Milyonlarca insanı işsizliğe mahkûm eden düzen ayrıca insanları korumasız da bırakıyor. Milyonlar işsizken İşsizlik Sigorta Fonu’ndan ödenek alanlar 596 bin kişi ile sınırlı!

Oysa torba yasada bu gerçeklik yok. Torbanın ağzından milyonlarca işsizin sorunu sığamamış. Ama İşsizlik Sigorta Fonu’ndan işverene 75 TL asgari ücret desteği verilmesi torbanın ağzından girebilmiş!

Açık bir siyasi tercih var. Açlık sınırı altında çalışmak zorunda kalan milyonların hakça kazanması, işsizliğin karanlığının dayatıldığı milyonların hak ettikleri güvenceyi aldıkları bir düzenleme yapmak yerine işverenlerin iş gücü maliyetlerinin düşürülmesini hedefliyor iktidar. Emekçi değil, işsiz değil, emekli değil… Öncelik sermaye… Krizi çıkartan düzenin devamı var torbada. Çünkü bu iktidarın devamı için düzenin devam etmesi gerekiyor! Siyaset halkın ihtiyaçlarından kopuyor, iktidarın bekası sorununa indirgeniyor gerçeklik-ötesi siyasette…

Gerçeklik resmi rakamlarla dahi gizlenemiyor oysa. 2019 sonu itibariyle KOBİ’ler 615 milyar TL borç yükü altındalar, bugün itibarıyla halk 617 milyar TL borçla uyanıyor her sabaha. Dışarıya borcumuz milli gelirimizin neredeyse yüzde 60’ına ulaşmış durumda. Ekonomi ancak borçla, krediyle yürüyor. Düzen kamu kaynaklarını üretici ve üretken alanlara değil ranta aktarmak üzerine kurulu. Bir diğer deyişle yeterince gelir yaratmıyor, herkesi borca mahkûm ediyor. Üreticisini de, tüketicisini de… Kredisiz kimse ayakta duramıyor. Oysa krizi çıkartan da bu gerçeklik; aşırı finansallaşma ve krediye bağımlılık kriz yaratıyor.
Üretici açısından çözümün kredi olmadığı çok açık, öyle olsaydı KGF imkanlarının genişletildiği 2018-2019 döneminde yatırımlar yüzde 10-20 arasında küçülmezdi!

Oysa torba yasada bu gerçeklik yok. Torbanın ağzından milyonlarca borçluyu bu yükten kurtaracak çareler sığamamış. Ama yeniden kredinin şişirilebilmesi için KGF’nin limitlerini arttırmak torbanın ağzından girebilmiş!

Açık bir siyasi tercih var. Borca bağımlı düzeni devam ettirmeyi seçiyor iktidar bir kez daha. Krizi çıkartan düzenin devamı var torbada. Çünkü bu iktidarın devamı için düzenin devam etmesi gerekiyor! Siyaset halkın ihtiyaçlarından kopuyor, iktidarın bekası sorununa indirgeniyor gerçeklik-ötesi siyasette…

Bugün yaşadığımız ekonomik, sosyal ve siyasal yıkımın temelinde ötekileştirme yatıyor, dışlayıcı kurumlar yatıyor. Krizin temelinde etnik kimliğimiz, inancımız, cinsiyetimiz, yaşımız, siyasi parti aidiyetimiz üzerinden ötekileştirildiğimiz gerçekliği var.

Oysa torba yasada bu gerçeklik yok. Yok, ama bu sefer de üye olduğumuz dernekler üzerinden dışlanacağımız düzenlemeler var!

Düzen değişmeden yaşadığımız çok boyutlu kriz bitmeyecek. Düzen değişmeden toplumsal barış, eşitlik, adalet, özgürlük, demokrasi ve laiklik var olmayacak. Gerçeği yeniden hayatın merkezine, siyasetin temeline taşımalıyız. Düzeni dayanışmayla, omuz omuza, halkla değiştirebiliriz, değiştirmeliyiz!