Seçim tarihinin açıklanması ve Anayasa değişikliği olayı, ülke siyasetinin gerçek niteliğini açıklıyor.

Bir tarafta, seçimle işbaşına gelen, 20 yıldır yönettiği ülkeyi, özellikle son beş yıllık uygulamalarıyla yıkıma sürükleyen ve halkı yoksullaştıran iktidar, yıkımın sorumlusu başkalarıymış gibi, “Yeter Söz Milletindir” diyor; diyebiliyor.

Diğer tarafta Anayasa teklifi konusunda yaşananların bir kez daha kanıtladığı gibi, Altılı Masa muhalefeti de iktidar ile aynı fotoğrafta yer alarak suç ortaklığı yapıyor.

İktidara “Yeter Söz Milletindir” dedirten asıl sorumlu Altılı Masa muhalefetidir. Muhalefetin bir bütünlük içinde gerçekten halkın sesi olmayı başaramamasıdır.

14 MAYIS’I ANLAMAK

14 Mayıs 1950, bir seçim günü olmasının çok ötesinde bir anlam taşır, bu ülkenin tarihinde çok büyük bir niteliksel dönüşümü simgeler.

14 Mayıs seçimlerinde halk, “binlerce yıllık tarihinde ilk kez” oylarıyla ülke yönetimini değiştirdi.

Değiştirilen yalnız 27 yıllık CHP iktidarı değildi. Bu ulusun, Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde verdiği Kurtuluş Savaşı ile egemenliği gökten yere indirerek “benimdir” dediği, saltanatı ve hilafeti kaldırdığı sürecin tamamlanması, doğal sonucuna götürülmesiydi. Bir büyük devrimdi.

Bu devrimi gerçekleştirerek ülke yönetiminin “barış içinde değişimini” sağlayan ya da 14 Mayıs’ı gerçekleştiren İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve CHP’dir.

II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra çok partili siyasal yaşama geçilmesi sürecinde iç ve dış koşullar, Demokrat Parti’nin güçlenmesini ve 1946’da yapılan ilk tek dereceli seçimde 465 milletvekilinin 61’ini kazanmasını sağladı.

İktidar ile muhalefetin ilişkilerinin sertleşmesi ve DP’nin TBMM’deki milletvekilini “sine-millete” döneceğini keskin bir biçimde açıklaması üzerine Cumhuriyet düşmanlarının hemen her gün utanmadan yerden yere vurdukları Cumhurbaşkanı İnönü, 12 Temmuz 1947’de Çankaya’da CHP’li Başbakan ve Demokrat Parti Genel Başkanı Celal Bayar ile yaptığı toplantıdan sonra bir bildiri yayımladı. Bildiri, seçim sürecinde iktidardaki CHP ile DP’yi, yerinde bir deyimle eşitliyordu. Cumhurbaşkanı İnönü, Kendisinin CHP Genel Başkanı olarak davranmayacağının devlet yönetiminin tüm birimleri, özellikle de valileri ve radyosuyla tüm partilere eşit uzaklıkta olacağının güvencesini verdi ve sonuna kadar sözünü tuttu. Seçim süreci bağımsız yargıya bırakılarak güvenliği gerçekleştirildi. Daha ne olsun, bu seçimlerin yapılacağı söylenen 2023 14 Mayıs’ında ya da tam 72 yıl sonra bunların hiçbiri yok.

Başında “Atatürk Seni Sevmek Milli Bir İbadettir” sözlerinin sahibi Celal Bayar olan DP, 14 Mayıs seçimine, “Yeter Söz Milletindir” özdeyişiyle özgürlük ve demokrasi vurgusu yaparak girdi. DP, ülkenin en sapa noktalarında bile halkın seçim sürecine coşku ile katılmasını sağlayan bir yaklaşım sergiledi: Milletvekili adaylarının yüzde 70’den fazlasını, halkın katılımıyla parti örgütleri tarafından saptanmasını sağladı. Adayların kalanını da ülkenin konuşunda uzmanlığı, çalışkanlığı, dürüstlüğü ile toplumun beğenisini kazanmış kişilerden seçer. Böylelikle, 14 Mayıs’ta oluşan TBMM, bu ülke tarihinin uzak ara en kaliteli Meclisidir. O kadar ki, Celal Bayar, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra tören için genel kurula geldiğinde bakın ne olur? Kurtuluş Savaşı ile “egemenliğin halkın olduğu” bilincine sahip olan DP milletvekilleri, “Milli iradenin temsilcileri hiç kimsenin önünde ayağa kalkmaz” -gerekçesiyle ayağa kalkmaz (Demirkırat Belgeseli, Birand, Dündar Çaplı 2016; dün, mesleğinin gereğini yapan ve aranan usta gazeteci Birand’ın 10. Ölüm yıldönümüydü).

14 Mayıs’ın milletvekillerinden bugünün “seçmen olarak partisinin genel başkanını” gören milletvekiline nasıl gelindiği uzunca bir öyküdür(Kepenek, Cumhuriyet Çağdaşlaşmasından Günümüze Türkiye’nin Değişimi).

SUÇ ORTAĞI OLUYORSUNUZ!

Anayasa değişikliği konusu, Altılı Masa Muhalefetini içinden dinamitledi. Anayasa tanımayan bir iktidar ile üstelik seçimlere gidilirken içeriği ne olursa olsun bir anayasa yapılamaz diyemedi. Kaldı ki Anayasa değişikliği Cumhuriyet’in değerlerini sonlandırıyor. Saadet’in tek milletvekili AKP teklifine imza attı; başta İYİ Parti olmak üzere birkaçı “kendi önerisini” yaptı; konuyu gündeme ilk getiren ve somut bir öneri geliştiremeyen CHP de Komisyon görüşmelerine katılıyor.

Son aylarda İran ve Afganistan’da yaşananlar, başta kadınlar olmak üzere, özgürlük ve eşitliği savunan tüm toplum kesimlerini ayağa kaldırmış bulunuyor.

Yeter, 24 Ocak Salı günü yapılacak Anayasa Komisyonu toplantısına CHP ve İYİ Parti muhalefetinin, kesinlikle, katılmaması gerekiyor.

*ODTÜ İktisat Bölümü öğretim üyeliğinden emekli Prof. Dr. Fikret Şenses’i yitirdik. O, ayrı bir yazıyı fazlasıyla hak ediyor.