“Akbilspor’u şampiyon yapacaklar abi bu böyle, ben görüyorum bunu…” “Bence de öyle, herkes de görüyor.” “Kesin ya, bak buraya yazıyorum.” “Yazmana gerek yok, yazmadan da okunuyor.” “Vermezler abi, zaten bizim şampiyonluk şansımız da yok …” “O zaman maça çıkmayalım mı? Sonuçta maç varsa çıkılacak, elden gelen yapılacak.” “Yensek de maçı iptal ederler be abi.” “O […]

“Akbilspor’u şampiyon yapacaklar abi bu böyle, ben görüyorum bunu…”
“Bence de öyle, herkes de görüyor.”
“Kesin ya, bak buraya yazıyorum.”
“Yazmana gerek yok, yazmadan da okunuyor.”
“Vermezler abi, zaten bizim şampiyonluk şansımız da yok …”
“O zaman maça çıkmayalım mı? Sonuçta maç varsa çıkılacak, elden gelen yapılacak.”
“Yensek de maçı iptal ederler be abi.”
“O zaman yenmeyelim mi?”
“Yenelim abi, yenmeden olur mu…”
“O zaman ne diyorsun?”
“Bilmem… Şey… Bak buraya yazıyorum…”

AKP; 12 Eylül rejiminin yasalarını kullanarak kendi gerici ve rantçı parti devletini özellikle 2010 sonrası yargıyı da ele geçirerek kurumlarıyla beraber inşa etti. Bu güçten aldığı coşkuyla yaptığı keyfi uygulamalar 2013’te halkın büyük tepkisi ile karşılaştı.

Sonrasında yaşadığı meşruiyet krizini aşmak için bir yığın hamle yaptı iktidar. Sıkça girilen seçimlerle oy meşruiyeti, medya hakimiyeti, cemaat krizi sonrası Saray’da gücün tekelleşmesi, OHAL, başkanlık sistemi ve yine seçimler…

Bu süreçte muhalefet ne hamle yaptı sorusuna verilecek yanıtlar ise iç açıcı olmadı. 2010 sonrası teorik olarak söylediğimizi 2013 sonrasında pratikte de göstererek söyledik: “Karşımızda alıştığımız bir siyasi parti yok. Öyle olunca muhalefet de alıştığımız gibi yapılamaz. Seçimler önemli ama yetmez, örgütlenmek gerek. Hayatın her alanındaki mücadelede bir arada ve dik durmak gerek.”

Bunu söyledikten sonra sandık meselesinin de bu mücadelenin bir parçası olduğunu ve etkili bir boykot örgütlenemediğine ve maça çıkıldığına göre şartlar ne olursa olsun muhalefetin elinden geleni yapması gerektiğini söyledik.

Gezi’ye katılan milyonlar yaşanan her seçimde, AKP’nin meşruiyet göstergesini aşağı çekecek hamleler yaptı. Bunu kimse örgütlemedi aslında. Halk kendiliğinden hesap kitap yaparak, bir ailede kim varsa yarısını bir partiye yarısını diğer partiye yönlendirerek yaptı bunu… Yeter ki bu rejime bir kayıp yaşatılabilsindi.

Bunun yeterli olmayacağını bile bile, hayatın her alanında verilen mücadelenin içerisinde olmaya çalıştık, bu tepkinin örgütlü hale gelmesi için uğraştık. Siyasi partiler, aydınlar, yazarlar olarak meclisli, aşağıdan yukarıya kitlelerin katılabildiği araçlar yaratılmasını konuştuk, uygulamak için çabaladık. Ne kadar anlaşıldık bilmiyorum.

Şimdi 31’inde bir seçim daha var. Bu seçim aynı zamanda halkın ekonomik tepkilerinin de açığa çıktığı bir seçim. Gücünü baskıdan alan meşruiyetini ise sandıktaki oranlardan aldığını söyleyen bir iktidara karşı önemli protesto seçimi ile karşı karşıyayız.

Şimdi diyecekler ki “bırakmaz.” Evet, çok doğru bir tespit… Bunu söylemek için kâhin olmak gerekmiyor. Ama geç… O zaman sorarlar; “madem bu iktidarın herhangi bir parti olmadığını ve her şeyi yapabilecek bir yapı olduğunu düşünüyordun neden 10 senedir ona göre örgütlenmedin? Gel bizim partiye üye ol dışında bir seçenek göstermedin? Neden gereğini yapmadın?”

Seçimi iptal eder mi, edebilir. Kayyum atar mı, atar. Çalar mı, elinden geleni yapar. Döver mi döver. Söver mi söver… Karakteri müsaitse (hem sınıfsal karakteri, hem tıyneti), her şeyi yapar. Ancak maç var mı, var. Baskı nedeniyle tepkisini dile getirebilecek yeterli kanalları bulamayan insanlar için en kolay protesto anı mı, evet…

İnanarak oy verdiğimiz adaylar da var, inanmadan vereceklerimiz de var. İnanmadıklarımızın ne kadar sağcı olduğunu anlatmak için saat biraz geç oldu. Şimdi kalkma zamanı. Bu bir mücadele… Ne 31’inde başladı ne biter 31’inde…

Yaşamından keyif alabiliyor musun, kendini bu ülkenin eşit yurttaşı hissediyor musun, bu beton yığınları arasında nefes alabiliyor musun, geçinebiliyor musun, tarikatların torpil ağının içinde geleceğinden umutlu musun, her gün sana kürsüden parmak sallayanlara mecbur musun, sırf oy verdin diye sana “adi” denmesini hak ediyor musun?

Yanıtların hayırsa, git ve gereğini yap. Sonrası mı? Sonrasında yine gereğini yap!