Geri çevrilmesi mümkün olmayan bir feminist isyan bu!

BirGün KADIN

Meksika'da Ingrid Escamilla’nın Eric Francisco Robledo İsimli erkek tarafından işkence edilerek öldürülmesinin ardından haftalarca süren protestoların iki önemli simgesi vardı.

İlki düzenli olarak artan kadın cinayetlerine dur demek için mahkeme binasını ateşe verilmesi diğeri ise Escamilla’nın cansız ve işkence görmüş bedenini acımasızca manşetlerine taşıyıp dalga geçme cesareti bulan gazetecilerin teşhiriydi.

“Aşk tanrısının hatasıydı” yazan gazete binasını da ateşe vermişlerdi. Bir yandan da dünyanın dört bir yanından kadınlar, Meksika’daki kadınların çağrısıyla, sosyal medyada yapılan saygısızlığı hem teşhir etmek hem de Escamilla’nın anısını hak ettiği şekilde yaşatmak için birbirinden güzel fotoğraflar paylaşıp onun adını etiketliyorlardı.

Feminist hareket hem ‘kurucu ve umutlu’ yüzünü hem de artık bir kişi daha eksilmemek ve bir cinsin kıyımı anlamına gelecek yoğunluktaki kadın cinayetlerine karşı ‘yakıcı’ yüzünü gösteriyordu. Yakarsa dünyayı kadınlar yakacak hem de ‘tersine çevirecekti’

Birkaç yıldır, dünyadaki kadın eylemleri çok daha etkileşimli bir hal alıyor; grev gibi yeni direnme biçimleri keşfediliyor. Bu yeni direnme biçimleri yerel dinamikler tarafından özgül koşullar gözetilerek uyarlanıyor; kadın hareketi içerisinde feministlerin ağırlığı artıyor. Feminist hareket içerisinde, patriyarka ile kapitalizmin bağı daha tarifli hale geliyordu. Latin Amerika’da yükselen ‘ni una menos’ haykırışları Türkiye sokaklarında ‘bir kişi daha eksilmeyeceğiz’ olarak tercümesini buluyor. Şilili kadınların ‘Las Tesis’ dansı tüm dünya sokaklarında yankılanıyor. ‘Suçlu sensin’ demenin yeni biçimleri tüm dünyada yayılıyor.

Küresel olarak kendine yeni biçim ve cesareti çoğaltmanın türlü yollarını bulan feminist harekette talepler hiç olmadığı kadar ortaklaşıyor, sözgelimi Avrupa’da ya da Türkiye’de ‘sağcı’ ‘gerici’ iktidarların teşhirinde benzer metotlar uygulanıyor hatta kadınların deneyimleri arasında köprüler kurarak, yaşanan tekil sorunların nasıl birbirini beslediğini ortaya konuyor. Bütünlüklü bir patriyarkal kapitalizm eleştirisine doğru yol alıyor. Uzunca bir dönem ‘kişisel deneyim’ alanına hapsolmuş feminist hareket bu yeni formlar içerisinde, daha ortak daha güçlü bir ses yaratabilmek için olanca gücü ile mücadele ediyor. kadar güçlü bir hal alıyor.

Yalnızca son birkaç aya bakıldığında dahi apaçık bir hal alan iddiayı görmek mümkün. Atina’da göçmenler için, ABD’de Trump’a karşı, Meksika’da kadın cinayetlerine, Şili’de tecavüze ve Türkiye’de tüm kazanılmış hakları gasp eden AKP’ye karşı direnen kadın hareketi Şirin Tekeli’nin bıraktığı o güzel sözü doğrular nitelikte.

“21. yüzyıl kadınların yüzyılıdır ve geri çevrilmesi mümkün değildir!” Evet, kadın hareketinin en parlak günleri henüz gelmedi bile, bu yüzyıl her anlamda kadınların. Geri çevrilmesi artık mümkün olamayan bir İsyan dalgası bu. Yarın akşam Taksim’de yürüyecek yani ‘yasaklanan’ sokaklara göz dikmiş kadınların hem öfkesinden hem de umudundan güç almamak mümkün değil… Belli ki mor dalganın sesi bu yüzyıla damga vuracak.