Geri gelene karşı koyalım
İstiklal Caddesi'ndeki bombalı saldırının meydana geldiği alana yurttaşlar karanfil bıraktı. (AA)

Pazar günü İstiklal Caddesi’nde maruz kaldığımız insanlık dışı saldırı belleğimizden dehşeti geri çağırdı. Saldırıdan sonra çoğumuz tedirginlik içinde “geri geldi” hissi yaşamaya başladık. Hızla getirilen yayın yasağı, internetin yavaşlatılması ve haber kanallarının suskunluğu, insanların pazar gecesini evlerinde kendilerini daha da yalıtılmış, olan bitenin dışına düşmüş ve yalnızlaşmış hissetmesine neden oldu. Taksim bölgesinde oturan yakınlarına ulaşmakta güçlük çekenler için gece çok daha ağır ve korku içinde geçti.

Pazartesi sabahı sokağa çıkmak zorunda kalanlar, tehdit dolu bir dünyaya adım atıyormuş gibi oldular. Radyo kanallarına mesaj yollayanların, açılan sosyal medya mecralarına yazanların ortak sorusu bulundukları yerin “güvenli” olup olmadığıydı. ‘Güvenpark’ta otobüs durağındayım’, ‘Gara gitmem gerekli’, ‘Taksim’den metroya binmeliyim’, ‘trafikte şu noktadayım’, ‘sıkıştık araçlar ilerleyemiyor’ vb. bildirimleri internet ortamına gönderildi.

Yer bildirimleri yalıtılmış, endişe içindeki insanların “ben buradayım” diyerek seslerini duyurma ve yalnızlık hisleriyle baş etme çabalarıydı.

Zihinlerimiz, belleğimizden gelen “dehşet dolu anılarla” geri yükleniyor. 2015-2016 dehşet ayları ve kitle katliamları sanki dün olmuş gibi içimize doluyor.

Kitle katliamları ve sivillere yönelik insanlık dışı saldırıların temel amacı toplumu dehşet içinde bırakmak ve zihinleri işgal etmektir. Hedefin rastlantısal seçildiği kitle katliamları toplumun “özgürlük” ve “güvenlik” duygusunu parçalamayı amaçlarlar O kadar insanlık dışıdır ki, öldürüp, yaraladıkları temel hedefleri değildir. Katillerin gözünde öldürüp, yaraladıkları, sakat bıraktıkları, toplumda yaratmak istedikleri dehşet hissi için zerre kadar umursamadıkları araçlardır.

Taksim saldırısının belleğimizden 2015-16 katliamlarını geri çağırmasını engellememiz pek mümkün değil. Geçmiş travmalar, güncel olay sonrasında “geri geldi” hissini kaçınılmaz olarak çağırır.

Peki, ne yapalım? Geri geldi hissini yok saymaya çalışmak (inkâr) yaratacağı korkunun daha da şiddetlenmesine ve “kaçma-kaçınma duygusunun” güçlenmesine neden olur. Belleğimiz tehdit edici olabilecek mekânları, durumları bulmaya çalışır. Elindeki tek ipucu daha önce saldırıların olduğu yerler ve durumlar olduğu için de oralardan uzaklaşmaya çalışır. Geçmiş saldırıların ortak noktası mekânlar değil durumlardır. Yani kalabalıklar. Kaçma kaçınmanın buyruğuna girersek, zihnimiz bize sadece insanların toplu halde bulundukları yerlerden uzak dur komutunu verir. Meydanlardan, toplu taşıma araçlarından uzaklaşma eğilimi güçlenebilir. Kaçma, kaçınma zorlaması kitlesel katliamların en önemli zararlarından birinin önünü açar. Eve ya da güvenli sanılan alanlara çekilme, dünyaya kuşku içinde bakma, yalıtılma, yalnızlaşma!

Hiçbirimiz kahraman değiliz, olmamıza da gerek yok. Sadece kendi hayatımızın korkunun egemenliği altına girmesine izin vermeyecek kadar sakin olmalıyız. Kendimizi ne kadar yalnızlaştırırsak, ne kadar yalıtırsak ve ne kadar kaçınarak yaşamaya çalışırsak korkunun egemenliği o kadar artar. Korku gerçek ve elle tutulur durumda. Korkmakta haklıyız da. Korkumuzu inkâr etmek yerine onu dindirmenin doğru yollarını bulmamız gerekiyor.

1- Hayata devam. Saldırıdan önce hayatınızı nasıl yaşıyorsanız aynı şekilde yaşamaya devam edin.

2- Konuşun, paylaşın. Arkadaşlarınızla, okulda, işyerinde, toplu taşımada, alışveriş yaparken, lokantada yemek yerken konuşun, paylaşın. Saldırının size hissettirdiklerini anlatın. Göreceksiniz ki yalnız değilsiniz, size özgü değil.

3- Paylaşmayın. Saldırının görüntülerini, dehşet ifadelerini, korkuyu çağıran sözleri hiçbir ortamda kesinlikle paylaşmayın. Görüntülerin paylaşımı saldırganların amacına hizmet eder.

4- Şüpheden uzak durun. Her zaman neye dikkat ediyorsanız yine ona dikkat edin. Çevrenize olası bir saldırının ipuçlarını bulabilecek gibi şüpheyle bakmayın. Böyle bir şüphe size sıradan durumların şüpheli görünmesine neden olacaktır. Bu da korkunun sizi egemenliği altına almasına yol açar. Unutmayın saldırılar önceden kestirilmesi mümkün olmayan sıradan durumlar ve yerlerde gerçekleştiriliyor.

5- Hatırlayın. Geçmiş katliamların korkusunu değil nedenlerini ve sonuçlarını hatırlayın. Kim ne demişti, kim ne yapmıştı? Saldırganlar yakalanmış mıydı? İhmali olanlara ne oldu?

6- Yas tutun. Katliamlarda kaybettiklerimizi, yaralananları, sakat kalanları düşünün. Kayıpların yakınlarına bir şekilde ulaşmaya, en azından sosyal medyaya onları hatırladıklarını ifade edin. Birkaç kişi bir araya gelip kendinizce bir anma yapın.

7- Düşünün, ifade edin. Saldırıların amacının ne olduğu üzerine düşünün. Kitleye yönelik katliamlar toplumun siyasal düşüncesini değiştirmeye yöneliktir. Siyasal düşüncenizi korkunun buyruğuna sokmayın, aklınızla bakın, aklınızla ifade edin.

8- İzin vermeyin. Anlık duygularınızın aklınızla aldığınız kararları etkilemesine izin vermeyin. Aklınız yaşattı sizi bugüne kadar. Kararlarınızı korku ve öfke ile değil yıllar boyu biriken deneyiminizle verin.

9- Bir araya gelin. Korku ve kaçınmanın yalnızlaştırmasına izin vermeyin. Sokaklar, meydanlar, toplu taşıma araçları ıssızlaşırsa bu yalnızca korkunuzu artırır. Kitlesel katliamlara en güçlü karşı çıkış kalabalıklaşmak, çoğalmak, bir araya gelerek, birlikte hareket etmekle mümkün.

Geri gelenin boyunduruğuna girmeyin, ‘bu kez izin vermeyeceğim’, ‘bu kez yalnız kalmayacağım’, ‘bu kez aklımla karar vereceğim’ diye yazın, söyleyin, paylaşın.

Kitlesel katliamları kitleselleşirsek önleyebiliriz. Birlikteyiz, bir aradayız, insanız…