Gericiliğin teokratik ve mezhepçi rejimin üzerinden adım adım kurumsallaştığı süreçteyiz. Karşı karşıya olduğumuz gerçek bu. Gericiliğe karşı laiklik zemininde mücadeleyi yükselteceğimiz karar anındayız. Süreç artık hepimizi birleşik mücadele zemininde ve laikliği kazanmak için karar vermemizi zorluyor. Bu mücadele zemininin ertelenemez bir evresindeyiz.
Toplumsal muhalefet dinamiklerinin kendi hücresine hapsolmuş haliyle, gericiliğe ve teokratik rejime karşı durulmaz. Tüm yetkileri elinde toplamış tek adama dayalı diktatörlüğe yol açacak bu süreç, ancak Gezi Direnişi’nin birleşik mücadelesi rehber edinilerek durdurulur.
Gericiliğe karşı, laikliğin kazanılması ve köklü bir demokratikleşmenin yolunun açılması için, kendi küçük hücrelerine hapsolmuş toplumsal muhalefet dinamikleri, hücrelerinden çıkıp, birleşik mücadele için zemin sunan laikliği savunmalı ve kazanmalıdır.
Bir yandan devlet, diğer yandan siyasal İslamcı sivil örgütler eliyle toplumun ve kamusal alanın gericileştirilmesi karşısında demokrasinin ve çoğulculuğun olmazsa olmazı olan laiklik için birleşik mücadele kaçınılmazdır.

Gericilik yaşı üç’e indi!
AKP devleti ve siyasal İslamcı örgütler eliyle gericiliğin ve toplumsal mezhepleştirme eğitimlerinin, propagandasının ve örgütlenmenin yaşı 3’e inmiştir.
Yaz ayları “din eğitimi“ altında Sıbyan Mekteplerinin Türkiye’de yaygınlaştırıldığı dönemlerdir. “Kurumsal kimlikleri“ şaibeli olan yapılar, ismi, sorumlusu, adresi belli olmayan bir çok adreste “yaz okulu, çocuk kulübü, Kuran kursu kreşi ve anaokulu“ açılıyor. Milyonlarca çocuk “dindar ve kindar nesil” yetiştirme ve dinci gericiliğin bu topraklarda kökleşmesini hedefleyen tuzakların kurbanı haline getiriliyor.
Din sömürüsü üzerinde sürdürülen bu kursların, hukukun ve insan haklarının evrensel ölçüleri içinde yer alan “din, vicdan ve inanç özgürlüğü”, ya da “çocuk hakları” ile zerre ilişkisi yoktur.
Hedef 3 yaşına kadar indirilmiş gericilik eğitimleri ile çocukların dünyalarında “cihadist” eğilim, “kutsal şehitlik” duygusu ile “feda olma” duyguları güçleniyor.
Türkiye’de her yerde faaliyet gösteren “Sıbyan Mektepleri” için öğrenci kayıt çalışmalarının arkasında hangi siyasal İslamcı grupların, cemaatlerin, kurumların ve şahısların olduğu gizli tutulmaktadır.
Kamusal şeffaflık ve denetim yoktur.
14 yıllık AKP döneminde Türkiye’ye, “Kürt Açılımı”, “Alevi Açılımı” ve “Roman Açılımı” ile meşgul edilirken, tek bir “açılım” ve tek bir “çalıştaya” gerek duyulmaksızın, “Sünnilik” açıldı, saçıldı, kurumsallaştı ve Sünnilik rejimleşti.

Yeni dindar nesil projesi: Sıbyan mektebleri
Osmanlı döneminin “Sıbyan Mektebi” yeniden açılmaya ve teşvik edilmeye başlandı.
Bugün Türkiye’de “Sıbyan Mektebi” adı altında mezhepçi eğitim veren “Kuran kursu kreşi” ve “anaokulu”na kayıt için cemaatler sözlü, sosyal medya ve internet siteleri üzerinden propaganda yapıyorlar.
“Sıbyan Mektebleri” için kurulan sosyal medya ve internet sayfalarında “Kız kuran kursu ve erkek kuran kursu olmak üzere 3-6 yaş arası çocuklara kız erkek ayrı sınıflarda sıbyan eğitimleri verilir. Sıbyan eğitimlerinin başında Elif ba, Tecvid, Adab, Hadis dersleri ile Siyer, Kuran-ı Kerim hatim programları hafızlık gibi dersler verildiği” yazılıyor.
Denetimlerden muaf, şeffaf olmayan “Sıbyan Mektepleri”, Anayasa’ya, Milli Eğitim Temel Kanunu, inanç özgürlüğü ve çocuk hakları hükümlerine aykırıdır!
Türkiye’de açıkça işlenen bu suça göz yumuluyor!
Anayasa’nın başlangıcında belirtilen “…laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı” ilkesine aykırı, ama Anayasayı takan kim?
Anayasa’da “...din ve mezhep ayırımı yaratmak veya sair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzenini kurmak amacıyla kullanılamayacağı” yazar, ama takan kim?
Anayasa’da ”Kimse, Devletin sosyal ekonomik siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma ve siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun din veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz” diye yazar, ama takan kim?
Anayasa “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” diye yazar, ama takan kim?
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu “laik, demokratik, bilimsel, eşitlikçi ve karma eğitim” anlayışını savunur, ama takan kim?
Osmanlının bile “yararı yok” diyerek terk ettiği ve Tanzimat Fermanı ile kapatılan “Sıbyan Mektebinin” açılmasına güz yumanlar, teşvik edenler, izin verenler açıkça suç işliyor.
AKP artık açıkça kamusal alanı ve toplumu mezhepçi dini kurallara göre şekillendiriyor. Çağdaş, demokratik, çoğulcu ve laik olana karşı savaş açmış durumdadır.
Yeni olanı yıkan, eski olanı diriltmenin “kutsal yürüyüşü” içindeler.
O nedenle 3-6 yaş arası çocukların, çocuk olarak yaşama hakkına saygı duyulmadan, dindar nesil yetiştiriliyor. Tesettürlü dini kıyafetlere sokuluyor. Çocuklar tek din, tek kıyafet dünyasına hapsediliyorlar.

Tuhaflıklar ülkesindeyiz?
Türkiye’de Anayasal güvence altında olmasına rağmen, “düşman” ve “bölücü” görülen, hükmü ve uygulaması olmayan tek şey laikliktir!
Evrensel hukuka ve AİHM’e göre ise hukuk dışı olarak görülen zorunlu din dersleri ile hem Anayasal, hem devlet hem de siyasal İslamcı güvence altındadır.
Tuhaf ama laiklik karşıtı Diyanet İşleri Başkanlığı ve 10 Milyar Doları aşan mezhepçi din bütçesi bir devletin ve Anayasanın güvence altındadır!
O nedenle devlet okullarında ilk derste öğrencilere “laiklik din ve devlet ilişkilerinin bir birinden ayrılmasını” öğretenler, son derste zorla din dersine sokuyorlar!
Böylesi çelişkilerin yaşandığı ülkedeyiz.
En tuhaf ve manidar olan ise, gericilik karşısında, laik kesimlerin sessizliğidir.