Gerilimin efendisi Jean-Christophe Grange, hem yakın zamanda Fransa’da baskıya girecek bir romanı bitirmek üzere olduğunun hem de Almanya’da geçen ve Nazi dönemini anlatan yeni bir roman üzerinde çalıştığının müjdesini verdi

Gerilimin efendisi Grange’dan ‘İki yeni proje yolda’

Haber:Burcu CANSU / Fotoğraf: Yusuf Tuna KOÇ

Eserleri 30’dan fazla dile çevrilen polisiye-gerilimin dünyaca ünlü ustası, Fransız gazeteci, yazar ve senarist Jean-Christophe Grange, 14. Ankara Uluslararası Kitap Fuarı’nın Uluslararası Onur Konuğu olarak Ankaralı okurlarıyla buluştu.
Türkiye’de de binlerce polisiye-gerilim okuru tarafından merakla beklenen gerilimin efendisi Jean-Christophe Grange, Doğan Kitap tarafından yayımlanan yeni kitabı Son Av’ın tanıtım çalışmaları kapsamında iki gün boyunca kitaplarını imzaladı.
Institut Français Ankara tarafından fuara davet edilen Jean-Christophe Grange, BirGün’ün sorularını yanıtladı.

Sizin kitaplarınızdan çok keyif alıyoruz. Özellikle Siyah Kan ve Kurtlar İmparatorluğu. Romanlarınızda okuru ters köşe yapan birçok unsur bulunuyor. Bunun yanı sıra yazdığınız karakterleri de çok detaylandırıyorsunuz. Hikâyelerinizi nasıl tasarlıyorsunuz? Yazım süreciniz nasıl işliyor?

Bütün kitaplarımda, yazım aşamasının başına bir çizgi çekerim. Bütün olayları bir sıralamayla belirler, ona göre bilgilerini yerleştiririm. Her bölümde yeni ilginç bir şey denemeye çalışırım. Planı yaptıktan sonra, bu çizgiye göre yazmaya başlarım. Eğer yazım aşamasındayken bir şeyi değiştirmeye karar verirsem geri döner o plana da bu değişikliği uygularım. Dolayısıyla bütün kitaplarımda çizdiğim o kurguya disiplinli bir şekilde bağlı kalmaya çalışırım. Dolayısıyla okurlarım da aslında farkında olmadan sayfa sayfa bu çizgiyi, bu planı takip eder okurken. Öyle hadi yazmaya başlayayım, yazdıkça ilerletirim türü bir yazım şeklim yok.

GERÇEKLİK OLMAZSA OLMAZ

Yani her zaman için sabit bir plana sadık kalıyorsunuz. Başka bir konuya daha değinmek istiyorum yazım sürecinizle alakalı. Okurlarınız açısından en çok dikkat çeken özelliklerinizden biri de her roman için çok ciddi araştırma yapmanız. Araştırma metotlarınız, süreçleriniz nasıl gelişiyor? Bu temellendirmeyi yaparken nasıl bir yol izliyorsunuz bunu merak ediyoruz, gazeteci olmanızın bu sürece nasıl bir katkısı oluyor?

Geçmişte gazetecilik yaptım. O süreçte çok şey öğrendim ve çok da fazla bilgi biriktirdim. Bir kitabı yazmadan önce de konuyla alakalı olabildiğince bilgi toplayıp, üzerine kitap yazmaya başlıyorum. Bunun için çok fazla bilgiye ve gözleme ihtiyacım oluyor. Her kitabımın öncesinde bir tetkik sürecim vardır. Tabii artık gazeteci değilim dolayısıyla internetten, kitaplardan da yararlanıyorum. Önce nasıl bir bilgiye ihtiyacım olduğunu, sonrasında bu bilgiyi nasıl edinebileceğimi saptıyorum. Bunun yanında kitabın geçeceği yerlere de gidip, yerinde gözlem yapıyorum. Bu kısmı çok önemsiyorum. Gitmeniz, görmeniz, o havayı koklamanız gerekiyor. Çünkü gazeteciliğimin de bana katkısıdır, gerçekçiliğe romanda çok önem veriyorum. Özellikle kompleks, neredeyse yaşanması imkansız hikayeler anlattığım için de gerçeklik çok önemli benim için.

Şu anda üzerinde çalıştığınız yeni bir proje var mı? Yakın gelecekte yeni bir roman beklemeli miyiz?

Şu an ciddi bir yoğunluğum var. İşten nefes alacak zaman bulamıyorum diyebilirim. Şu anda hem iki üç ay içerisinde Fransa’da baskıya girecek bir romanımı bitirmeye çalışıyorum hem de Almanya’da geçen yeni bir romanım üzerinde çalışıyorum. Güneydoğu Almanya’da Nazi döneminde geçecek. Tabii çok klasik bir konu, üzerine çok fazla roman yazıldı. Ama benim orijinal bir fikrim var bu romanla alakalı. O yüzden de yayıncıma anlattığımda bana “Evet normalde sıcak bakmayız, Naziler hakkında çok fazla yazılıp çizildi fakat sen yazıyorsan olur” dedi. Fakat aynı zamanda Fransa için üç ayrı dizi yazıyorum. Orijinal bir fikrim üzerine ilki çok tuttu, şimdi ikinci sezonunu da yazıyorum.

Türkiye hakkında bir şeyler sormak istiyorum. Daha önce de ülkemize gelmiştiniz. İstanbul’u Paris’in arka sokaklarına benzetmiştiniz. Peki bu gelişinizde Ankara’yı gezme şansınız oldu mu, şehir hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu sefer gezme şansım olmadı henüz. Fakat otelimin olduğu yer eski ve güzel bir mahalle, çok hoş. İmza işi bitince gezmek istiyorum. Onun dışında Türkiye’ye ne zaman gelsem ve ne zaman insanlarla konuşsam, Fransa’da insanların aklında oluşandan çok daha farklı bir Türkiye ile karşılaşıyorum. Onlar için sıradan bir Orta Doğu ülkesi fakat gelince ne kadar modern bir ülke olduğunu görüyorsunuz.

TÜRKİYE’DE CİDDİ BİR OKUR KİTLESİ VAR

Türkiye’de çok popülersiniz, özellikle genç okurlar içerisinde. Sizin için “Gerilimin efendisi” deniyor. Burada genç okurlarınızla tanışma şansınız oldu mu ne düşünorsunuz bu durum hakkında?

Türkiye’de insanların hala kitaplarımı okuduğunu görüyorum, bu çok güzel. Fransa’da bu durum öyle değil. Genel olarak okuma alışkanlığı açısından da öyle. Kendi kızıma okutamıyorum daha romanlarımı. Bu açıdan çok şanslısınız aslında, Türkiye’de ciddi anlamda sizi okuyan bir kitleniz var.

Son olarak Türkiye ve AB arasındaki mülteci gerilimini sormak istiyorum. Suriye’deki savaşa karşılık olarak Erdoğan sınırları açtı, uzun zamandır da ülkedeki Suriyeli nüfusu AB’ye karşı korkutma amacı olarak kullanıyordu. Şu an Yunanistan sınırında da ciddi bir gerilim var, bu konu hakkında görüşleriniz neler?

Açıkçası anlaması cidden zor bir konu. Dün gelmeden önce gündeme bakma şansım oldu. Fakat çok kompleks bir gündem, anlaması imkansız, kimin neyi neden yaptığı... Şu an genel olarak Fransa’da Corona virüsü takıntı haline gelmiş durumda. Çok komik çünkü henüz çok az insan gerçekten hayatını kaybetti ama batıda ciddi bir panik var. Türkiye’ye geleceğim zaman da arkadaşlarım panik oldu. Halbuki burada henüz böyle bir tehlike de yok. Bu insan doğası açısından da enteresan. O kadar korkuyoruz ki yaşarken, en basit sorunda panikliyoruz. Japonya’ya gideceğim şimdi onun için de arkadaşlarım panik oldu. Yani milyonda bir görülürken Japonya’da, gelir de bu virüs beni bulursa demek ki bahtsız bir insanım. Ne kadar güvenli bir hayat yaşamaya alışmışsak artık… İnsanlar çok kolay panik olmaya başlıyor.