Gezi, siyasal İslamcı faşizme geçiş sürecine bir barikattı. Bugün gören, buna engel olmak isteyen gençlerin, kadınların, emekçi yurtsever milyonların birleşik bir karşı duruşuydu.

Gezi 2023
(Depo Photos)

Emir YILDIZ

Gezi’nin ne olduğunu dokuz yıldır çokça konuştuk. Şimdi, asıl Gezi’nin bugünkü siyasetini bir anlamda Gezi 2023’ten söz etmemiz gerekiyor. Bunu da son günlerde iktidarın Gezi’yi hedef alan tutuklamaları ve ona karşı Gezi’nin sahiplenmesindeki ‘sembolik’ olanı aşan; bir nevi Gezi’yi siyasetsiz bırakan bir eğilimine de aşmak için de bu gerekir.

Barikat

Gezi, siyasal İslamcı faşizme geçiş sürecine bir barikattı. Bugün gören, buna engel olmak isteyen gençlerin, kadınların, emekçi yurtsever milyonların birleşik bir karşı duruşuydu. Pek çok şey Gezi’nin öncesinde Gezi ve sonrasındaki direnişlerde başarılsa da sonunda ülkenin bugünlere gelmesinin önüne geçilemedi. AKP, zorbalık ve oldu bittilerle rejim değişikliğini gerçekleştirdi. Gezi’nin 2023 barikatı açık ki bu kez bu köhnemiş rejime son vermek üzere kurulacak bir hayır ittifakıdır.

AKP ve MHP’nin iktidarı teslim etmemek üzere elinden geleni yapacağı ortada. SADAT temsilcileri dahi bunu açıkça ifade ediyor ki; bunların hiçbiri tahmin edilemez şeyler de değil. Bu da seçimin YSK’den medyaya devlet imkânlarından paramiliterlere uzanacak bir faşist iktidar bloku ile ona karşı kurulacak direniş bloku arasındaki mücadelenin sonucunda tayin edileceğini ortaya koyuyor. Bu da bize şimdi düzen muhalefetinin tüm bu mücadeleyi salt ‘ıslık imzalı kağıtların toplanmasına’ indirgemeye yönelik stratejisini de aşacak bir örgütlü toplumsal seferberlik ihtiyacına götürüyor. Tüm muhalefetin belli bir koordinasyon ve dayanışma içindeki hareketini de içerecek böyle bir mücadele ile, iktidarın her hamlesini boşa çıkarmak ve evet daha önce de olduğu üzere günü geldiğinde seçimi de kazanmak mümkün olacaktır.

Siyaset

Gezi son dönemde öyle bir sembolik sahiplenmeyle sınırlanıyor ki bir tür siyasetsizleştiriliyor. Düzen muhalefetinin sağa yatmış programının da Gezi’ye başka türlü ilişki kurması kuşkusuz ki beklenemez. Gezi’nin siyaseti sağın gerici hegemonyası karşısında aydınlanmacı ve özgürlükçü bir dalgaydı; kente, doğaya ve emeğin haklarına karşı çıkan sermeye karşıtı bir niteliğe sahipti. Düzen muhalefetinin de dışladığı bu değerlerin siyaset alanında güçlü bir biçimde temsil edilmemesi siyasetin tümüyle sağa yatmasına neden oluyor.

Muhafazakâr hassasiyet adına yönelen sağ siyaset ekseni, başarının anahtarı olarak sunulsa da durum pek de öyle değil. Bu tam da büyük toplumsal bunalım ve yıkıma rağmen AKP karşısında güven verici siyasal bir alternatif yokluğuna tekabül ediyor ki muhalefetin bir anlamda pat durumunu aşarak, süreci halen forse edememiş olması bununla ilgili. Bugün toplumun sorunları, siyaseten tasfiye olmuş özneler ve politikalarıyla çözülebilecek noktayı çoktan aştı. AKP, Cumhuriyet’in bütünlüklü bir yıkım projesiydi, geldiğimiz noktada ülkedeki her sorunun arşa çıkması, bu yıkımın başarılı olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, bu yıkımı yaratan aygıtlara yara bandı saracak değil, ülkeyi ve toplumu en temelden yeniden kuracak bir siyaset ihtiyacı kendini gündelik hayatta gösteriyor.

Muhalefetin akıl aldığı liberal medyanın ürettiği politikalar ‘AKP şöyle olsaydı’ fantezilerinden ileri gelen bir oyun, Gezi ise AKP’nin ne olacağını gören, öngören toplumsal kesimlerin karşı duruşuydu. Geldiğimiz noktayı peşinen reddetmekti. Dolayısıyla bugün iştahla yeniden üretilen ‘eski AKP’ siyasetinin halktaki karşılığı 9 yıl önce Gezi’de ortaya çıkmıştı. Bugün artık toplumun çok daha büyük bir kesimi ne eskisiyle ne yenisiyle Türkiye sağına sığmıyor. Bugün Türkiye’nin acil gündemlerinin hiçbirini sağcılık çözemiyor. Muhalefetin son günlerde gündem olabilmek için yaptığı çıkışların, göstermelik de olsa siyasetin neresinde durduğu bile bu durumun kanıtı.

Gezi, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde siyaset sahnesine çıkan tek toplumsal eylemlilik de değildi. Gezi kuşağı kendisini Tunus’ta, Brezilya’da, ABD’de, Şili’de ve daha onlarca ülkede gösterdi. Fakat çok az ülkede sol, sokaktan akan toplumsal potansiyeli bir siyasi temsile dönüştürebildi. Bugün Şili’de gördüğümüz bu istisnalar arasında. Aslında 2019 da değil çok daha öncesine dayanan toplumsal eylemliliklerin birikiminin bir sonucu olarak bugün Şili’de halk neoliberal anayasanın tasfiyesine ve kendini sosyalist olarak tanımlayan bir adayın cumhurbaşkanlığına onay verdi. İnsanların yıllardır kent meydanlarında biriktirdiği siyasi güç, bugün ülkeyi askeri darbe ile dizayn etmiş kuzeyli egemenlerine meydan okuyacak vücudu, solun direnci ve güncelliği ile bulabildi. Dolayısıyla Gezi gibi ‘işgal’ eylemleri, başlangıcından itibaren bir bitiş belirlenerek etiketlenecek ‘kendiliğinden dalgalar’ değil. Toplumun dönüştürme gücünün tüm potansiyeli ile kendini gösterdiği, siyaseten temsilini bulamadığı zaman kendini yeniden gündelik yaşamın içerisinde ‘beklemeye aldığı’ anlar. 9 yıl sonra dahi Gezi’yi çağıran, ‘çağrıştıran’ her siyasi gündemde bu potansiyelin ışığı kendini gösteriyorken, Gezi’nin anılması değil politik olarak yaşatılması gerekir. Onun siyasi temsil ihtiyacı bugün iktidarın da muhalefetin de düştüğü her gerici, piyasacı, kutuplaştırıcı momentte kendini yeniden gösteriyor.

Ülkedeki büyük ilerici potansiyelleri atıllaştıran; onları muhalefetin aktif bir unsuru haline getiremeyen bir siyaset sonunda iktidar ve muhalefet arasındaki söz düellosuna ya da kişilerin ferasetine/kurtarıcılığına tıkanıp kalıyor. Bunu aşabilmek tam da sosyalist sol siyasetin toplumun acil taleplerinin sözcülüğünü üstlenerek bir anlamda Gezi’nin temsil krizine de son verecek, bir güç merkezi oluşturmasından geçecek. Kazanmanın yolu da öyle…

Sonrası…

AKP’nin yenilgiye uğratılması da tek başına rejimin dönüşümü için yeterli olmayacaktır. Rejimin, devlet içindeki güçleriyle mücadeleden muhalefetin burjuva sağ liberal programının sınırlarına bakılarak bunu görmek mümkün. AKP sonrasının, Gezi barikatlarında yeşeren dayanışmacı, eşitlikçi ve özgürlükçü toplum filizleriyle yeniden kurulması da işte tam da yine solun devrimci bir muhalefet dalgası yaratmasına bağlı olacaktır… Bunu yapmak üzere şimdi bir adım öne çıkmanın, o barikatta, o sokakta bir daha buluşmanın zamanıdır…