Google Play Store
App Store

Gezi Davası'nda 18 yıl hapis cezası verilen ve 2 aydır Silivri Cezaevi'nde tutulan Avukat Can Atalay, davanın gerekçeli kararı için "Gerekçeden yoksun, gerekçesiz karar" ifadelerini kullandı. Atalay, "Bu kadar haksız bir biçimde buna muhatap olmak insanı öfkelendiriyor. Ama o sözü aklımdan çıkarmıyorum, ‘Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğlerim’” dedi.

Gezi Davası'nda tutuklanan Can Atalay: Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğlerim

Gezi Davası'nın 25 Mayıs'ta görülen karar duruşmasında hakkında 18 yıl hapis cezası verilen ve Silivri Cezaevi'nde tutulan Avukat Can Atalay, cezaevinde geçirdiği 2 ayı anlattı.

Evrensel'den Meltem Akyol'un haberine göre, Yazar Hakan Altınay ve Akademisyen Tayfun Kahraman ile birlikte kalmanın pek çok şeyi kolaylaştırdığını ifade eden Atalay, haksız biçimde tutuklu yargılanıyor olmalarına ilişkin "Başta bu kadar net olarak 'iyiyiz' dememi sağlayanın tutuklanmamız karşısında yükselen itiraz, gösterilen dayanışma ve sahiplenme olduğunu özellikle vurgulamak isterim." ifadelerini kullandı.

Atalay, cezaevindeki rutinlerini “Sürekli kayıt altında olmak, bunu bilerek yaşamak tatsız kuşkusuz ama iyiyim, iyiyiz. Üçümüzün beraber kalması, kolektif bir hayat sürme çabamız pek çok şeyi kolaylaştırıyor. Bir de bu kadar haksız bir biçimde buna muhatap olmak insanı öfkelendiriyor. Ama o sözü aklımdan çıkarmıyorum, ‘Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğlerim. Sabah 7.30 sularında kalkıyor, 8.00 gibi havalandırmanın açılması ile 30 metrekarelik bir havalandırmada, yürümeye spor yapmaya başlıyoruz. 9.30 gibi kahvaltı ediyoruz 10.00-10.30 arası avukat görüşleri başlıyor çoğu gün. Eksik kalmasın sabah en geç 8’de televizyon açılmış oluyor ve ses kısık olsa bile haberler kaçırılmıyor. Tabii gazeteler gelir gelmez okunmaya başlıyor falanca haber ile ilgili yorum filanca makale ile ilgili tartışma da günlük en önemli faaliyetlerimizden.

Saat 18.00’de ana haber bültenleri izlenmeye başlıyor 19.30-20.00 arası akşam yemeği yendikten sonra televizyonda izlenebilir bir film varsa ona bakılıyor bir süre. Sonra yine biraz kitap okuma ve uyku. Hakan ve ben daha erken uyuyoruz, Tayfun gece daha iyi çalışabilenlerden. Biraz uzun anlattım. Sanırım bu düzeni yazmak, konuşmak iyi geliyor. Kapalıyız ve bu koşullarda da hayatlarımız ile ilgili karar veriyor, yaşıyoruz.. Matematik, satranç, Almanca. Almanca başarısızlıkla sonuçlanabilir, 24 saat beraber olduğun insanlara Almanca telaffuz çalışmanın işkence olacağına kanaat getiriyorum yavaş yavaş.” ifadeleriyle anlattı.

'HUKUKİ DAYANAK YAZILMAMIŞ OLMASI AYIPTIR'

Gezi Davası'nın ‘gerekçeli’ kararı için “Gerekçeden yoksun, gerekçesiz karar” diyen Atalay, “Ben bunca toplumsal tepki sonrasında daha iyi bir işçilik ‘umuyordum’. ‘Umuyordum’ diyorum çünkü bu pervasızlık can sıkıcıdır. Gezi’nin karalanmasına Gezi direnişi karşısında bir mücadele sürdüremeyenlerin mahkeme kararı kisvesi altında hem yalan bir tarih tezini topluma yedirme, hem de gelecekte de yurttaşların elinden demokratik itiraz hakkını almak için tezvirat üretme çabasıdır. Ve bir kere daha bu çaba başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Son bir söz neden tutuklu olduğumuza ilişkin tek bir hukuki dayanak yazılmamış olması ise ayıptır.” şeklinde konuştu.

AKIN GÜRLEK ATAMASI: İKİ MESAJ VAR

Atalay, Adalet Bakan Yardımcısı olarak Akın Gürlek'in atanmasının iki mesaj içerdiğini söyleyerek, "Birincisi benzer durumdaki yargı bürokrasisi personeline: ‘Kaygılanmayın sahip çıkıyoruz.’ İkincisi varsa kararsızlık yaşayanlara: ‘Aklınızı başınıza devşirin.’

Akın Gürlek geçtiğimiz dönem yargısının simge ismi, hukukun alelade bir alet, örneğin bir ‘konserve açacağı’ gibi kullanılmasının cisimleşmiş örneği. Gezi davasında Akın Bey de sahne almasaydı önemli bir eksiklik olurdu diye düşünüyorum derler ya ‘Kambersiz düğün...” ifadelerini kullandı.

'ONLARIN İRADESİDİR'

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Teşkilat İşleri Başkanı Sadullah Ergin, mahkemeye verdikleri dilekçede müşteki olarak bulundukları Gezi Davası'ndan isimlerinin çıkartılmasını talep etti. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da daha önce benzer bir dilekçe vermişti.

Can Atalay’ın yıllar sonra da olsa “Birer dilekçe olarak ve adımızı silin diyerek dosyaya ulaştırmaları kuşkusuz önemlidir” ifadelerini kullandı. Atalay bununla ilgili, “Bu tutum onlar açısından apaçık bir haksızlığa mevcut hukuk düzeni usulleri dairesinde de itiraz etmiş olma, haksızlığa ortak olmama çabasını gösterme erdemidir. Bu dilekçelerin altında imzası bulunanlar demokrasiden ve adaletten yana bir adım attılar, bu adımı getiren kuşkusuz onların iradesidir ancak gerek parlamenter siyasal muhalefetin, gerekse toplumsal sahiplenmenin tayin edici katkısını da hiç akıldan çıkarmamak gerekir" yorumunu yaptı.

'FETİHTEPE VE TOKATKÖY'LE OMUZ OMUZAYIZ'

Okmeydanı Fetihtepe ve Beykoz Tokatköy’deki kentsel dönüşüm sürecini ve verdikleri mücadeleyi de yakından takip ettiklerini anlatan Atalay, şu ifadeleri kullandı:

Dün Sulukule, Başıbüyük, Tarlabaşı, Ayazma ne ise bugün Fetihtepe ve Tokatköy odur. Fetihtepe ve Tokatköy halkını selamlıyoruz, şuncacık yerde onlarla ilgili haberleri izlerken ve okurken tüm benliğimizle onların yanında, onlarla omuz omuzayız. 99 depreminden bu yana geçen zamanı -bunun son 20 senesi tümü ile beton ve inşaat ile övünen bir iktidarla geçti- düşünürsek deprem güvenliğinin tümü ile piyasa koşullarına tesliminin sadece yanlış değil ‘cana kast’ olduğu açık. Tüm mahallenin bu kadar moralli olduğu bir dönemde, daha fazla gecikmeden tüm bu yıkımın, rantsal dönüşümün, AKP tipi kalkınmanın simgesi niteliğindeki 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’u nasıl aşacağımızı tartışmaya başlamak gerekmez mi? Hem yandığımız hem bu olduğumuz günlerde ekolojik kriz cenderesinde sadece parça(ları) değil ama bütünlükleri esas alan sosyal ekolojik karşı bir yasa teklifi hazırlamamız gerekir.

'İYİYİZ' DEMEMİZİ SAĞLAYAN DAYANIŞMADIR'

Başta bu kadar net olarak iyiyiz dememi sağlayanın tutuklanmamız karşısında yükselen itiraz, gösterilen dayanışma ve sahiplenme olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Tüm demokrasi güçlerine teşekkür ederiz. Gezi, memleketin canlı bir organizma olduğunun kanıtı; eşitlik, özgürlük ve adaletin somut bir imkan olduğunun işaretidir.”