Gezi davasında tutuklananlar için Bakırköy cezaevi önünde kadın örgütleri tarafından eylem yapıldı. Yapıcı ve Mater'in mesajını ileten kadınlar, “En temel anayasal hakların yok sayıldığı bir ülke haline geldik” açıklamasında bulundu.

Gezi Davası tutukluları için Bakırköy Cezaevi önünde eylem: ‘Onur duyuyoruz’ dediler

Kadın örgütleri, Gezi Parkı davasında verilen cezaları Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi önünde protesto etti. Mücella Yapıcı’nın kızı Cansu Yapıcı, “Mücella Yapıcı, cezaevi koşullarının iyileştirilmesi için rapora başlamış bile. Çiğdem (Mater) de göçmenlerle ilgili neler yapılabilir buna kafa yormaya başladı. Gezi’nin bakiyesini yüklenmekten de onur duyduklarını söylüyorlar” dedi.

İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi Parkı ana davasında iş insanı Osman Kavala’yı ağırlaştırılmış müebbet, mimar Mücella Yapıcı, sinemacı Çiğdem Mater, sivil toplum kuruluşu yöneticisi Ali Hakan Altınay, sinemacı Mine Özerden, avukat Can Atalay, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehircilik Proje Koordinatörü Tayfun Kahraman ile Nesin Vakfı ve İstanbul Bilgi Üniversitesi kurucu üyesi Yiğit Ali Ekmekçi’yi de 18 yıl hapis cezasına çarptırmıştı. Tutuksuz sanıklar da tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.

Kararın ardından bugün Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi önünde bir araya gelen kadın örgütleri, “Gezi umuttur, yargılanamaz. Kararları tanımıyoruz. Geziyi savunuyoruz” yazılı pankart açarak “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam”, “Her yer Taksim, her yer direniş” ve “Gezi şehitleri ölümsüzdür” sloganları attı. Polisin, cezaevi çevresinde yoğun güvenlik önlemi aldığı görüldü. Berkin Elvan'ın annesi Gülsüm Elvan ile HDP Milletvekilleri Oya Ersoy ve Züleyha Gülüm’ün de katıldığı eylemde, Gezi Parkı eylemleri sırasında yaşamını yitirenlerin ismi okunarak “Burada” denildi.

gezi-davasi-tutuklulari-icin-bakirkoy-cezaevi-onunde-eylem-onur-duyuyoruz-dediler-1009971-1.

Burada konuşan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul İl Koordinasyon Kurulu (İKK) üyesi Selin Top, şunları söyledi:

2013’TE BİR UMUDU YEŞERTTİK

2013’te İstanbul’un en gözde meydanında bir umudu yeşerttik. Bir ağacı sevmekle başladı her şey. Kentte mahalle mahalle, rant odaklı kentsel dönüşüme karşı yaşamlarımızı, en temel insan hakkı olan barınma hakkımızı savunurken mücadelemizi Gezi Parkı’nda birleştirdik. Önce gaz bulutu oldu her yer, sonra birbirimizin elini tuttuk, köprüler aştık, barikatlar aştık, biber gazından yanan gözlerimize derman olduk. Gezi Parkı’nda bir olduk. Gezi dayanışmaydı, birlikti, ortak yaşamdı, umuttu, Gezi öylesine kendiliğinden ve doğal bir yaşam refleksiydi. Başka bir dünya mümkün, dedik. Bizler hayatlarımıza, yaşam alanlarımıza, doğaya sahip çıkmaya çalışırken devletin ağır şiddetine maruz kaldık, birçok dostumuz gözünü kaybetti, birçok dostumuz da hayatını.

ASIL YARGILANMASI GEREKEN ŞİDDET FAİLLERİDİR

Asıl yargılanması gereken bu şiddet failleridir ancak mevcut iktidar Gezi Direnişi ile aldığı yenilgiyi adeta bir hınç siyasetine çevirdi. Arkadaşlarımız hakkında davalar açıldı, her seferinde beraat ettiler. Bir nefret siyaseti ile tutuklanan Osman Kavala ise yıllardır hapishanede. Bu davalardaki beraatler iktidarı rahatsız etti ki üçüncü bir dava daha açıldı ve Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Yiğit Ali Ekmekçi için de 18 sene tutukluluk kararı verildi. Biz bu hukuksuzluğu, bu taraflı yargıyı kabul etmiyoruz. İstanbul Sözleşmesi kararını kabul etmediğimiz gibi bu kararı; doğayı, kenti, emeğimizi sömürenlerin iktidarını kabul etmiyoruz.

MÜCELLA, DİRENİŞÇİ OLDUĞU İÇİN TUTUKLANDI

Tutuklanan arkadaşlarımızın cevabı ‘zulme boyun eğmeyeceğiz’ oldu, Mücella Yapıcı, hepimiz için sıkılı yumruğuyla karşıladı bu kararı ve ‘8 kişinin öldüğü yerde 18 sene tutukluluk vız gelir tırıs gider’ dedi. Mücella’nın en büyük suçu meslek etiğini her şeyin önünde tutmaktı. Ranttan yana değil emekten, doğadan, bilimden yana bir mimar olduğu için, direnişçi bir kadın olduğu için tutuklandı. Çiğdem, karar için yurt dışından geldi, ‘kaçma şüphesi var’ dendi ve tutuklandı, çekmediği bir belgesel üzerinden yargılandı. Bugün burada 2 gün sonra doğum günü olan Mücella’ya, Mine’ye ve Çiğdem’e ses vermek için buluştuk. Çünkü bu duvarların bizim dayanışmamızı engelleyebilecek gücü yok ve bu kararı alanlar biliyorlar ki Gezi Parkı’nı dolduran kadınlar, lubunlar ne gözaltı ile ne tutuklama ile hayatına sahip çıkmaktan vazgeçmeyecekler.

GEZİ’NİN HAYALETİ, AKP REJİMİNİN RÜYALARINI KAÇIRMAYA DEVAM EDİYOR

Buradan Silivri’deki arkadaşlarımıza da selam gönderiyoruz. Bu davada yargılanan ve iktidarın hıncı ile mesleğini yaptığı için, dayanışma ördüğü için, kente sahip çıktığı için tutuklanan arkadaşlarımızın yanındayız. Tüm tutuklamalar derhal serbest bırakılmalıdır. Bu isyan dinmez. Gezi’nin hayaleti AKP rejiminin rüyalarını hâlâ kaçırmaya devam ediyor. O rüya ki bizim umudumuz. Biz hiç unutmadık, ruhumuzda yer eden o tarihi asılsız delillerle karalama çabalarına sadece gülüyoruz ve güneşli güzel günler için bir aradayız, buradayız, omuz omuzayız. Dayanışmamız o duvarları da aşıyor, dostlarımızı alıp kocaman bir kahkaha atacağız, işte o kahkaha bu Gezi ruhu uykularınızı kaçırmaya devam etsin. Biz buradayız tüm baskılara rağmen, hala!”

gezi-davasi-tutuklulari-icin-bakirkoy-cezaevi-onunde-eylem-onur-duyuyoruz-dediler-1009972-1.

Hazırlanan ortak açıklamayı da TMMOB İstanbul İKK Kadın Komisyonu adına Simla Sunay okudu. Sunay, şöyle konuştu:

ORTAK SESİMİZE DEVLETİN EL KOYMA GİRİŞİMİDİR

Sloganlarımızla, halaylarımızla, bizi kapatmak istedikleri karanlığa inat, rengârenk coşkumuzla geldik. Bu hapishaneye bahar getirdik! Buradayız! Mücella, Mine, Çiğdem, buradayız. Gezi tutsaklarını, Silivri’deki arkadaşlarımızı Bakırköy’den selamlamaya geldik. 25 Nisan 2022’de, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Gezi Parkı Direnişi için açılan üçüncü davasında aldığı hukuksuz karara itiraz ediyor, kabul etmiyoruz. Bu karar Türkiye’nin nasıl yönetildiğini tarifliyor. Terörist, hain, casus, çapulcu addedilen bizleri değil, bu karar mizahla, neşeyle, takasla, dayanışmayla, ortaklaşmayla, paylaşmayla dağılan tüm kapatmalara, tüm zora karşı devletin hapishanesini yeniden inşa etme eylemidir. Anayasal hakkımızla yürüdüğümüz sokaklara ve mülkiyetsiz kent ve doğa alanlarına, bedenlerimize ve ortak sesimize devletin el koyma girişimidir.

MUHALİF OLMALARI TESADÜF DEĞİL

2015’ten bu yana görülen 3 tutarsız davada iktidarın delilsiz yargılayışını, faklı davaları birleştirişini, ayırışını izledik. 2 beraat kararına rağmen devletin yeniden suç tasarımına giriştiğine şahit olduk. Son duruşmada hukuksuz yargılanarak ceza verilen kişilerin kim oldukları, devletin müdahale ve işgal alanlarını açık ediyor. Bu insanların mimar, şehir plancısı, avukat, sanatçı, sivil toplum çalışanı ve kültür sanat gönüllüsü olması tesadüf değil. Bu insanların ortak alanlara, müştereklere, kamusal mekânlara, meslek örgütlerine, sivil ve özgür bir halk söylemine destekleri tesadüf değil. Bu insanların tüm kent suçlarıyla birlikte, devletle kapitalist şirketler ortaklığı Kanal İstanbul Projesi’ne karşı duruşları, doğadan, insandan ve mesleki etikten yana direnmeleri tesadüf değil. Eşit ve adil bir dünya için mücadele etmeleri tesadüf değil. Aralarında kadın ve feminist bulunması tesadüf değil. Muhalif olmaları tesadüf değil.

GEÇEN 9 YILDA TOPLUMSAL OLARAK NASIL DÖNÜŞTÜĞÜMÜZÜN FARKINDAYIZ

Bizler ‘Bu daha başlangıç, mücadeleye devam’ derken geçen 9 yılda toplumsal olarak nasıl dönüştüğümüzün farkındayız. Mücella Yapıcı’nın deyimiyle, 2013’te, Gezi Parkı Direnişi sırasında, ‘İlk defa toplum kendine ait olmayan, yani kendi özel mülkiyeti olmayan ama herkesin olan bir kamusal mekân için müthiş bir direniş ve dayanışma gösterdi’. Giderek otoriterleşen, özel yaşam tarzına müdahale edecek cüreti bulan iktidara ve sistematikleştirdiği devlet şiddetine karşıt tüm toplumsal konumlu gruplar, kadınlar, LGBTİ ’lar, öğrenciler, işçiler, ücretliler güçlendi. Yeni direnişler doğdu. 9 yıldır ‘Başka bir yaşam mümkün’ diyen, eşitlik, özgürlük ve adalet isteyenler kayyumlara, hukuksuz tutuklamalara, KHK ile işten atmalara karşıt yılmadan, yorulmadan örgütlendi, örgütleniyor. Gezi, her gün sayısı artan ‘öteki’ addedilenlerin yüz yüze baktığı, halk meclislerinde, park çadırlarında buluştuğu, kendi hür iradesiyle konuştuğu, düşüncelerini ifade ettiği, haksız yönetimlere, yöneticilere itiraz ettiği bir parktı, bugün tüm ülkeye yayıldı.

GEZİ’NİN TARİHİNİ DE BİZ YAZARIZ

Kent savunmaları, kentsel dayanışmalar hiç olmadığı kadar çoğaldı. Gezi’yi de Gezi’nin tarihini de biz yazarız! Ders kitaplarında resmi tarihle suçlandırılan hareket, zulme karşı toplumsal bir harekettir! 80 ilde milyonların katıldığı bu hareket suçlu değildir. Tutuklanan arkadaşlarımız suçlu değildir. Mücella Yapıcı’nın deyimiyle: ‘Gezi bir umut hali’dir. Gezi Parkı Direnişi toplumsal bir umuttur. Gezi bilhassa kadınların, LGBTİ ’ların ‘ben varım’ isyanıdır. Gezi’de kaybettiklerimizin hesabı daha verilmedi, unutmuyoruz. Gezi Davası kararlarına karşı dururken, beraberinde Gezi’nin itiraz ettiği ‘el koymalara’ karşı tekrar ve tekrar birleşiyoruz! Gezi biziz, Gezi yol arkadaşlığımız, bizler Mücella Yapıcı’nın susturamayacağınız kahkahalarıyız. Gezi’de düşene, dövüşene bin selam. Zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük. Yaşasın kadın dayanışması.”

CANSU YAPICI: “GEZİ’NİN BAKİYESİNİ YÜKLENMEKTEN ONUR DUYDUKLARINI SÖYLÜYORLAR”

Açıklamaların ardından söz alan Mücella Yapıcı’nın kızı Cansu Yapıcı da şunları söyledi:

“Perşembe günü Mücella’yı ve Çiğdem’i gördük. Moralleri gayet yerinde, sağlıkları iyi. Dimdik duruyorlar. Orada bir sistem kurmuşlar. Çok selamları var. Dışarıyı çok merak ediyorlar. Bugün burada olduğumuzu biliyorlar, heyecanla bekliyorlardı. Morallerinin yüksek olduğunu, içeride bu karanlık bitene kadar kendi sağlıklarını ve morallerini yüksek tutmaya devam edeceklerini söylediler. Mücella Yapıcı, cezaevi koşullarının iyileştirilmesi için rapora başlamış bile. Çiğdem de göçmenlerle ilgili neler yapılabilir buna kafa yormaya başladı. ‘Siz dışarıda sağlam durun biz burada iyiyiz, mücadeleye devam’ diyorlar. Gezi’nin bakiyesini yüklenmekten de onur duyduklarını söylüyorlar.”

MÜBERRA YAPICI: “ABLAMLA ONUR DUYUYORUM”

Mücella Yapıcı’nın kardeşi Müberra Yapıcı, şöyle konuştu:

“Düşünebiliyor musunuz Mücella Yapıcı ile karıştırılmanın onurunu? Onur duyuyorum ablamla. Bu hukuksuzluğun düzeltileceğine inanmak istiyorum. Düzeltecekler. Ablam bulunduğu yeri cennete çevirmesiyle meşhurdur bizim aramızda. Mimarlığı da bu yüzden seçti sanıyorum. Şehri düzeltiyordu, içeri koydular. Ablam şimdi de içeriyi düzeltiyor. Çok da güzel düzeltir eminim. Benim ortalık toplamam meşhurdur ama ablam gibi yapamam. O çok güzel yapar. Dediklerini yapsınlar. Umudumu kaybetmedim, ablamın olduğu her yerde, her şey çok güzel olur.”

Daha sonra pek çok kadın örgütü temsilcisi kadınlar da söz alarak sırayla duygularını ve tepkilerini dile getirdi. Eylem, halay çekilmesi ve dans edilmesi ile son buldu.

(ANKA)