Gezi’den esen yel
Ülkemizde temeli çok uzun yıllara varan ayrımcılık ve kutuplaşma sorunu AKP iktidarında derinleşerek yaygınlaştı. Önceleri sadece inanç ve etnik köken üzerinden devlet politikalarıyla desteklenen ayrımcılık artık örtülü değil, iktidarın resmi politikası halinde. “Dindar ve kindar” nesil yaratmak üzere yola çıkan AKP, Cumhuriyet rejimini hedef alarak getirdiği tek adam düzeninde artık milliyetçilik ve dinci
Ancak artık ötekiler ve ötekilik tanımı kadınları, LGBTİ+’ları, çocukları, bekârları, alkol kullananları, yoksulları, emekçileri, okur-
***
Bu düzene canı tak edenlerin, özgürlük ve eşitlik isteyenlerin, talan değil üretim diyenlerin, emek hakkını savunanların, doğaya sahip çıkanların haklı isyanıydı gezi. Hiçbir suçu olmayan kendi korkularını bastırmak için toplumu korkuyla sindirmek istediler. Özenle seçtikleri Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Tayfun Kahraman’a akıl almaz cezalar kestiler. Birlikte geçmişin acılarını sorguladığımız günün
Aynı iktidarın el ele yol aldığı cemaatler ve tarikatlarla birlik olup zindanlara attığı gazeteciler, aydınlar yargılanırken ses çıkarmayanlar şimdi içinden doğdukları iktidardan kopmuş bir bir Gezi davası kararını eleştiriyorlar. Peki, nasıl olacak? Nasıl bir gelecek kuracağız? Bu geleceği kiminle kurup nasıl bir arada yaşayacağız?
***
Siyasi güçlenme için koalisyon kötülemesi ile tekçi bir rejim dayatan iktidarın bu kez de konumunu koruyabilmek için “tekçi ittifak” oksimoronunda
Zorbalıktan, feodaliteden, şeri düzenden kurtulmak için muhalefetin ittifak arayışı, ana muhalefet çevresinde bir birliktelikle iktidara karşı seçim hazırlığı içinde. Ancak ‘ötekilerin ittifakı’ henüz öteden beri ötekileştirilen halkları içermiyor, şu ya da bu sebeple kapsayamıyor. Hem de geçmişin alışkanlıkları
***
Tarihsel ve toplumsal yaşanmışlıkların gölgesindeyken belirleyici ve güçlü olanın tabularıyla hareket ederek iyileştirme mümkün olabilir mi? Bugünün muhalifleri dün Gezi’nin yargısız infazcıları, Kabataş yalanı gibi saçmalıkların savunucularıyken Gezi’den yükselen talepler yeni iktidarın gündeminde hak ettiği karşılığı bulabilecek mi? Kurulan ittifakın tek ortak özelliği iktidar karşıtlığıysa hak, hukuk, adalet, eşitlik ve laiklik gibi en temel düzenlemeler anayasal güvence altında olabilecek mi? Zamanın ruhuna göre siyasi pozisyon alanlar yarın ana muhalefet partisinin iktidar ortağı olduklarında seyirci kaldıkları, suç ortağı oldukları, göz yumdukları, teşvik ettikleri, sorgulamadıkları, karşı çıkmadıkları ve yargılamadıkları insanlık suçlarının hesabını verecek, adaletin önünü açacak ve içselleştirilmiş bir helâlleşmenin parçası olabilecekler mi?
***
Kurulan ittifakla gelecek olan kurtuluş umudu için sebep çok. Mevcuttan kurtulmanın hastalık halinde ateş düşürmekle başlamak gibi en azından öncelik olarak kabul edilmesini yadırgamıyorum. Ancak ortada ne ilaç ne tedavi henüz gözükmüyor. Doğru adımlar için yolda iyileşmek yerine aşıyla ve korunarak yola çıkmak, çok daha sağlam olmak için büyük fırsat varken, görmezden gelinenler, öncelik bulmayanlar endişelendiriyor beni. Toplumda umut yaratan oluşumun sağlamayı amaçladığı fayda ve sonuç için ön koşul samimiyet ve cesaret olmalı. Herkes en önce kendi özeleştirisi ve dönüşümü için elini taşın altına koyabilmeli.
***
Kemal Kılıçdaroğlu’nun
Gün geçtikçe oy kaybeden Erdoğan ve iktidarı bir süredir yeniden güç kazanmak için türlü yol deniyor. Erken seçim için uygun zemin kolluyor ve düşüş sürdükçe buna cesaret edemiyor. Yeni bir hamle Gezi davasıyla deneniyor.
Toplum iktidarın yanlışlarıyla yorgun ve bezgin ama değişime
***
Güçlendirilmiş parlamenter sistemin kuruluşu aşamasında koruyucu ve iyileştirici anayasa maddeleri tanımlanması umudun ötesine geçen bir gerçeklik olacaktır. Böylece aynı travmaların yeniden yaşanmasına yönelik çekince ve endişeler aşılabilir. Böyle bir ortak yaşam mutabakat metni için mevcut ittifak içinde yer almayan/alamayan siyasi partilerin de katılımının sağlanması geleceği kurarken önemli bir kazanım olacaktır. İzlenecek yol nasılsa bulunur önemli olan baskının, yokluğun, yoksulluğun, ezilmişliğin, adaletsizliği aşılacağı bir ortaklaşmayla gelişen ortak umudun boşa düşmeyeceği bir yenilenme, tazelenme için silkinerek siyasetin de şablonlarını zorlayabilmek. İktidarın güdülerinden, dayatmalarından ve kurup yerleştirdiği dilden, tabulardan kaçınarak öne çıkan yeni bir tavır farklı bir heyecana dönüşür. Gezi hiç başka bir şey öğretmediyse bile bize bunu öğretti. O yüzden samimi olsun olmasın bugün iktidar dışında herkes davadan çıkan kararı eleştiriyor. Öyleyse en önce işçiyi, emekçiyi, ezileni önceleyen bir siyasi anlayışı mümkün olan en geniş kabulle yerleştirebilmek için böyle bir ortak yaşam, ortak hak ve eşitlik anlayışını en geniş toplumsal kabulle benimsenmesinin ve yaygınlaştırılması samimiyetin de göstergesi olacaktır. Yüzümüzü Gezi’den