EMİN KORAMAZ – TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Üzerinden altı yılı aşkın zaman geçmesine rağmen Gezi Direnişi siyasi iktidarın en önemli gündemi olmaya devam ediyor. Altı yıldır İktidarın tüm olanaklarını kullanarak, yalan ve iftiranın tüm sınırlarını zorlayarak Gezi Direnişini kötülemeye çalıştılar. Şimdi de Gezi Direnişçilerini yargılıyorlar. Hem de 2014 yılında, şimdi FETÖ firarisi bir savcı tarafından […]

Gezi Direnişi ve yargılanan arkadaşlarımız onurumuzdur

EMİN KORAMAZ – TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı

Üzerinden altı yılı aşkın zaman geçmesine rağmen Gezi Direnişi siyasi iktidarın en önemli gündemi olmaya devam ediyor.

Altı yıldır İktidarın tüm olanaklarını kullanarak, yalan ve iftiranın tüm sınırlarını zorlayarak Gezi Direnişini kötülemeye çalıştılar. Şimdi de Gezi Direnişçilerini yargılıyorlar. Hem de 2014 yılında, şimdi FETÖ firarisi bir savcı tarafından hazırlanan ve arkadaşlarımızın yargılanıp beraat ettiği bir iddianamenin neredeyse tıpatıp aynısı bir iddianame ile. Daha 3 yıl önce kendi gazetelerinde bylock kayıtlarını delil göstererek “Gezi’yi FETÖ Organize etti” diyenler, bugün FETÖ’cülerin iddianameleriyle yargılama yapıyorlar.

Aynı iddianame ve delillerle arkadaşlarımızın, bugün yeniden yargılanmak istenmesi, hukukun temel ilkelerinden biri olan “Aynı suçlamayla iki defa yargılanmama” hakkının ve adil yargılanma ilkesinin ihlalidir. Dolayısıyla bu yargılama daha başlangıçtan hukuki olarak sakattır. Davadan hangi karar çıkarsa çıksın, adil ve hukuka uygun olmayacaktır.

Gezi Direnişini ısıtıp ısıtıp önümüze getiren siyasi iktidarın hukuka uygunluk ya da adalet gibi bir beklentisinin olmadığını hepimiz biliyoruz. AKP’nin bu dava ile beklentisi toplumsal muhalefeti baskı altında tutmaktır. Bunu da kerameti kendinden menkul bir terör tanımlaması ve dış güçler zırvalığı ile yapmaktadır. Kendinden olmayan herkesi terörist ilan eden, kendisine yönelik tüm eleştiri ve eylemleri terör eylemi olarak gören siyasi iktidar, hukuku da bu kirli siyasal propagandasının aracı haline getirmiştir.

Gezi Direnişi bu topraklarda ağaca, doğaya ve kamusal mekânlara sahip çıkma iradesinin, geleceği kazanma mücadelesinin zirvesidir. Gezi Direnişi insanlığın ortak değerlerine, haklara ve özgürlüklere, dayanışmaya sahip çıkmanın hikâyesidir. Gezi direnişi toplumun her kesiminden insanın bir arada yaşamasının, paylaşmasının ve dayanışmasının en güzel örneğidir. Gezi direnişi katılımcılığın, yaratıcılığın ve doğrudan demokrasinin ifadesidir. Siyasi iktidarı asıl korkutan da zaten Gezi’de kolektif olarak ortaya çıkardığımız bu değerlerdir.

Arkadaşlarımız yargılanırken, aslında bu değerler yargılanmak istenmektedir.

Bizler mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları Gezi Parkı’ndan başlayarak ülkenin dört bir tarafına dalga dalga yayılan büyük Haziran Direnişi’nin bir parçası olmaktan onur duyuyoruz. Bu iktidarın alametifarikası olmuş siyaset güdümlü davalarla, deli saçması iftiralarla kirletilmesine asla izin vermeyeceğiz.

Eğer bir Gezi Davası görülecekse, asıl yargılanması gerekenler, sabaha karşı çadırları ateşe verenler, insanların üzerine on binlerce gaz bombasını atanlar, yüzlerce insanı sakat bırakanlar, ömrünün baharında 7 gencimizi aramızdan alanlardır. “Polise emri ben verdim” diyenlerdir.

Bu isimler yargılanıncaya kadar, yitirdiğimiz kardeşlerimizin katilleri cezalarını alıncaya kadar mücadele edeceğiz.

28 Mayıs 2013’te Gezi Parkı’nın ağaçlarına nasıl sarılıp sahip çıktıysak, 24-25 Haziran’da Silivri’de görülecek davada da yargılanan arkadaşlarımıza da öyle sarılıp sahip çıkacağız!

Herkesi 24-25 Haziran’da Silivri’de görülecek olan Gezi Davasına katılmaya ve ülkemizin onuruna sahip çıkmaya davet ediyoruz.