Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Suruç’ta vahşice öldürülen aydınlık yüzlü gençlerin fotoğraflarına bakamıyorum...
Yüreğim dayanmıyor bu kadarına!
Her biri filinta ve gonca gül!
Hepsini bir yerlerden tanır gibiyim.
Bir eylemden, etkinlikten, yürüyüşten, direnişten…
“Gezi’nin Çocukları” onlar…
Daha çok da Sivas topluöldürümünde yitirdiklerimizi anımsatıyorlar bana…
Sivas’ta Madımak Oteli’nde yakılanlarla, Suruç’ta bedenleri havaya uçurulanlar kardeşti.
Bir yanda barış elçileri, öbür yanda karanlığın askerleri!
Bugün yastayım.
Yaralıyım.
“Tarifsiz kederler” içindeyim.
Sözün bittiği, düzyazının yetersiz kaldığı yerde şiire sığınıyorum.

GİDERAYAK

Umudu öldürüyorlar yavrum
baharda kuşları
balaban düşleri öldürüyorlar
yalansız gülüşleri
balözü öpüşleri öldürüyorlar.
En güzel şeyleri öldürüyorlar yavrum
kitapları ve çocukları öldürüyorlar
bal veren arıları
hamarat karıncaları öldürüyorlar
ışıyan şafağı
gülen düşünceyi
anaç türküleri öldürüyorlar.

Bak işte
geliyorlar
söndürmeye ışığını dünyamızın
güneşini doğanın.

Şimdi namluda karanfil neye yarar
duvarda afiş neye yarar
defterde şiir neye yarar?

Gidiyorum
akşam eve dönmeyebilirim
sana yalnız afişteki karanfili
ve bu şiiri bırakarak
ölebilirim.
Gidiyorum
babasız büyümeye hazır ol
hazır ol yavrum.