Gezi Direnişinin üzerinden 3 koca yıl geçti...

“Her yer Taksim, her yer direniş!..” sloganları hala kulağımızda...

Gençlerin kararlılığı, Çarşı’nın çıkışı ve insanların haykırışı ve de iktidarın yalanları hala aklımızda!..

Yaşamlarına dokunmak isteyenlere karşı duruş,

Eşitlik ve özgürlükleri engelleyenlere karşı direniş,

Rantı insana tercih edenlere karşı başkaldırış destanının yazıldığı “Gezi Direnişi’ni” anmak, demokrasi mücadelesi verenler için ayrı bir güç kaynağı olmalı!..

•••

Ancak anmak, anlamakla mümkün!..

Gezi’den ders çıkarabildik mi?..

•••

İktidarın Gezi’de zorba yönünü göstermesi bile hala anlaşılmış değil!..

Faşizan anlayışın kol gezdiği, aşırı gücün kullanıldığı, insanların öldürüldüğü ve yaralandığı olayların failleri hala ortalıkta dolaşırken, özellikle siyasilerin “Gezi’den ders çıkardık” demesi biraz hafif kalıyor...

Gezi Direnişi’nin ortaya çıkardığı sinerji şayet anlaşılmış olsaydı, geçen yıl yapılan 2 seçimden çok farklı sonuç alınırdı!..

Türkiye geldiği bu günkü yerde olmazdı!..

•••

Gezi şehitlerinin katillerini bile hala cezalandıramadık!..

Bakın analar Cumhuriyet gazetesine ne diyor;

Berkin’in anası Gülsüm Elvan; “3 yıl oldu davada ilerleme yok. İddianame bile hazırlanmadı!”

Abdullah’ın anası Hatice Cömert; “Abdocan’ım ‘Ben uyumadım, uyan Türkiye’ demişti. Kimse uyanmadı. Analar hala ağlıyor...”

Ahmet’in anası Emsal Atakan; “Ahmet’im 3 yıldır kara toprak altında ama dosyası açılmıyor. Ne olur unutulmasın!”

Ethem’in anası Sayfı Sarısülük; “Bazı yobaz ve hırsızlar bizim burada kutlama yaptığımızı söylüyorlar. Bu bir anmadır. Ne zaman bu yobaz ve hırsızlar cezalandırılacak, işte o zaman kutlama yapacağız.”

Ali İsmail’in anası Emel Korkmaz; “Geziden sonra Suruç’ta Ankara’da toplu halde gençler öldüler. Annelerin yüreği yandı. Çocuklara tecavüz ettiler. Aileden sorumlu bakan ‘Bir kereden bir şey olmaz’ diyorsa biz bu ülkeden ne bekleyelim!..”

•••

Herkes susuyor ve korkuyorsa, “bu ülkeden ne bekleyelim!” sözü Gezi direncinin anlamını çok ama çok güçlendiriyor!..

•••

Sustukça Türkiye’nin rejimi değişiyor...

Türkiye hukuk devleti olmaktan çıkarılıyor. Laik düzen yok sayılıyor!..

Yargı bağımsız ve tarafsız olmayınca; ne hak, ne özgürlük, ne eşitlik, ne adalet, ne demokrasi ne de insanca yaşam oluşur!..

Birileri kendi düzenlerini kurarlar!.. Orada yurttaş da halk da olmaz!..

Orada kin, ayrışma, düşmanlık olur. Orada sadece korku ve de ölüm olur!..

Türkiye’ye böyle bir elbise biçiliyor.

Tıpkı Susurluk’ta olduğu gibi hukuk devletinden çıkarılıp, kanun devleti haline getiriliyor.

“Yaptım oldu!” anlayışıyla tek adam dönemi oluşturuluyor...

•••

Hatırlayın; Susurluk’ta faili meçhul cinayetlerde kullanılan ve daha sonra kaybolan silahların, Ertaç Tinar’ın “Haspro” adlı firması tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü’ne alındığı tespit edilmişti.

Ancak bu silahlar ve birlikte gelen birçok mühimmat ve de eşya daha sonra kaybolmuştu. Çünkü envantere kayıt edilmemişti!..

İşlenen cinayetlerin silahlarının tespit edilememesi faillerin bulunmasını engellemişti!..

•••

Şimdi MİT için benzeri bir uygulama yapılıyor.

MİT Müsteşarlığı’nın değiştirilen “Taşınır Mal Yönetmeliği’nde” satın alınan “silah” gibi bazı taşınır malların “kayda alınmaması” yetkisi veriliyor.

Ayrıca bu tip malların teşkilatta giriş-çıkışları yapılırken “işlem belgesi düzenlenmeyeceği” hükmü de getiriliyor...

Bu ne demek?;

“MİT’in satın alma yoluyla elde ettiği her türlü silahı kayıt dışı kullanmasının ve bir yerden bir yere nakletmesinin önü açılıyor” demek!..

Oysa, daha önceki yönetmelikte “işlem belgesi düzenlenmeden” kullanılacak taşınır mallar sayılırken, çok istisnai ve basit konular seçilmişti: Elektrik, su, doğalgaz, kum, çakıl, bahçe toprağı, bahçe gübresi, çim tohumu, fidan, fide, çiçek, yazıcı kartuşları, dergi ve gazete gibi süreli yayınlar, makam için alınan yiyecek ve içecekler gibi...

Yukarıda saydıklarımızın arasına şimdi her türlü “silah” da eklenecek!..

Yani; savcılığın tespit ettiği ve kamunun bildiği “MİT TIR’ları içindeki silahlar”, bundan böyle izinsiz, belgesiz, kayıtsız alınacak ve de taşınacak!..

Bu düzenleme bir zımni itiraftır!..

•••

MİT TIR’larının ortaya çıkmasıyla yakalanan iktidar, yaptığı yasadışı icraat ve Türkiye’yi zor duruma sokan bu skandalın üstünü kapamak için olayı çıkaran kamu görevlileri ile halkın bilgisine sunan Cumhuriyet gazetesine casusluk nedeniyle dava açtı. Dünyada yüzümüzü kızartan bir konuma soktu!..

Gizli bilgileri açıkladıkları için Can Dündar ve Erdem Gül,

Ve görevleri gereği silah taşıyan TIR’ları yakaladıkları için istihbarat görevlileri yargılanıyor...

•••

Peki şuna ne demeli?!

Tarih 30 Eylül 2015. Bakan Fikri Işık açıklıyor; “Artık Türkiye, terörle mücadelede yerli teknolojilerini kullanmaya başladı. Göktürk 2 uydumuz 2,5 günde bir Kandil’in üzerinden geçiyor. 2,5 gün içerisinde oradaki fiziki farklılaşmayı anında program belirliyor, istihbarat da onun ne olduğunu tespit ediyor. O bir mühimmat deposu mu eğitim alanı mı yoksa cephanelik mi? Ona göre oradaki hedefler nokta atışıyla vuruluyor.”

•••

Bu askeri bilgi son derece gizli olmalı!.. Ülkenin güvenliği açısından gizli kalmalı!..

Bu sözler casusluk suçuna giriyor!..

Şimdi Fikri Işık’la ilgili bir şey yapılacak mı?..

Susmamalıyız!..

Adalet istemeliyiz!..

Geziye saygı bunu gerektiriyor!..