Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Aydoğuş, açıklanan son enflasyon rakamlarını BirGün’e değerlendirdi. Aydoğuş, gıda fiyatlarındaki artışın durmasının mümkün olmadığını söyledi

Gıda fiyatlarındaki artışın durması mümkün değil

Namık ALKAN

TÜİK Ocak ayı tüketici fiyat enflasyonunu Aralık ayına göre yüzde 1,35, önceki yılın aynı ayına göre yüzde 12,15 ve 12 aylık ortalamaya göre ise yüzde 14,52 olduğunu açıkladı. Yurtiçi üretici fiyat endeksi de aylık olarak yüzde 1,84, yıllık yüzde 48,84 ve 12 aylık ortalamaya göre ise yüzde 15,71 oldu.

Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Aydoğuş, açıklanan son enflasyon rakamlarını BirGün’e değerlendirdi.

Milletin enflasyon rakamlarını duyunca isyan ettiğini kaydeden Aydoğuş, “ Millet yıllık enflasyon oranı yüzde 12,15 olur mu? Pazara, markete, çarşıya gittiğimiz zaman gördüğümüz enflasyon oranı bunun kat kat üstünde diyerek isyan etti. Çok da haksız değiller. İnsanlar enflasyonu pazara, markete gittikleri zaman karşılaştıkları fiyatlar ile algılıyor. Ocak ayında özellikle gıda fiyatlarında çok büyük artışlar oldu. Biraz da mevsim koşulları gereği sebze, meyve fiyatları deyim yerindeyse roket hızıyla yükseldi. TÜİK’e göre de gıda fiyatlarındaki bir aylık artış yüzde 4,65. Sebze fiyatlarındaki artışlar ise yüzde 20›ye yaklaşmış durumda. Yurttaşlar enflasyonu bu fiyatlara göre değerlendiriyor” dedi.

GENİŞ HALK KESİMLERİ YOKSULLAŞIYOR

Ocak ayında gıda fiyatlarında gözlenen yüksek artışın, kamu işçisine, memura ve emekliye ilk 6 ay için yapılan maaş zammının çok büyük bir kısmını alıp götürdüğünü anlatan Aydoğuş, “Diğer zamları da dikkate aldığımızda maaş ve ücretlerdeki artışın çok büyük bir kısmının özellikle doğalgaz, elektrik, su, kira, ulaşım, vb. fiyatlarındaki artışlar nedeniyle neredeyse ilk ayda eridiği görülüyor. Bundan sonra satın alma gücü aşınmaya başlayacak. Yani insanlar Aralık ayına göre daha az ürün veya hizmet satın alabilecek. Enflasyonun zaten yol açtığı en önemli sonuçlardan bir tanesi özellikle sabit gelirlilerin satın alma gücünü aşındırmasıdır. Şu anda Türkiye bunu yaşıyor ve geniş halk kesimleri yoksullaşıyor. Nedeni enflasyon geçen yıl ortalama yüzde 15,5 olmuşken, ücret-maaşlara altı ay için sadece yüzde 5 zam yapılmış olması” diye konuştu.

ÜCRETLER BASKILANIP KRİZİN YÜKÜ EMEKÇİLERE YIKILDI

Ekonomi yönetiminin yılsonu enflasyon beklentisini yüzde 8,5’a indirdiğini ve bu rakamın da tamamen hayal olduğunu belirten Aydoğuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu enflasyon beklentisinin gerçekleşmesi olanaklı değil. Birkaç nedenle. TÜFE ile birlikte Yİ-ÜFE’deki (yurtiçi üretici fiyat endeksi) gelişmeler de açıklandı. Üretici fiyatlarında da belirgin bir artış eğilimi var. Üretici fiyatlarındaki artış oranı (üretici enflasyonu) geçen yıl Ocak ayında artık yüzde 0,45 iken, bu yıl bu rakam yüzde 1,84. Bu üretim maliyetlerin arttığına işaret ediyor. İthalata çok bağımlı bir ülke Türkiye. İthal fiyatlar arttığı için üretim maliyetleri de arttı. Bu maliyet artışları dolayısıyla tüketici fiyatlarına da yansıdı ve önümüzdeki aylarda da yansımaya devam edecek. Maliyetlerin artçı şoku demek lazım buna. Türkiye’nin son bir buçuk yılda yaşadığı yüksek enflasyonun arkasında ne var derseniz, maliyet enflasyonu var derim. Kurda yaşanan yüksek artışlar nedeniyle ithal edilen bütün ürünlerin fiyatı arttı. Türkiye ekonomisi ithalata, özellikle de ara mal ithalatına çok bağımlı olduğundan üretim maliyetleri de arttı. Bu maliyet artışları tüketici fiyatlarının bir kısmına yansıdı ve yansımaya devam edecek. Üretici fiyatlarındaki artışları aylık bazda baktığımızda 2018’in son aylarında yüzde 40’larin üzerine bile çıktı. Buna karşılık enflasyon oranındaki artışlar daha sınırlı kaldı. Bundaki en önemli etken üretim maliyetinin en önemli kaynaklarından birisi olan ücretlerin reel olarak gerilemiş olmasıdır. Ücretlerdeki artış enflasyonun çok gerisinde kaldığı için giderek açılan bir ücret-enflasyon sarmalının oluşması söz konusu olmadı. Uzun lafın kısası ücretler baskılanıp krizin yükü her zaman olduğu gibi emekçilere yıkıldığından patlayan bir enflasyon yaşamadık.”

gida-fiyatlarindaki-artisin-durmasi-mumkun-degil-685767-1.

2020 YILI İÇİN YÜZDE 13 ENFLASYON ÖNGÖRÜSÜ

Aydoğuş, 2020 yılında enflasyonun bazı aylarda tek rakamlı olarak görülebileceğini, ama 2020 yılı için ortalama enflasyon beklentisinin çift haneli, yüzde 13’ün 1 puan üstünde veya altında olacağı yönünde olduğunu söyledi. Aydoğuş öngördüğü enflasyon beklentisini şu gerekçelere dayandırdı.

İlk olarak kurların tekrar hareketlendiğini ve ekonomiyi yönetenlerinde bundan çok şikâyetçi olmadığını kaydeden Aydoğuş, “İthalata bağlılığımızda herhangi bir değişiklik yok ve bağımlılık çok yüksek. Dolayısıyla yeni maliyet artışları olması kaçınılmaz. Bu artışlarda doğal olarak tüketici fiyatlarına yansıyacaktır” dedi.
İkinci olarak, gıda fiyatlarındaki artışın durmasının mümkün olmadığını kaydeden Aydoğuş, “Çünkü Türkiye tarımsal üretimi yeterince artıramıyor. Köylerin çoğu boşaldı. Eskisi gibi üretim yapan insanlar yok köylerde. Eskiden tarımsal üretime katılan büyük bir kitle artık üretim yapmıyor. Meralar tahrip edildi. Ekilebilir olduğu halde boş bırakılan milyonlarca hektar arazi var. Türkiye’nin kendi nüfusu artıyor ve buna birde göçmenler ve sığınmacılar eklendi. Bu insanların gıda talebi var. Gıda talebindeki küçük artışlar bile, eğer arzı artıramıyorsanız, çok ciddi fiyat artışlarına neden olur. Suriye sınırımıza yığılmış 1 milyona yakın potansiyel mülteci var. Demek ki, 2020’de de gıda talebinde çok ciddi bir artış olmasını bekliyoruz” diye konuştu.

Üçüncü olarak, ülke ölçeğinde faaliyet gösteren süpermarketlerin sayısının son yıllarda satın almalar yoluyla iyice azaldığını ve az sayıdaki devasa perakende zincirlerinin fiyat belirleme gücüne eriştiğini anlatan Aydoğuş, “Bu konuda herhangi bir çalışmam yok ancak gözlemlerim bu yönde. Gıda, içecek ve tütün satışında en büyük 4 firmanın payı TÜİK’in son tahminine göre yüzde 42’nin üzerinde olması bu gözlemi doğrulamakta. Sebze meyve başta olmak üzere gıdada üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasında uçurumların bir bölümünü perakendedeki oligopolistik piyasa yapısına bağlamak yanlış olmayacaktır. Bütün bunlar bir araya gelince gıda fiyatları uçuyor. Vatandaş bu fiyatlara alışacak. Krizin yükü maalesef bu şekilde çekilecek” dedi.

İZMİR TÜRKİYE ORTALAMASININ ÜSTÜNDE

Aydoğuş, İzmir başta olmak üzere Ege bölgesi’nde enflasyonun Türkiye ortalamasının üzerinde seyrettiğini kaydederek, şunlar anlattı:

“Tüketici fiyat endeksi Ocak ayında İzmir’de yüzde 1,71 oranında artmış, Türkiye ortalaması ise yüzde 1,35. Yıllık artış oranı Türkiye’de yüzde 12,15 iken İzmir’de yüzde 12,99. Dolayısıyla İzmir’in enflasyonu genellikle Türkiye enflasyonunun üzerinde. Balıkesir, Çanakkale, Manisa ve Afyon’un enflasyon artışı Türkiye’nin çok çok üzerinde. İzmir’de ve genelde Akdeniz ve Ege sahil illerinde enflasyon Türkiye ortalamasından çok daha yüksek. Suriye sınırındaki illerimizde de enflasyonun belirgin bir biçimde Türkiye ortalamasının üzerinde seyrettiği de dikkat çekiyor.”