Geçtiğimiz günlerde Giresun’da yaşanan büyük sel felaketi, AKP iktidarının oluşturduğu kural tanımaz yatırım anlayışının doğrudan sonucudur. AKP iktidarının özellikle son on yılında, kamu ihale düzeninde yapılan değişikliklerle Türkiye, kâr edeceği devlet tarafından garanti edilen firmaların ülkesine dönüştü.

EKONOMİK OLİGARŞİ

Süreç şöyle işliyor: Başkan Erdoğan’a ya da Saray’a çok yakın beş-altı firma her türlü büyük ihaleyi, “davetli” ya da “çağrılı” olarak alıyor. Böylece kişilerin isimleri çok öne çıkmasa da tüzel kişilerden oluşan bir ekonomik oligarşi doğmuş bulunuyor.

Öncelikle bu ihale anlayışı, devletin sermaye kesimlerine eşit uzaklıkta olması kuralına aykırıdır. Dahası, bu seçilmiş firmalara, piyasa ekonomisinin temeli sayılan rekabet kurallarına uymayan bir tutumla ve üstelik yıllarca sürecek dolar ya da avro üzerinden kâr garantisi veriliyor. Bu firmaların dışında kalan milyonlarca girişimci ise kâr-zarar hesaplarını kendileri yapıyor.

Şehir hastanelerinde hasta; yol ve köprülerde taşıt; havaalanlarında yolcu sayıları belli bir düzeye ulaşmazsa aradaki fark bu halkın vergilerinden oluşan devlet bütçesinden karşılanıyor. Elektrik santralları yapanlara ürettikleri elektriğin kilovatsaatini 7,3 sentten 10 yıl boyunca satın alma garantisi veriliyor. Bu nedenle ülke genelinde ve diğer Doğu Karadeniz illerinde olduğu gibi Giresun’da da yapılan yıkımlara yol açan hidroelektrik santralları-HES de bu uygulamanın ürünleridir.

Bu süreçte, gerek kamu yönetimi gerekse yargı, sermayenin kural tanımazlığını görmezlikten gelmeye başlayan bir özellik kazanıyor. Valilikler, kaymakamlıklar ve belediyeler ihaleyi ve güçlerini Saray’dan almış olan firmalara dokunamıyor; idari yargı konuyu ya hiç ele almıyor ya ada Yeşilyol örneğinde olduğu gibi o kadar geç karar veriyor ki, yıllar sonra karar verildiğinde, “yapılamaz” denilen iş neredeyse tamamlanmış oluyor. Sendikacılık zayıflatılmış; yerel muhalefet de çok etkisiz; yer yer HES girişimlerine ya da maden aramalarına karşı çıkmaya çalışan yöre halkı da karşısında jandarma ya da polis gücünü buluyor.

SELİN GİRESUN SORUMLUSU

Geçtiğimiz günlerde Giresun’un Dereli başta olmak üzere kimi ilçelerinde yaşanan sel felaketi, büyük sermayenin kural tanımazlığının Doğu Karadeniz’de görülen yeni bir sonucudur.

Daha önce Artvin, Rize, Trabzon ve Ordu’da yaşananlar gibi geçen hafta Giresun da büyük bir sel felaketiyle karşılaştı.

Ancak Giresun olayında iktidar, gerçek sorumluyu buldu. AKP Genel Başkan Yardımcısı, bir ara bakanlık da yapmış olan yılların Giresun milletvekili Nurettin Canikli: “Yağmurla toprak suya doyuyor, toprak kayganlaşıyor. Yağmur yağdığı zaman toprak su gibi akıyor, önüne ne katarsa götürüyor. Tekrar söylüyorum, afetin yapılaşmayla alakası yok” dedi.

Bu açıklama yeterli bulunmamış olacak ki, AKP-sermaye ikilisini aklama görevini Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. A. Erbaş üstlendi. Çizmelerini giyerek bölgeye giden Erbaş acı çekmekte olan insanlara, “sabırlı olun, isyan etmeyin, Allahtan gelen karşısında boynumuz kıldan ince” dedi. Bu sözlere eşlik eden “ibret, tedbir, tevekkül ve dua” önermeleri de tümüyle anlamsızdı. Sonuçta, şimdiye dek dokuz ölü, yedi kayıp olarak açıklanan olayın sorumluluğu “Timsah gözyaşı dökme gereği bile duyulmadan” tamamıyla doğaya yüklendi.

AKP, ülkeyi, kapitalist sistemin gerektirdiği kuralları, onları uygulamakla görevli kurumları; kamu yönetimini ve hukuk düzenini yerle bir ederek ekonomik atılım yapabileceği gibi bir büyük ve tarihsel yanlışa sürükledi. Bu süreçte AKP’nin kendi yarattığı sermaye oligarşisine dokunamaması; giderek onun emrine girmesi kaçınılmazdı. Bakanlarıyla ve onların yardımına koşan Diyaneti ve Başkan Erdoğan’ın yarın gidecek olması ile Giresun açıklamaları bu teslimiyetin tescilidir. Giresun seli, kural tanımayan Türkiye kapitalizminin kusursuz örneği olarak tarihe geçiyor.