‘Köklü değişimlerin yaşandığı belirsizliklerle dolu bir dünyada ve kırılgan bir siyasi, ekonomik coğrafyada inisiyatif almayı bilen, milletimizin girişimci ruhunu ve insani değerlerini yansıtan bir dış politika izlemekte; "Yurtta Barış, Dünyada Barış" ilkesi doğrultusunda, "Girişimci ve İnsani Dış Politika" anlayışını uygulamaktayız.’

Bu alıntı Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye dış politikasının anlatıldığı giriş yazısından. Çok boyutlu, proaktif, yapıcı bir dış politika izlediği iddia edilen Türkiye’nin bölgede barış, istikrar ve refahın egemen olmasını arzu ettiği, bu hedefle yürütülen çabalara güçlü destek verdiği ve gereksinim duyulan her alanda krizlerin aşılması ve sorunların çözümü için girişimlerde bulunduğu iddia ediliyor.

Ancak kazın ayağı öyle değil. Misal Libya. Libya’da savaşan tarafların 21’inde ilan ettiği “ateşkes anlaşması”na destek vermeyen tek ülke “Girişimci ve İnsani Dış Politika” izleyen AKP Türkiye’si. Bakanlığın sitesinde hemen her konuya dair açıklamalar yapılırken Libya’daki ateşkese ilişkin haftalardır tek satırın bulunmaması manidar.

***

Mevzunun daha iyi anlaşılması için önce son on günde yaşananları sıralayalım.

21 Ağustos: Libya’daki savaşın tarafları olan Trablus ve Tobruk yönetimleri ateşkes ilan etti. Ateşkesin arkasında Almanya ve ABD vardı. BM’den Mısır’a, Arap ülkelerinden Fransa ve diğer Avrupa ülkelerine bütün aktörler ateşkesi olumlu karşıladı. Sevinmeyen tek ülke Türkiye’ydi.

23 Ağustos: Anlaşmanın hemen ardından Türkiye’nin desteklediği Trablus yönetiminin başkanı Fayiz es-Serrac, Fransa Lideri Macron tarafından Paris’e davet edildi. Bu Fransa’nın inisiyatifi eline almaya başladığının işaretiydi.

24 Ağustos: Trablus’ta ekonomik kriz, önlenemeyen salgın, elektrik-su kesintileri ve yolsuzluklara karşı protestolar başladı. Gösterilerin arkasında Türkiye ile yakın çalışan İhvan bağlantılı İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın olduğu ileri sürüldü. Anlaşmaya karşı çıkan Başağa’nın yönetimi devralmayı planladığı ileri sürüldü.

27 Ağustos: Trablus yönetimine bağlı Libya Yüksek Konsey Başkanı Halid el-Mişri soluğu Türkiye’de aldı. Erdoğan tarafından Vahdettin Köşkü’nde ağırlandı, Ankara’da bakanlarla görüştü.

28 Ağustos: Ankara’ya gelen UMH’nin İçişleri Bakanı Fethi Başağa, Savunma Bakanı Akar ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’yla bir araya geldi. Başağa, Saray-AKP iktidarının Libya’daki adamıydı.

29 Ağustos: UMH Başkanı Es-Serrac, Başağa Ankara’dayken görevden aldı, hakkında soruşturma başlattı. Bununla da kalmadı Başağa’nın bütün askeri, sivil, bürokratik ekibini dağıttı.

***

Türkiye neden “ateşkes anlaşması”ndan rahatsız?

Sahada Rusya ile birlikte en aktif iki ülkeden birisi olan Türkiye’nin rahatsızlığını iki maddede toparlayabiliriz.

1) Yabancı güçlerin çekilmesi

Ankara’nın canının en fazla sıkan noktalarından birisi anlaşmadaki “yabancı güçlerin çekilmesi” maddesiydi. Bu maddenin öncelikli muhatapları Türkiye ve bu ülkede paralı askerler barındıran Rusya’ydı. Libya’da en çok askeri güç bulunduran ülkelerin başında gelen Türkiye, Al-Vatiyye’yi kalıcı bir hava üssüne çevirmek ve Misrata’da bir deniz üssü inşa etmek peşindeydi.

2) Petrol Hilali’ne hükmetmek

Ankara, Sirte ve Jufra alınmadan ateşkes istemiyordu. Bu bölge bereketli petrol hilali olarak adlandırılan Libya’nın petrol merkezi. Çavuşoğlu yakın zamanda ateşkesin sağlanması sürecinde stratejik önemdeki Sirte ve Jufra’nın Trablus yönetimine devredilmesini şart koşmuştu. Oysa mevcut durumda bu bölge yine Hafter güçlerinin elinde kaldı. Haliyle de Libya petrolünden yararlanma hevesi de boşa düştü.

***

Trablus’taki İhvan ağırlıklı yönetimle iş tutan AKP, bu yönetimin kendi içindeki hesaplaşması sonrası adeta kontrpiyede kaldı. Saray rejiminin UMH içinde iş tuttuğu İhvancı kanat şimdilik diskalifiye edildi. Başağa’nın Ankara’da Serrac’ı da hedef alan anlaşma karşıtı sözleri ve Türkiye ile olan yakınlığı yeni Osmanlıcıların Kuzey Afrika hesaplarını sarpa sardı. Libya’da Serrac’a karşı gösteriler sürerken Başağa’nın görevden alınması, iktidarın Libya politikasının yeni bir açmaza girdiğini gösteriyor. Dahası siyasal İslamcı AKP hükümeti hiç olmadığı kadar yalnızlaşıyor Libya çöllerinde.