2022 gitti, 2023’ün ilk günlerindeyiz. Karamsarlara sözüm yok ama dünün muhasebesini bir “yarın yapılması gerekenler” listesi hazırlamadan yapıyorsanız iyimser olamazsınız.

Bazı şeyler siz ona sırtınızı dönseniz de gelir, öylece seyretseniz de geçip gider. Böyle yapanları ezip geçer. Zaman, işte. Onu sadece seyredenleri asla affetmez!

Geçen zamandan yeterince ders aldıysanız, gelecek sizin. Geçen zamanın bıraktığı kazınması zor izler hep vardır, ama kazınır!

Geride bıraktığımız yıllar otoriterliğin, din-iman-vatan-millet-erkeklik sosuna bulanmış aşırı sağ popülizmin yıllarıydı. Ekonomik krizlerin üzerine binerek yükseldiler. Cinsiyetçiliğe zirve yaptırdılar; kadınları aşağıladılar, eşcinsellere karşı nefreti referandum-seçim torbasına sokup karıştırarak iktidarda kaldılar. Seçimle gelselerde seçimle gitmemek için çok direndiler.

Ama gittiler! Önce ağababaları Trump gitti. Yenilgiyi kabul etmese de taraftarları kongre bassa da, gitti.

Ve 2022’nin son gününde onun Brezilya’daki karikatürü Bolsonaro gitti. Solcu rakibi Lula’nın yemin törenini görmeyi kaldıramayacağı için mi gitti, yoksa peşinden kovalayan soruşturmalara yakalanmamak için kaçtı mı, tartışmalı.

Dünya medyası “kaçtı” başlıkları attı genellikle. Florida’da bir MMA dövüşçüsünün evinde kalacakmış, en az bir ay!

MMA, bilenler bilir, Karışık Dövüş Sanatları’nın (Mixed Martial Arts) kısaltması. Bilmiyorsanız ve sertlikten, vahşetten hazzetmiyorsanız hiç merak edip bakmayın.

Chuck Palahniuk’un, en vahşi dövüşlere rahmet okutan iş dünyası rekabetine, tüketim kültürüne, üstünlük duygusuna, hırs ve güzellik saplantısına sert eleştiriler yöneten ilk romanı Dövüş Kulübü’nün efsane cümlelerinden biri “Ancak her şeyi kaybettikten sonra her şeyi yapmakta özgür oluruz!”dur.

Bolsonaro yerleştiği MMA dövüşçüsünün evinde bu cümleyi tekrarlayıp durarak yeni dövüşlere hazırlanır mı? Sanmam, çünkü bu tür adamlar iktidarı kaybettiklerinde her şeyi kaybetmiş olmuyor ve çalıp çırparak biriktirdiklerine kaçıyorlar.

O romanın “Yara izlerim olmadan ölmek istemiyorum” cümlesi de zalimlere değil, onların ezdiklerine ilham vermelidir. Bolsonaro’nun işine yaramaz, çünkü bazı yaralar öldürücüdür!

Demem o ki, ırkçı, cinsiyetçi, homofobik, dinci söylemine, hukuk tanımaz zorbalığına, Nazi selamı vererek yolları kapatıp orduyu darbeye çağıran taraftarlarına, seçim öncesi elinde silahla kendisini protesto eden bir vatandaşı kovalayan Carla Zambelli gibi kongre üyesi destekçilerine rağmen Bolsonaro da gitti!

Gitmekte olan eninde sonunda gidiyor tabii, ama gelenin gideni aratmaması ve gelmekte olanın nasıl bir şey olacağı “yapılaması gerekenler” listenizdekileri ne kadar gerçekleştirdiğinize bağlı. Bekleyerek, seyrederek olacak şey değil.

Biri ne zaman “zamanını bekle” dese içim sıkılır. Neden? Şimdi imkansız göründüğü için mi? Oysa “yapılana kadar her zaman imkansız görünür!” Bize düşen, “yapılması gerekeni her nerede isek ve elimizde ne varsa onunla yapmaya çalışmaktır.

Biri ne zaman “zamanını bekle” dese; “Zamanı akıllıca kullanmalı ve zamanın doğru olanı yapmak için her zaman olgun olduğunun hep farkında olmalıyız” diyen Mandela’yı hatırlarım.

Ve insanlığa olan inancı yıllarca en koyu karanlıkta sınanırken iyimserliğini hiç yitirmemiş bu bilgenin iyimserlikten ne anladığını: “İyimser olmanın bir kısmı, kişinin başını güneşe doğrultmuş, ayaklarını ileri doğru hareket ettiriyor olmasıdır.

Başarılarıyla değil, kaç kez düşüp kalktığıyla yargılanmayı isteyen Mandela’nın şu uyarısını da unutmamalı: “Yenilgi ve ölüm kendinizi umutsuzluğa kaptırdığınızda ortaya çıkar!