Gezi Direnişi'nin yıl dönümünde gerçekleştirilen anmada, Rakka'da yaşamını yitiren Ayşe Deniz Karacagil'in fotoğrafını taşıdığı gerekçesiyle tutuklanan Gizem Kılıç'tan mektup var.

Gizem Kılıç'tan mektup var

Gezi Direnişi’nin 4. yıl dönümünde Taksim’de yapılan anma eyleminde Rakka’da IŞİD'e karşı savaşırken yaşamını yitiren Ayşe Deniz Karacagil’in fotoğrafını taşıdığı gerekçesiyle tutuklanan SGDF üyesi Gizem Kılıç, bulunduğu cezaevinden bir mektup yazdı.

Kılıç'ın gönderdiği mektup şu şekilde:

“Bizler bugün kimimizin tanıdığı, kimimizin duyduğu Gezi Direnişi’nin Kırmızı Fularlısı olarak bilinen, ardından IŞİD’in kalbi olan Rakka’da savaşırken ölümsüzleşen Ayşe Deniz Karacagil’in fotoğraflarını, barikatlarında simgeleştiği Gezi’nin 4. yılında taşıdığımız için tutsak edildik. Ayşe Deniz, genç bir kadın olarak kendi kurtuluşunu tüm kadınların kurtuluşunda görerek yüzünü Ortadoğu topraklarına dönüp Rojava’ya giden ve burada kadınları pazarlarda satan, köleleştiren, tecavüz eden ve katleden barbar çetelere karşı savaşırken yaşamını yitirmiştir. Bugün dünyanın dört bir yanından gelenler arasında yerini alıp tecavüzcü katil IŞİD çetelerine karşı kadınlık onurunu savunan genç bir kadını anmak bizim için bir gururdur.

"GEZİ, KADINLARIN KİMLİĞİNE SAHİP ÇIKMASIYDI"

Biz doğduğumuz günden beri, bizleri yok sayan, ezen, sömüren, katledenlerin ayak sesleriyle büyüdük. Bizleri yaşam alanlarımıza hapsetmeye çalışanlara karşı mücadelemizi başlattık. Gezi biz genç kadınlar için bunun önemli bir eşiğiydi. Ben ve bugün burada tutsak edilmek istenmiş kadınlar, milyonlarca kadın gibi Gezi’deydik. Gezi’nin komünlerinde, dayanışmasında, atılan özgürlük tohumlarındaydık. Gezi, genç kadınların bugüne değin var olan tahakkümü reddedişi ve bedenine, emeğine, kimliğine, cinselliğine, sahip çıkmasıydı. Ayşe Deniz bu kadınlardan yalnızca biriydi.

"KADINLARIN DAYANIŞMASININ TEL ÖRGÜLERİ AŞACAĞINI BİLİYORUZ"

IŞİD çetelerine karşı savaşırken yaşamını yitirenlerin fotoğraflarını taşımamız dahi bu topraklarda tutuklama gerekçesi yapılırken dünyanın birçok yerinde enternasyonel savaşçılar resmi devlet törenleriyle uğurlanıyor. Biz üniversite öğrencisi iken katledilen Özge Gündoğan’ın sıra arkadaşı, kadınların isyanına dönüşmüş Özgecan’ın çığlığı, Ankara’nın göbeğinde katledilen Ceren Boran’ın sesiyiz. Biz genç kadınlar bugüne değin beraberdik. Karşımıza çıkan tacizci Özel Güvenlik Görevlileri’ne karşı kampüslerimizde, yasaklı 8 Mart’larda alanlarda, tecavüzü meşrulaştırmak isteyen yasaya karşı var olduğumuz her yerde yan yana, omuz omuzaydık. Nasıl dün beraber alanlardaysak, bugün de kız kardeşliğimizin sınırsızlığıyla omuz omuza olduğumuzu hissediyoruz. Kadınların dayanışmasının tel örgüleri aşacağını biliyor, sesimize ses katmanızı diliyoruz.

Dayanışmanın sıcaklığıyla hepinizi kucaklıyorum..”