İsveç’te Devlet İstatistik Enstitüsü oturup saymış, kaç parlamenterimiz ve belediye meclis encümenimiz yurtdışı doğumlu politikacılardan oluşuyor diye hesap dökmüş. Ortaya çıkan sayıların Meclis’teki partilere dağılımı da yapılmış. Yüzdeler hiç de öyle övünülecek bir tablo sergilemiyor. Ülkede genel seçimlerde oy kullanabilen seçmenlerin yüzde 12’si, yurtdışı doğumlu göçmen vatandaşlardan oluşuyor. Buna rağmen yüzde 4 barajını geçip de parlamentoya yerleşmiş örneğin Merkez Parti’de tek bir milletvekili yok ki yurtdışı doğumlu olsun. Merkez Parti’nin elinde tuttuğu yüzde 0 isabetini, küçük bir yüzde farkıyla beklenildiği gibi ırkçı parti İsveç Demokratları takip ediyor. Meclis’e 49 milletvekili sokmuş olan ve son seçimlerden ülkenin üçüncü büyük partisi olarak çıkan İsveç Demokratları’nda yurtdışı doğumlu vekil sayısı yüzde 4,1 oranında.

İsveç Devlet İstatistik Enstitüsü’nün bu çalışması, erken seçime gidilmezse önünde daha seçimlere dört yılı olan Parlamento’daki partileri “Bu konuda çalışmamız lazım” noktasına taşıdı. Herhangi bir göçmen vatandaşa vekillik vermeyen Merkez Parti’nin parti sekreteri Michael Artursson hiç vakit kaybetmeden, “Bunun açıklaması bizim başka ülkelerden gelen insanlara yeteri kadar iletişim alanı açmadığımız oluyor. Bir değişiklik yapabilmemiz için hedefi bilir şekilde ilerlememiz gerekiyor. Merkez Parti, ilkbaharda bir proje başlatarak yurtdışı doğumluları parlamentoya ve belediyelere nasıl kazandırabiliriz diye çalışacak” açıklamasını yaptı.

Merkez Parti’nin bu panik havası yersiz değil. Konuyla ilgili olarak Metro gazetesinin görüştüğü Lund Üniversitesi’nden Demokrasi Araştırmacısı Mikael Sundström, partilerde yurtdışı doğumlu kişilerin azlığının, ülkenin nasıl yöneticiliğine dair sonuçlar doğurabileceğini söylüyor. Sundström’a göre bu gidişat çeşitli toplumsal sorunların çözümlerini arka planda bırakır. Mikeal Sundström, “Yurtdışı doğumlular uyum politikaları konuşulduğunda önemli bir grup oluyorlar. Onlar ve onların tecrübeleri parlamentoda iyice dinlenmezse bir şeyler kaybedilecektir” diyor.

İsveç’te, Meclis çatısı altında sekiz ayrı parti temsil hakkı edinmiş durumda. Bu renkli ortamda, Parlamento’da 21 vekilli olan Sol Parti, göçmenlere kapıyı açan parti oldu. Partinin her dört vekilinden biri yurtdışı doğumlu göçmenlerden seçildi. Sol Parti Sekreteri Aron Etzler, bu durumu “Biz çalıştık” diye açıklıyor. Etzler, “Seçim öncesi partimizin seçim kuruluna, daha fazla yurtdışı doğumlu kişileri listelere ekleme görevi verdik. Sadece göçmen kökenli adaylar değil, işçi sınıfından adaylar da Sol Parti için önemli. LO Sendikası’na üye işçileri de listelere koymak bizim parti seçim kurulunun görevleri arasındaydı. Bu duruşun sebebi yapacağımız politik işlerin altında yatıyor. Nerede olduğumuz ve hangi konuları ele alacağımız belli” diyor.

Parlamentoda, yurtdışı doğumlu milletvekillerinin partilere dağılımına bakıldığında iktidarın büyük ortağı Sosyal Demokrat Parti yüzde 7,1, küçük ortak Çevre Partisi yüzde 12 oranlarında temsilci hakkı tanımış göçmenlere. Haklarını teslim etmek lazım, altı aydır iktidarda olan bu sol azınlık hükümeti rüya bir kadroyla bakanlar kurulu oluşturdu. Kadın ve erkek sayısını Bakanlıkları dağıtırken eşit tutup feminist bir hükümetiz diyen sol bloğun Bakanlar Kurulu’nda, iki Bakan Türkiye doğumlu. Daha pek çok göçmen veya göçmen kökenli ailelerden gelen siyasetçilere de Bakanlık fırsatı tanındı. İsveç’in derdi, kendi demokrasisi. Demokrasiyi güçlü hale getirmek için temsil hakkını doğru dağıtmak siyasi partilerin görevi. Ülkeyi, Meclisi’ne taşıyamazsan “Hangi konuyu ele alsan”, “elim sen de kaldı” oluyor.