Google Play Store
App Store

Ankara’da yapılan bir araştırma Suriyeli kadınların cinsiyet temelli eşitsizliklere daha çok maruz bırakıldığını ortaya koydu. Sosyolog Körükmez, durumun sadece kadınları değil toplumu ilgilendirdiğini söyledi.

Göçmen kadınlara emek sömürüsü
Fotoğraf: AA

Tuğçe ÇELİK

Ankara’da yaşayan Suriyeli sığınmacı statüsündeki 14 kadınla yapılan bir çalışma göçmen kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliğine daha çok maruz bırakıldığını ortaya koydu. Araştırmaya katılan kadınlar eğitim, sağlık ve işgücüne erişim gibi imkânlardan faydalanamadıklarını belirtti.

Dumlupınar Üniversitesi’nden Dr. Sibel Utar tarafından yapılan “Türkiye’nin Sığınmacılara Yönelik Uyum Politikalarındaki Toplumsal Cinsiyet Körlüğünün Ankara’da Yaşayan Suriyeli Kadınların Deneyimleri Üzerinden Analizi” başlıklı araştırma Suriyeli kadınların cinsiyet temelli sorunları daha sık yaşadığını kaydetti. Göç İdaresi Başkanlığı’nın resmi verilerine göre 2024 yılı itibariyle sayıları üç milyona yaklaşan Suriyeli sığınmacıların yüzde 48’i kadın. Sayılarının yüksek olmasına rağmen kadınların cinsiyet temelli eşitsizliğe uğramalarını engellemek içinse hazırlanmış bir devlet politikası yok.

Türkiye’de “Uyum Yılı” ilan edilen 2019’dan sonra yayımlanan “11. Kalkınma Planı” (2019-2023) ve “Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı” (2018-2023) belgelerinde Suriyeli göçmenlere yönelik toplumsal uyumu içeren planlamalar yapıldı. Ancak bu belgeler cinsiyet temelli eşitsizlikleri çözmek konusunda öyle yetersiz kaldı ki Suriyeli göçmen kadınlar ev işleri, çocuk, yaşlı bakımı veya tarım sektöründe ucuz iş gücü gibi alanlarda sıkışıp kaldı.

∗∗

UCUZ İŞGÜCÜ OLDULAR

Çalışmada, “Suriyeli kadınlara yönelik yüksek işgücü talebinin olduğu sektörler Türkiye’de kayıt dışılık, uzun çalışma saatleri, geçicilik, güvencesizlik, emek sömürüsü ve ücret gaspı ile karakterize edilmektedir. Suriyeli sığınmacı kadınlar hem sığınmacı kimlikleri hem de kadınlık konumları nedeniyle istihdam piyasasında daha fazla sömürüye ve ayrımcılığa maruz bırakılmakta ve işyerlerinde sürekli olarak fiziksel ve cinsel şiddet tehdidi altında çalışmaktadır” denilerek kadınların maruz bırakıldıkları sömürünün boyutları ortaya konuldu.

Araştırmaya katılan Suriyeli kadınların sağlık, eğitim, sosyal hayat gibi imkanlara ulaşamamaları kendi anlatımlarıyla şu şekilde sıralandı:

• Ben kursa gidip Türkçe öğrenmek istedim ama kocam izin vermedi.

• Türkçe kursuna sadece 3 hafta gidebildim. Oğlum hastalanınca önce annelik yap dediler. Kursu bıraktırdılar bana.

• Doğurmayacağım desen kocam üstüme başka kadın alır. Zaten ilaç kullanmak günah.

• Muayene için devlet hastanesine gitmen gerekiyor. Orada doktor erkek çıkabiliyor. Erkek doktora muayene olmama hem kocam izin vermez hem de günah.

• Yedi tane çocuğumu da evde doğurdum. Hiç kadın doktoruna da gitmedim ama sağlıklıyım. Gelinim şimdi gebe. Sürekli hastaneye gitmek istiyor. Hastane bedava olsa da yol parası çok pahalı.

• Bizde evi geçindirmek kocanın vazifesi. O bize bakacak ben evde çocuklara bakacağım, evle ilgileneceğim. Suriye’de kadının dışarda çalışması ayıplanır.

• Tarlaya gitmek için her sabah 5’te uyanıyorum. Akşama kadar çalıştıktan sonra da yemekle, bulaşıkla, çamaşırla uğraşıyorum. O kadar yorgunum ki sanırım ancak öldüğümde dinlenebileceğim.

∗∗∗

EŞİTLİKÇİ POLİTİKALARA İHTİYAÇ VAR

Göç Araştırmaları Derneği’nden Dr. Lülüfer Körükmez, zorunlu göç sürecinde kadınların, erkeklerin, çocukların, diğer cinsiyet kimliklerine sahip ve cinsel yönelimlere sahip kişilerin toplumsal cinsiyet bakımından önemli bir dönüşüm geçirdiğine dikkat çekti.

Türkiye'de göçmen kadınlara yönelik toplumsal cinsiyet özelinde yeterli bir destek mekanizması bulunmadığını ifade eden Körükmez, “Sivil toplum örgütlerinin toplumsal cinsiyete ilişkin çeşitli eğitimler yaptığını, programlar geliştirdiğini görüyoruz. Ancak bunlar çok kısa vadeli, proje temelli programlar ve uzun erimli değişimler yaratmıyor. Öte yandan toplumsal cinsiyetle ilişkili programların hemen hepsi sadece kadınları hedef alıyor. Ancak toplumsal cinsiyet ilişkisel bir mesele ve toplumun bütün bileşenlerini ilgilendirir. Bu sebeple bunun erkekleri, LGBTIQ+ bireyleri dışarıda bırakıyor olması önemli bir problem yaratıyor” dedi.

Dr. Lülüfer Körükmez

Körükmez şu ifadeleri kullandı: “Suriyeli kadınların ayrımcılığa, bir tür şiddete maruz bırakılıyor olması Suriyelilere yönelik ayrımcılığın, ırkçılığın bir görünümü olarak da karşımıza çıkıyor. Bunları ortadan kaldırmak için bütüncül yaklaşımla göçmenlerle birlikte barış içinde yaşamanın, barışçıl bir toplum oluşturmanın hedeflenerek bu yönde programlar geliştirilmesi gerekir. Suriyeli kadınların ayrımcılığa maruz bırakılmasının önlenmesi için hem hukuki mekanizmaların uygun hale getirilmesi gerekir ki bunun için de elbette ki Türkiyeli kadınların da maruz bırakıldığı ayrımcılık, ikincilleşme ve benzeri mekanizmaların ortadan kaldırılması lazım.”