İktidarın politikaları nedeniyle göçmen kadınlar ya eve kapatılıyor ya da güvencesiz işlerde çalışıyor: “Dilim, ailem, kâğıdım yok, sanki ben bile yokum.”

Göçmenler için yarın bugünden daha zor olacak

Yaren ÇOLAK

Ülkede sayıları her geçen gün artan göçmenler temel haklarından uzak, güvencesiz işlerde adeta ölümle burun buruna yaşıyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) yayımladığı verilere göre sayıları yaklaşık 8 milyonu bulan göçmenler, iktidar için yalnızca siyasi bir koz. Kentlerin çeperinde yaşama tutunmaya çalışan göçmenler, sosyal entegrasyonun yanı sıra sağlık, eğitim, barınma gibi temel haklarından da uzak. İktidarın göz ardı ettiği, dil bariyeriyle eve kapattığı kadınlar ise en büyük göç mağdurlarından. Sosyal yaşamdan koparılan göçmen kadınlar, omuzlarında taşıdıkları yük yetmezmiş gibi bir de cinsel saldırıya maruz bırakılıyor. Göçmenler için kâğıtsız olmak resmi kayıtsızlık anlamına geliyor. Öte yandan güvencesizliğin gölgesinde kaybolan kadınlar seks işçiliğine de zorlanıyor. Göçmen kadınların yaşadıklarını, İnsan Hakları Temelli Yaklaşımlar Projesi'ni Esenyurt Kent Konseyi adına yürüten proje danışmanı Birgül Çay ile konuştuk.

Göçmen kadınlar toplumsal uyum açısından ne gibi zorluklarla karşılaşıyor?

Göçmen kadınlar, yoksulluk, dil bariyeri, hak ve hizmetlere erişim, riskli gebeliklerde dil bariyerinden ve kâğıtsızlık sorunundan dolayı ölüm riskinin yüksek olması gibi sorunlar yaşarken, pek çok ön yargı ile de baş etmek durumundalar. Geldikleri bölgenin izlerini taşıyorlar ve bu izler her zaman bizim dokumuz ile uyuşmayabiliyor. Erkekler işe giderek sosyalleşirken kadın göçmenler ev içlerinde kalıyor ve yalnızlaşıyor. Sürekli evde kalınca dil bariyerini aşamıyorlar, eğer var ise evde yaşlıların ve çocukların yükü tamamen bu kadınların üzerinde. Öte taraftan seks işçisi algısı ile de mücadele ediyorlar.

Türkiye’deki göçmen kadınlar, eğitim, güvenceli iş, sağlık gibi temel haklarından faydalanabiliyor mu?

Aslında göçmenlik, mültecilik bunlar yasal statülerdir. Bazı hakları vardır. Öylesine yoğun bir göç aldık ki, herkesin yasal statüsü birbirinden ayrı. Geçici koruma altında olan, sığınmacı olan, mülteci statüsünde olan, transit göçmen olanlar var. Bir kısmı ise tamamen kâğıtsız. Eğer geçici bir kimlik numaranız varsa ve kayıtlı olduğunuz ilde iseniz kısıtlı olsa da bazı temel haklara erişiminiz var. Göç yoğunlaşınca mültecilerden birden misafir diye bahsediyor olmamız bu yüzden. Bu haklara erişimi sağlayamadık.

Esenyurt’ta da yaşam pratiklerinde şöyle sorunlar ile karşılaşıyoruz. Evet, kâğıtları var ama Hatay’da, Antep’te gözüküyor. İş bulamayınca buraya gelmiş. Burada o kâğıtlar ile hastaneye gidemiyor, çocuklarını okula kayıt edemiyorlar.

gocmenler-icin-yarin-bugunden-daha-zor-olacak-878709-1.
Birgül Çay

KAYITDIŞI ÇALIŞIYORLAR

Başka ne gibi sorunlarla karşılaşıyorlar?

Ev işçiliğinde ve bakım hizmetlerinde 90’ların sonunda daha çok Doğu Avrupa ülkelerinden gelen kadınlar vardı. İkinci dalgada ise Gürcü, Türkmen ve Özbekler geldi. Bunlar daha çok ajanslar ki çoğu lisansız ya da tanıdıkları aracılıyla iş buluyorlar. Bunun içinde ajanslara para veriyorlar. Çok büyük bir kısmı kayıtdışı. Çalışma izni çıkartmak için kadının başvurusu yetmiyor, işverenin başvurusu gerek. Çok fazla evrak isteniyor. Kaçak duruma düşünce hayat 2 katı zorlaşıyor. Ev içleri kapalı, kadınlar kâğıtsız. Tacize, tecavüze uğrasalar kime gidebilirler? Barınma büyük bir sorun. Aynı zamanda çalıştıkları evlerde kaldıkları için hem mahremiyetleri kısıtlanıyor hem de 24 saat kendilerinden her işi yapmaları bekleniyor. Dışarı çıksalar kâğıtsızlar, özgürce gezemiyorlar. Hep bir yakalanma ve sınır dışı edilme korkusu.

KÂĞITSIZ GÖÇMENLER

Türkiye’ye gelen ve ‘kağıtsız’ diye nitelendirilen kimliksiz göçmen kadınlar diğerlerinden farklı olarak nasıl mağduriyetler yaşıyor?

Uluslararası Göç Örgütü’nün 2018 Göç Raporu’na göre “2014 yılında kayıtlara geçen insan kaçakçılığı kurbanlarının yüzde 71’i kız çocukları ve kadınlardan oluşturuyordu ve bunların yüzde 72’sinin fuhuşa zorlanmıştı. Göç sırasında tacize uğrama oranı ise yüzde 1-44 arasındaydı.

Göç yollarında kadınların durumu kötü. Vardıkları yerde ise her göçmen kadının yaşayabileceği sorunların üzerine kâğıtsız olanların şikâyet edecek bir merci bulması diğerlerinden daha zor oluyor. Polise ve konsolosluklara kendi durumlarından dolayı başvuramıyorlar. Bir kadın dedi ki, ‘Dilim yok, vatanım yok, annem yok, babam yok, kâğıdım yok, sanki ben bile yokum’.

Kağıtsızlık başvurdukları işlerin güvencesiz olmasını gerektiriyor. Daha savunmasız olmaları maalesef istismarın önünü açıyor ve sömürünün dozunu artırıyor.

Özbek bir kadın yoğun kanama geçirdiğini, çok korktuğunu, ölüm ile burun buruna geldiğini buna rağmen doktora gidemediğini belitti.

Göçmen kadınların maruz kaldığı ayrımcılık ne gibi sonuçlar doğuruyor?

Kadınlar evlerde çocuklar ile eşleri, kendi gelenekleri ile mevcut ülke arasında dengeyi kurmaya çalışırken kendilerini unutuyorlar. Burada sevilmiyorlar, bir nefret dili hakim. Son yayınlanan Suriye barometresinde gördük bunu. İşsizliğin ve yoksullaşmanın ana sebeplerinden biri olarak gözüküyorlar. Sosyal adaleti ve entegrasyonu sağlayamaz isek bizi yarın bugünden daha zor bir süreç bekliyor olacak.