Melilla’da 37 kişinin öldürüldüğü katliamın üzerinden 2 ay geçti ancak tek bir adım atılmadı. İspanya İşçileri Komünist Partisi Üyesi Merino, “Göçün asıl sorumlusu kapitalist sistem, onun yarattığı sefalet ve savaşlar” dedi.

Göçün sorumlusu kapitalist sistem
Melilla’da 24 Haziran’daki polis saldırısında 37 göçmen öldü. (Fotoğraf: AA)

Yaren ÇOLAK

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (UNHCR) verilerine göre, dünyada evlerini terk etmek zorunda kalanların sayısı İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en yüksek seviyeye ulaşarak, mayıs ayında 100 milyonu aştı. Savaş, şiddet, zulüm ve insan hakları ihlalleri, kötü yönetim, yoksulluk gibi pek çok nedenden dolayı dünyadaki göç dalgası büyüyor. Ancak yeni bir hayat kurmak için yola çıkan sığınmacılar, ırkçı politikalar nedeniyle yollarda ölüyor, öldürülüyor. Sınırlardaki duvarları uzatan, göçmen karşıtı politikalarla sığınmacıları hedef alan iktidarlar, katliamların tetikçisi. İspanya’nın Kuzey Afrika topraklarında bulunan ve Fas sınırında yer alan Melilla şehrinde yaşanan göçmen akını 24 Haziran’da polisin sert müdahalesi sonucunda katliama dönüştü. Çoğunluğunun Sahra Altı Afrika bölgesinden geldiği belirtilen yaklaşık 2 bin göçmenin, sınırdaki bariyerlerden atlayarak, İspanya topraklarına geçmeye çalışması üzerine Fas güvenlik güçleri saldırdı. Yaşanan arbedede ve tel örgülerin aşılması girişimi sırasında 37 kişi ölürken aradan geçen 2 aylık süreçte tek bir adım atılmadı.

İspanya İşçileri Komünist Partisi (PCTE) Merkez Komite Üyesi Domènec Merino, BirGün’ün sorularını cevapladı.

ÖNCE ÇIKARLAR

Sınır şehirleri Melilla ve Ceuta yüzünden geçmişte anlaşmazlıklar yaşayan İspanya ve Fas’ın arasında şu an olağandışı bir işbirliği gözleniyor. Bu ilişkiyi değiştiren ne oldu?

Başka herhangi iki kapitalist ülke gibi İspanya ve Fas’ın da ilişkileri ekonomik çıkarlara dayanıyor. Kapitalist dünyada çıkar olmadan, özel girişimlerin rolünü göz önüne almadan diplomasiyi anlayamayız. Sonrasında ise, göz önüne almamız gereken ilk şey iki ülke arasında son 15 yılda yüzde 700’den fazla artış gösteren ihracat ve ithalat yoğunluğu olmalı. İspanya şu an, Fas’ın petrol ve yağ, taşıt parçaları ve bakır, demir ve alüminyum gibi temel bileşenleri sağladığı ama ekonomik ortağı durumunda. Fas, elektronik ekipman, tekstil ürünleri, deniz ürünleri ve diğer emtialar karşılığında İspanya’ya ihracat yapıyor.

Domènec Merino, İspanya İşçileri Komünist Partisi (PCTE) Merkez Komite ÜyesiDomènec Merino, İspanya İşçileri Komünist Partisi (PCTE) Merkez Komite Üyesi

İki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler sıkılaştıkça, gerilim ve görüş ayrılıkları hiçbir zaman sona ermese de; siyasi ilişkileri de yakınlaşıyor. Kapitalist ülkeler arasındaki diplomatik ilişkilerin; onlar için tamamen önemsiz olan sözde “insan hakları” ve hatta hukukun göz ardı edilerek, her zaman çıkara dayandığının bir kez daha altını çizmeliyiz.

DÜNYA BARIŞI ŞART

İspanya İşçileri Komünist Partisi’nin (PCTE) göçmen politikasından bahsedebilir misin?

Anlamamız gereken ilk şey, göçün sorumlusunun kapitalist sistemin, onun yarattığı sefaletin, eşit olmayan kalkınmasının ve savaşlarının olduğu. Genellikle emperyalist piramidin tepesinde bulunan Avrupa ülkeleri yıllardır sermayeyi yıllardır Afrika’ya ihraç ediyor, böylece iki bölge arasındaki eşit olmayan kapitalist ilişkilerini güçlendiriyor. Avrupa kapitalistleri sadece kendi işçilerinin ürettiği değil, ayrıca Afrikalı işçilerin ürettiği zenginlikten faydalanıyor; Afrikalı işgücünün fiyatını düşürmek için istediği zaman savaş çıkarıyor; ucuz işgücünü ve doğal kaynakları garanti altına alıyor.

Örneğin, yakın zamanda Melilla’da yaşanan katliamda, tel örgülerin üzerinden atlayarak İspanya tarafına geçen göçmenlerin çoğu, yıllardır savaşın pençesinde olan Sudan’dan geliyordu. İspanya’nın 2003 ve 2004’te bazı Sudanlı savaşçı gruplara ise silah ve mühimmat yardımı yaptığı birçok kez kanıtlandı. Yani İspanya, Sudan’da olanlardan direkt olarak sorumlu.

Kriz ve sefalet bağlamında, kitlesel göçlerin İspanya’ya gelişi bazen tepkilere, İspanya’da yükselişte olan ve sorumluluğu göçmenlere yıkmak isteyen aşırı sağcı grupların beslediği ırkçı tutumlara yol açıyor. Ancak Komünist Parti durumun sorumlusunun göçmenler olmadığı; onların da tıpkı bizler gibi kapitalist sistemin kurbanları olduğu; savaş veya iş imkânlarının kısıtlı olması sebebiyle ülkelerini terk etmek zorunda kaldıkları düşüncesini işçi kesiminde uyandırmak için çalışmalar yapıyor.

Bu sebeple, Komünist Parti’nin göçmenlik hakkındaki duruşu asla sınırda göçe karşı “daha sıkı önlemler alınması” olamaz. Aksine, işçi kesimine neden milyonlarca insanın evini, ailesini terk etmeye ve daha iyi bir gelecek aramaya zorlandığını ve neden bunun sorumlusunun kapitalist sistem olduğunu anlatması gereken biziz. Bu nedenle kendi ülkelerimizde ve tüm Avrupa ve Afrika ülkelerinde sosyalist devrimi organize etmek hiçbir zaman olmadığı kadar önemli.

Londra hükümeti Londra hükümeti

SİSTEMATİK ŞİDDET SÜRÜYOR

Sınırda polis şiddeti hâlâ devam ediyor mu? Katliama dair yasal adımlar atıldı mı?

Sınırda polis şiddeti çok uzun zamandır devam ediyor. Ceuta ve Melilla’daki sınırın Avrupa Birliği tarafından “Avrupa’ya açılan kapı” olarak stratejik öneme sahip kabul edildiğini göz önünde bulundurmalıyız. Yasalara göre konuşursak, tel örgüleri aşıp İspanya topraklarına ayak basan herkes, İspanya’da oturum izni almaya aday birisi olarak görülmeli ve bir prosedür izlenmeli. Buna hiç aldırmadan İspanyol ve Faslı polisler bir süredir bir araya gelip, hiçbir yasal işlem yapılmadan, bu göçmenlerin haklarını hiçe sayarak onları yakalayıp önce Fas’a, sonra da ülkelerine geri gönderiyorlar. Bu süreç boyunca, birçok organizasyon tarafından yıllardır eleştirilen sistematik şiddet kullanılıyor.

GÖÇMENLER ÖLÜME TERK

Londra hükümetinin göçmen karşıtı politikaları devam ediyor. Ülkedeki sığınmacıları Ruanda’ya gönderme planı şimdilik askıya alınsa da hükümetin göçmenlere GPS takip cihazı takılmasını öngören bir program hazırladığı açıklandı. İngiltere’de Ruanda'ya sığınmacı gönderilmesini destekleyen bakanların kendi danışmanları tarafından Ruanda hükümetinin siyasi muhaliflere işkence yaptığı ve onları infaz ettiği konusunda bilgilendirdiği ortaya çıktı. Bakanlar, sığınmacıların Ruanda'ya gönderilmesi planını uygulamaya koymadan haftalar önce uyarılmasına rağmen bu karara imza attı. Ruanda’ya yapılması planlanan ilk uçuş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararı sonucu haziran ayında son anda askıya alınmıştı. AİHM, Londra'daki Yüksek Mahkeme'nin, tahliyelerden önce, sınır dışı etme politikasının yasal olup olmadığını tam olarak incelemesi gerektiğini kaydetmişti. Gelecek ay konuyla ilgili bir duruşma gerçekleşecek.