Kızlarım kendile

Rengarenk tokalar gönder bana,
Bir kitap,
Bir kalem,
Bir defter veya.
Unuttuğum sözcükleri gönder bana,
Bir gülüş,
Bir sevinç,
Bir umut veya.
Hatırlandığımı anımsat bana,
Bir selam,
Bir mesaj,
Bir mektup veya.
Bense, çoğalan bilgilerimi gönderirim sana.
Karşılıksız sevgimi,
Gökkuşağı yüreğimi,
Beyaz bir sayfada açan kırmızı gelinciği.

Kızlarım kendilerine bir kardeş edindiler. Karlı soğuk havaya inat, İstanbul'dan kilometrelerce uzaktan gönlümüze ılık bir ilkbahar esintisi doldu. Gelincikler belirdi gözlerimde sözcüklere karışıp şiir oldu. Binlerce çocuğa bilgisayarın tuşları kadar yakındık aslında. Bir kalp mesafesi uzaklığında hüzünlü bir dünyanın sesi yükseliyordu ekranda; "KARDEŞİN ÜŞÜYOR, BİR BOT BİRMONT DÜNYALARA BEDEL...". Büyük şehirde yaşayan çocuklar için ulaşılması son derece kolay olanın, başka çocuklar için dünyalara bedel olması ne büyük haksızlıktı oysa. Yaşamlarını kırılgan plastiklerle tüketmeyen çocukların beklentileri para değildi. Sadece gereksinim duydukları eşyalar ve sıcak bir ilişkiydi tüm istedikleri. Yoksulluklarına rağmen dopdolu bir tokluk yaşıyorlar ve belki de daha kolay mutlu oluyorlardı, şe-hirdekilere nazaran.. Dile getirilen bu yaşamsal talepleri birtakım sözcüklerin arkasına saklanarak duymazdan gelmek, onları küçük sevinçlerden mahrum bırakmaktır yalnızca. Bu talepleri özselleştirebildiğimizde, buna uygun yapıcı alternatifler sunabilme şansı yakalanabilir. Genel anlamda gelir dengesizliğinin ve adaletsizliğin hüküm sürdüğü günümüzde, kişisel çabalar yetersiz olsa da bunları yaygınlaştırmak ve kolektif çözümler üretebilmek olası.

Çocuklar, devletlerin şirketleştiği tüm insani değerlerin parayla yer değiştirdiği kapitalizmin ve küreselleşmenin neo-liberal biçiminin yarattığı acımasız sonuçların en masum mağdurları ne yazık ki. Doğdukları ülkenin koşullarına göre bir yazgı sürdürürler. Zengin ülke çocuklarına sunulan olanakların hiçbirine sahip olmayan yoksul ülke çocukları göz göre-göre ölüme terk edilir. Japonya'da dünyaya gelen bir çocuğa sunulan imkanlara karşın yoksul bir ülkede doğan çocuğun payına genelde ölüm düşer. Beslenmesi son derece yeterli, hastalıklara karşı aşılanması eksiksiz, istediği düzeyde eğitim alabilen bir Japon çocuğun sağlık harcaması yılda ortalama 600 dolar civarındayken, bu temel ihtiyaçlardan yoksun Afrikalı bir çocuk için bu miktar yılda yalnızca 3 dolardır. Dünyada açlık ve çaresizlikten yarısı Afrika'da olmak üzere, her yıl yaklaşık 10 milyon çocuk ölmektedir. Patlarcasına tıkman insanlar ise bu ölümleri vurdumduymaz bir edayla izler, buz tutmuş yü-rekleriyle. Kapitalizmin hayata ve insana bakışının en önemli göstergesidir aslında ölen çocukların gözbe-bekleri.

PEMBE MASKELİ KARANLIK
Ülkemizde milyonlarca insan zor şartlarda, yaşam mücadelesi verir. Bütün bunlar ekranın arka mekanla-rındaki karanlık odalarda kaybedilir. Gelir uçurumlarının giderek büyüdüğü günümüzde, tozpembe maskeler ile oy avcıları dolaşır ortalık yerlerde. Maskelerin gerisindeki yüzleri görmek için kahin olmak gerekmez, yeni yasalara bir göz atmak yeterlidir. Yoksulluktan hastane önlerinde ağır kayıplar veren insanların değeri, buruşuk kağıt parçaları kadar değildir onların gözünde. Onca ölüme rağmen, aç kalmaktansa hastalıklı tavuklarını pişirip yemeyi tercih eden insanların görüntüleri de etkilemez zerre kadar. Bunca çaresizliğe karşın müthiş bir nüfus çoğalması yaşanırken, bunu önlemeye ilişkin tekbir cümle kurulmaz bu zevatça. Bakabilecek güçte olan erkeklerin, istediği kadar kadını alabilmesini olumlamak gibi aşağılık söylemleri dile getirenler, peşinden batılı maskelerini takıp halkı kandırmanın yollarını arar, utanmadan. Böylesine bir cehaletin ve aymazlığın vardığı sonuç gözler önündeyken, sadece bakmak, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlamaya yetmez. Tükenişler yaşanır diz boyu. Kendi derdinden usanan insanlar çareyi görünmezde arar. Umudun yerini derin bir yalnızlık ve umutsuzluk alır, tüm renkler siyaha boyanır. Çocuklar dünyaya geldiklerine geleceklerine pişman olur. Hal böyleyken, kocaman bir tarlada küçük bir toprak parçasını sulamak, bütünün susuzluğunu gidermez elbette. Ancak sulama kanalları çoğaldıkça kırmızı çiçekler boy verecektir o umutsuz tarlalarda. Aksi halde kuraklık girdabında yok olup gidecek güzelim gelecek. Bir kitap, defter, kalem veya ellerini ısıtacak bir çift eldivenle gökkuşağının tüm görkemini gözlerinde görebileceğiniz bu çocuklar bizim.