EURO 2016’da finale çıkacak takımlardan birinin hiç kupayı kazanmamış bir takım olacağı kesin. Son 16 eşleşmelerinin bir tarafında büyük turnuva kazanmış 5 takım varken diğer taraftaki takımlardan hiçbirinin müzesinde kupa bulunmuyor. Son 1 eşleşmelerinin sürpriz kanadının favori finalist adayı ise Belçika. Turnuvaya İtalya’ya yenilerek başlayan Belçika’nın bu yenilginin hayırlı bir kuraya sebep olacağını elbette bilmiyorlardı.

Belçika halkının da final havasına girdiği şehirde hissediliyor. Daha önce defalarca geldiğim Brüksel’de bu kadar Belçika bayrağı görmemiştim. Belçika forması giymiş 7’den 70’e her yaştan insan, elinde bayrakla oyun oynayan küçük göçmen çocuğu, tüm marketlerde maç günü aksesuarlarının satılması halkın turnuvaya bakışını özetliyordu. Konuştuğum Belçikalıların hepsi turnuvadan umutlu olmakla beraber, Kompany’nin yokluğunun takım savunmasından ziyade takım ruhunda hissedildiğini düşünüyorlardı. Ben ise Hazard’ın o boşluğu çok iyi doldurduğunu ve gerçek bir takım kaptanı gibi davrandığını düşünüyordum. Chelsea’nin yıldız oyuncusu aylardır Premier Lig izleyicisinden esirgediği yeteneklerini EURO 2016’da kazanma hırsı ve liderliğiyle harmanlayarak gösteriyordu.



Top 16 eşleşmelerinin ilk maçı daha önceki bu turnuvaya defalarca katılmış ancak gruplardan çıkmayı başaramamış 2 takım; İsviçre ve Polonya arasında oynandı. İsviçre’de memleket havası solumuş topçulardan Dzemaili 58 dakika sahada kalırken, Kasımpaşa’da iyi bir sezon geçirerek milli takıma geri dönen Eren Derdiyok da 70. dakikada oyuna girerek turnuvada ilk kez sahaya çıktı. Grup maçlarında hiç gol yemeyen Polonya turnuvanın en güzel golünü yiyerek siftah yaptı. EURO 2016’nın ilk çeyrek finalistini penaltı atışları belirledi. Daha önce Dünya Kupası’nda iki kere yarı final oynayan ancak Avrupa Şampiyonası’nda gruplardan çıkamayan Polonya tarihi bir başarıya imza atarak adını çeyrek finale yazdıran ilk takım oldu.

Akreditasyon yaptırdığım maçlardan Galler – Kuzey İrlanda karşılaşmasına gitmediğim gibi maçı televizyondan da izlemeyi reddettim. Günün kapanış maçı Hırvatistan ile Portekiz arasındaydı. Futbol kalitesi vasata dahi yaklaşamazken, favori Hırvatistan uzatma dakikalarında Portekiz kalesinde gol ararken gelişen kontra atağa engel olamadı. Renato Sanches ile başlayan atağa son noktayı oyuna 87. dakikada giren Quresma koyarken, maç boyunca savunma yapmaktan başka şey düşünmeyen Portekiz adını çeyrek finale yazdırıyordu. Maçın ardından yemek yediğimiz Yunan lokantasından kalkıyoruz. Gol olduğunda uzaklardan gelen sesin nedenini trafikte sıkışınca anlıyorum. Brüksel’in Portekizli nüfusunun en yoğun olduğu bölgesinde yemek yemişiz. Brüksel’de yaşayan tüm Portekizliler çeyrek finali kutluyor. Aralarında bir Polonyalı dikkatimi çekiyor. Yüzlerce Portekizli arasında tek başına... Aynı şeyi, çeyrek finali kutluyorlar aslında. Şu anda birlikte seviniyorlar ama 30 Haziran akşamı ya Polonya ya Portekiz kupaya veda edecek...

Almanya teknik direktörü Löw’ün grup aşamalarındaki gol kısırlığının sonraki aşamalarda ortadan kalkacağını söylemişti. Ancak Alman teknik adamın tahmini top 16’nın ilk günü itibariyle tutmamış gözüküyor. Gol kısırlığı devam ediyor. Tamamlanan 39 maçta toplam 73 gol oldu ve maç başı gol ortalaması 1.9 durumunda. Bu da her 48 dakikada bir gol oluyor demek. Grup aşamaları tamamlandığında aynı istatistik her 46 dakikada bir gol olduğunu gösteriyordu.

Son 16 eşleşmelerinin ikinci günündeki eşleşmelerdeki taraflar gol konusunda daha ümit verici gözüküyorlar. EUROw 2016’ya veda maçlarım olan Almanya – Slovakya ve İtalya – İspanya eşleşmelerinde gole ve futbola hasret kalmamak dileğiyle...