Geçen cumartesi Almanya’da bir futbol mucizesi yaşandı. Sahadaki binler, ekranları başındaki milyonlar canlı yayında bir kalecinin kurtardığı puana şahitlik etti. 27 yaşındaki Marwin Hitz kurtararak değil atarak tarih yazdı. Bundesliga’da file bekçileri penaltılar dışında gol atmayalı neredeyse 13 sene geçmişti.

Yaklaşık üç ay formasından uzak kalan Hitz, belki de takımının en kötüsü olduğu Bayer Leverkusen maçının son anlarında, ülkemizde forvet oynayan birçok futbolcunun yapamayacağı bir vuruşa imza attı. Milyarları peşinden koşturan oyunun öngörülemezliği bu olsa gerek. Tıpkı hayat gibi...

Sosis diyarında 1997’de Jens Lehmann ve 2002’de Frank Rost’un penaltı dışında ağları havalandırdığını anımsatmalı; müsaadenizle tarihin en golcü kalecilerine bir bakmalı...

Yeşil sahaların bu konuda gördüğü en büyük yetenek şüphesiz Rogerio Ceni. Kariyerine hâlâ devam eden 42 yaşındaki Sambacı, Guiness Rekorlar Kitabı’nda ayrıca iki başlıkta daha inceleniyor. Tarihin en çok gol atan kalecisi, ayrıca bir kulüp için en fazla oynayan ve en fazla kaptan olarak sahaya çıkan futbolcu olarak da biliniyor. 1993’ten bu yana Sao Paulo’nun üç direk arasını bekleyen yıldızın bugüne kadar 124 defa ağları sarstığını biliyor muydunuz...

1997’den bu yana takımının penaltı ve frikiklerini kullanan Brezilyalı file bekçisi milli takımın kalesini de bir süre korumayı başarmıştı. Koleksiyonunda üç lig, iki Libertadores Kupası şampiyonluğu da bulunan kaleci beyaz noktadan 63, serbest atışlardan 61 defa meslektaşlarını üzmüş durumda.

Kim bilir Manuel Neuer sanatını icra etmeye devam edip Rogerio Ceni gibi bir gün gol atmaya başlarsa Altın Top Ödülü’nü alacak ya neyse. Yeri gelmişken araya sıkıştırmalı...

Daha oynarken adını altın harflerle futbol tarihine kazıyan Brezilyalı efsanenin ardından ikinci sırada başka bir Güney Amerikalı bulunuyor. Paraguaylı Jose Luis Chilavert 22 yıllık kariyerinde 62 defa ağları sarsarken, milli maçlarda 8 gole imza atmış. Tarihin hat-trick yapan tek eldiveni de olan oyuncu, 1998 Dünya Kupası’nda kitaplara geçmişti. Bulgaristan karşısında kazanılan serbest atışta topun başına geçen file bekçisi, şampiyona tarihinde bir kalecinin kullandığı ilk frikikte tabelayı değiştirmeye çok yaklamıştı.

Velez Sarsfield’da oynarken River Plate’e kendi yarı sahasından attığı bir gol var ki o topa öyle vurmayı düşünecek futbolcu sayısı iki elin parmaklarını geçmez dersek abartmayız.

En golcü kaleciler listesinin üçüncü sırasındaki ismini belki de en çok biz biliyoruz: Dimitar Ivankov. Levski Sofya’da kendisini ispatladıktan sonra Kayseri’ye taşınan Bulgar file bekçisi, hepsi penaltıdan olmak üzere tam 42 gole imza atmıştı. Milli takımın da kalesini yıllarca koruyan futbolcu, penaltılara kalan 2008 yılındaki Türkiye Kupası finalinde beyaz noktadan iki defa ağları sarsmış; Kayserispor, Gençlerbirliği’ni devirip mutlu sona ulaşmıştı.

Aynı yıl Bursaspor’a transfer olan Ivankov, yeşil-beyazlıların futbol tarihimizin beşinci şampiyonu olarak taçlandığı 2009-2010 sezonunda dört gole imza atmış, önemli de kurtarışlar yapmıştı.

Fileleri havalandıran kaleciler listesinin dördüncü sırasında Rene Higuita var. Kolombiyalı yıldızın Wembley’de yaptığı akrep vuruşu hâlâ jenerikleri süsleyedursun, onun da 41 golünün olduğunu anımsatmalı. Beşinci durumdaki Johnny Vegas Fernandez de “Peru’dan adam çıkmaz” diyen Orçun Künek’e cevap niteliğinde olsa gerek.

Türkiye’nin en golcü kalecisi, penaltı ustası Metin Akçevre’yi hatırlıyor musunuz... Bir zamanlar Beşiktaş kalesini koruyan başarılı eldiven, yedisi en üst seviyede olmak üzere toplam 19 defa meslektaşlarını üzmüştü. 2012’deki Manisaspor maçında beyaz noktadan hata yapmayan Muslera bir tarafa, asıl onun Galatasaray’daki yedeği Sinan Bolat’ın 2009’da Şampiyonlar Ligi’nde oynanan AZ Alkmaar maçının uzatmalarında attığı kafa golüyle takımı Standart Liege’in grubunu üçüncü bitirerek Avrupa Ligi vizesi almasını sağladığını anımsatmalı. Devler arenasında en çok ağları bulan ise Hans Jörg Butt. Kariyerinde 32 gole ulaşan Alman file bekçisi, bunların üçünü de Şampiyonlar Ligi’nde atmıştı.

Bugün ben değil, büyük usta Eduardo Galeano bitirsin; yazıda da geçen o efsane gol hafızalara işlensin.

“1996 yazının sonunda Jose Luis Chilavert Buenos Aires’te tarihi bir gol attı. Chilavert 60 metreden vurdu: Top bulutları geçiyor, birden aşağı doğru süzülerek kaleye giriyordu.

Gazeteciler bu vuruşun sırrını öğrenmek istediler: Top bu inanılmaz rotayı nasıl çizmişti? Nasıl o yükseklikten kaleye inmişti?

‘Çünkü bir meleğe çarptı’ diye açıkladı Chilavert.

Kimse topta kan lekesi diye bakmadı. Biz de böylece meleklerin bize benzeyip benzemediğini öğrenme şansını kaçırdık.”