Gölcük’ten ders alsaydınız 50 bin insan hayattaydı
17 Ağustos Marmara Depremi’nin üzerinden 25 yıl geçti. Deprem uzmanları olası Marmara depremini çok kısa bir süre içinde beklediğini söylerken mühendisler ise özellikle megakentteki binaların en az yarısının depreme hazırlıklı olmadığını söylüyor.
İlayda Kaya
ilaydakaya@birgun.netTürkiye bir deprem ülkesi olduğunun farkına bundan 25 sene önce vardı. 17 Ağustos 1999’da Gölcük merkezli gerçekleşen depremde resmi verilere göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybederken on binlerce kişi yaralandı. Birçok insan memleketlerini terk etmek zorunda kaldı. Yaklaşık 24 yılın ardından geçen yıl 6 Şubat’ta yaşanan depremlerde de 1999’dan hiçbir ders alınmadığını gözler önüne serdi. Rant odaklı projelerle tüm ülkeyi betona boğan iktidar ‘asrın felaketi’ gibi tanımlarla kendi sorumluluğunu gizleme çabasında.
1999’da meydana gelen depremin ardından 12 Kasım 1999’da Düzce, Mayıs 2003’te Bingöl, Ekim 2011’de Van, Ocak 2020’de Elazığ, Ekim 2020’de İzmir ve son olarak 6 Şubat 2023’te Maraş merkezli depremlerin hiçbirinden ders almayan iktidar, uyarılara yine kulak tıkıyor. Özellikle hastaneler, okullar, kamu kurumları afete hazır hale getirilmezken deprem toplanma alanları ise bir bir talan ediliyor. Evlerinde kendisini güvende hissetmeyen yurttaş ise tedirgin. Uzmanların uyarılarına rağmen iktidarın tedbirsizliği bir kez daha gözleri olası Marmara depremine çeviriyor. Uzmanların Marmara Bölgesi’nde birkaç yıl içinde 7 ve üzeri deprem beklemesine karşın, iktidar hâlâ kentlerin akıbeti açısından yeterli çalışma yapmıyor.
AĞIR BİLANÇO
1999’da 45 saniye süren Marmara Depremi; Kocaeli, Sakarya, İstanbul, Düzce ve Yalova’da yıkıma yol açtı. Depremin bilançosu şöyleydi:
• 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti
• 43 bin 953 kişi yaralandı
• 200 bin kişi evsiz kaldı
• 66 bin 441 konut yıkıldı
• 10 bin 901 işyeri yıkıldı
• 285 bin 211 konut hasar aldı
• 42 bin 902 işyeri hasar aldı
KATİLLER SOKAKTA
1999 Gölcük, 2003 Bingöl ve 2011 Van depremlerinde “bilinçli taksirle ölüme neden olmaktan” yargılanan bina sahipleri, müteahhitler, mühendisler ve fenni mesuller tüm itirazlara rağmen ya beraat ettirildi ya da ödül gibi cezalar aldı. Üzerinden yaklaşık 19 ay geçen, 50 binden fazla yurttaşın hayatını kaybettiği Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinin ardından da çok sayıda soruşturma açıldı. Kamuoyunun tepkisiyle bu soruşturmalar davaya dönüştürüldü ancak hakkıyla yürütülen bir yargılama süreci hâlâ yok.
EN BÜYÜK RİSK MEGAKENTTE
Özellikle İstanbul’un pek çok kentinde binalar hiçbir şey olmamasına rağmen yıkılıyor. Bu sene önce Avcılar ardından Küçükçekmece’de binalar kendiliğinden yerle bir oldu. Bahçelievler’de önünden geçen kamyonun etkisiyle yıkıldı. Yaşanan olaylar yurttaşların can kaybıyla sonuçlandı. Buna karşın hâlâ yeterli önlemler alma konusunda hiçbir adım yok.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) son hazırladığı verilerine göre, bin 556 bina her an yıkılabilir, olası bir depremde ise yaklaşık 200 bin civarında yapı ise kullanılamaz hale gelebilir. İBB, 1999 öncesi yapılarla ilgili tespit yapmak ve kentsel dönüşümü hızlandırmak için 2020 yılında başlattığı "Hızlı Tarama Yöntemleri ile Bina İncelemesi Projesi" ile adreslere giderek yaptığı analizler kapsamında en az 160 bin talep alındı. Bina incelemesi sonuçlarında analizi yapılan konutların yüzde 50’si riskli yapı olarak yer aldı. Bin 556 yapı ise kendi yükünü dahi taşıyamıyor. İBB’nin son verileri şöyle:
İstanbul’daki yapı sayısı: 1.2 milyon
Analiz edilen yapı: 35 bin
Acil yıkılması gereken yapı: 1556
Yıkılan yapı: 178
Resmi işlem başlatılan bina: 96
Bilgilendirme yapılan bina: 1443
Yıkılması gereken birim: 2907
KADERİNE TERK EDİLİYOR
Yurttaşlar kentsel dönüşüm kapsamında rantsal dönüşüme maruz bırakılacakları endişesi taşıyor. Birçok yurttaş evlerinden çıkarılma korkusuyla hasar tespitinde bile bulunamıyor, verilen desteği yetersiz buluyor. Kentsel dönüşümler çoğu zaman şu sebeplerle yapılamıyor:
• Ev sahibine kısıtlı destek varken kiracıya destek yok.
• Dönüşüm rantı yüksek yerlerde başlıyor.
• Mühendislik sorunları baş gösterebiliyor.
• Arsa paylarında yaşanabilecek hak kaybı dönüşüm süreçlerini olumsuz etkiliyor.
İSTANBUL TETİKTE OLMALI
Deprem uzmanları, megakent ve çevre iller için ‘dirençli kentler’ çağrısını yineliyor.
• Deprem Bilimci Prof. Dr. Naci Görür: İstanbul depreme hazır değil. Bugüne kadar yapılanlar, yapılması gerekenlerin küsuratı durumunda.
• Deprem Uzmanı Prof. Dr. Zeki Hasgür: Bursa’da herhangi bir deprem olursa İstanbul tetikte olmalı.
VAAT EDİLENİN %12’Sİ YAPILDI
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası da ülkemizdeki yapı stokunun durumunun belirsizlik içerisinde olduğunu söyledi. İktidarın sayısal verilerinde büyük oranda halkı yanıltmaya yönelik olduğu aktarılan açıklamada özetle şunlar denildi: “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 31 Mart 2023’te yaptığı açıklamada 319 bini 1 yıl içinde olmak üzere toplam 650 bin yeni konutun depremzedelere teslim edileceğini duyurmuştur. Oysa Temmuz 2024 itibarıyla TOKİ’nin verilerine göre 11 ilde projesi yüzde 90’nın üzerinde tamamlanmış olan konut sayısı yalnızca 38.229 dur. Yani bir yılda tamamlanacağı iddia edilen 319 bin konutun ancak yüzde 12’si tamamlanma aşamasına gelmiştir. Son 20 yılda 700 bin civarında konut inşa eden TOKİ’nin bu kadar kısa sürede söz verilen bu hedefe nasıl ulaşabileceği ise tam bir muammadır. 6 Şubat 2023’te gerçekleşen ve 11 ili etkileyen büyük depremin yarattığı konut üretimi ihtiyacının yanı sıra, meclis raporunda ifade edildiği üzere ülke genelinde 6-7 milyon riskli yapının dönüştürülmesi gerekmektedir. Mevcut yapı stokunun durumunun iyileştirilmesi için Büyük Marmara Depreminden bu yana geçen 25 yıl adeta boşuna harcanmıştır.”
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu da deprem suçları kapsamında yapılan yargılama süreçlerine dikkat çekerek “Afet zararlarının azaltılması konusunda görev ve sorumluluğunu yerine getirmeyen kişi ve kuruluşların yani “afet suçlarının” yargılanarak hak ettikleri cezaları alması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Biliyoruz ki; bu ülkenin toplumcu/halkçı mühendislere, mimarlara, plancılara ihtiyacı var. Halkını beton lobisine karşı savunan toplumcu avukatlara, suçluları bulup adalet önüne çıkaracak yürekli Cumhuriyet Savcılarına, hakimlere ihtiyaç var” dedi.
MALİ DESTEK SÖZÜ
İBB ile iştirak şirketi KİPTAŞ arasında, riskli yapılarını yenilemek isteyen düşük gelirli hak sahipleri için kentsel dönüşüm mali destek paketi protokolü imzalandı. Burada konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, deprem meselesinin seferberlik anlayışıyla ele alınması gerektiğini söyleyerek, "Kentsel dönüşüm mali destek paketi, hane halkı geliri 2 ya da 3 asgari ücrete kadar olan yurttaşlarımız için hazırlanmıştır. İnşaat maliyetlerinin yüzde 40 ila yüzde 60’ı kadar mali destek vereceğimiz bir süreci başlatıyoruz" dedi.
SİGORTALI EV ORANI DÜŞÜYOR
Hem dayanıklı konut stokunda hem risklerden korunmada sorunlar artarak devam ediyor. Bunun en somut örneği Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) verilerinde görülüyor. DASK verilerine göre, bugün Türkiye’deki 20 milyon 32 bin konutun 11 milyon 252 bin 776’sı zorunlu deprem sigortasına sahip. Sigortalılık oranı ise zorunlu olmasına karşın yüzde 56.2. 6 Şubat 2023 depremi öncesi yüzde 54.7 olan sigortalılık oranı Ağustos 2023’te yüzde 59’a kadar çıktı. Sonrasında ise yeniden gerilemeye başladı. Oysa bu depremin maliyeti 110 milyar dolar hesaplanırken sigorta kapsamındaki toplam hasar ödemeleri 5 milyar dolar düzeyinde kaldı.
KİMYASALLAR TEHLİKE SAÇIYOR
Kimya Mühendisleri Odası (KMO) İstanbul Şubesi de kimyasalların yarattığı riske karşı çarpıcı sonuçlar ortaya çıkardı. KMO tarafından yapılan açıklamada “Gerçekleştirdiğimiz hesaplamalara göre, İstanbul veya çok yakın çeperinde deprem sonrası bir LPG küresinin patlaması sonucu, küreden yaklaşık 900 metre uzaklıkta bulunanların 60 saniyeden fazla ısı dalgalarına maruz kalmaları sonucu, hayatta kalmaları mümkün gözükmemektedir. Küreye 900 ila 1300 metre mesafede bulunanlar ağır ve hafif derecelerde yanığa uğrayacaklardır. Kürenin hemen yakınındaki binaların çökme olasılığı çok yüksektir. Hazırladığımız bir başka kaza senaryosuna göre, 1500 m3’ lük Toluen Di İzosiyanat (TDI) isimli toksik bir kimyasal tankından yaşanacak sızma sonucu, ilk 80 metredeki tüm canlıların ölüm riski oldukça yüksek gözükmektedir. Tanktan sızan TDI maddesinin etkisi 4,7 km’ye erişecektir” denildi. Rapora göre İstanbul’da bir yılda üretilen, taşınan, depolanan ve kullanılan kimyasal miktarları şöyle belirlendi: