Göndermesini bilirsek gidecekler

Herkes seçimlerin önemi konusunda uzlaşmış durumda. Siyasal İslamcılığın ve milliyetçiliğin nasıl geriletileceği üzerine gerçekten de düşünmemiz gerekiyor. AKP'yi iktidara getiren konjonktür dünyada da Türkiye'de de değişmiş durumda. Harikalar diyarındaki kendisi gitmiş gülümsemesi kalmış kedi hesabı bu konjonktür değişimiyle nasıl yenileceğini ve yerine ne konacağını konuşmamız gerek. Kılıçdaroğlu ve Akşener'in öncülüğündeki muhalefetin bir tutumu var. “Sağ oylar ikna edilirse AKP yenilebilir” taktiği üzerinde odaklanmış durumdalar.

Ama matematik ve seçim otomatik olarak siyaset değildir. Farklı boyutları var. İkincisi HDP ve etrafındaki 6 hareket de “eğer bu süreçte biz de gözetileceksek biz de bu yenilginin parçası olacağız” denli bir tavırda. Bunların dışında da Sosyalist Güç Birliği olarak ortaya çıkan bir blok daha var. Meselenin sadece AKP yenilgisine odaklanamayacağı, çok daha ciddi bir kriz olduğu tespiti var burada. Hâlâ daha muhalefet toplumsal taleplerle ilişkiyi kuramıyor. Bugün Türkiye çok kapsamlı bir kriz yaşıyor. Çok katmanlı bir toplumsal talepler bütünlüğü var. Bu talepler muhalefetin ana damarını oluşturmuyor. AKP'nin iktidardan indirilmesi önemli bir görev ama bu toplumsal talepler hayata geçirilmediği sürece ardından ne geleceğine ilişkin derin kuşkular barındırıyor. Bu taleplerin taşıyıcısı olan toplumsal bir mücadele içerisinde olmalıyız.

Örneğin HDP ya da CHP'ye laiklikle ilgili bir şey sorduğumuzda net bir cevap alamıyoruz. Ekonomiyi sorsak halka halkı anlatmak gibi pahalılıktan şikâyetin ötesine gitmiyor. Çözüm tabanlı bir programları yok. HDP belki krizin en ağır hissedildiği bir toplumsallığın partisi. Ama asla kendisini buralarda ifade etmiyor. Aksine Doğu Beyazıt'taki gibi kendiliğinden harekete geçen yoksul halk kitlelerini bastırmaya yöneliyor. Her iki muhalefet kanadı da bugün kitleselleşmekten çekiniyor.

Sosyalistlerin önündeki ikili görev

Biz bugün AKP ile mücadelede en geniş cephenin içindeyiz. Ancak bu sürecin sonunda geleceğin örgütlenememesi çok daha büyük bir sorun yaratacak. Önümüzde iki görev var. Hem iktidarın değişmesi hem de toplumsal talepler üzerinde örgütlenecek bir yeni süreç. Bu hayal değil. Pandemi ile ortaya çıkan kriz sosyalistlerin taleplerinin alıcısı olduğunu ortaya koyuyor.

Parasız sağlık, parasız eğitim, kamuculuk bugün çok daha geniş kesimlerin önem verdiği bir mesele. Duvarın yıkıldığı dönem özelleştirme karşıtlığımızdan dolayı hakaretamiz bir tutum vardı bize karşı. Bugün bu toplumsal talepler daha fazla sahipleniliyor. Bunun siyasal sahiplenişi konusunda daha ısrarcı olmalıyız. Bu süreç pıtrak pıtrak gelen emek hareketleri içerisinde kendini gösteriyor. Kadın hareketinin mücadelesinin de bu birleşik mücadele içerisinde kapsanması gerekiyor. Laiklik meselesinin Aleviler ve sekülerler açısından hayatiliğini düşünelim, bugünkü konjonktürde antiemperyalizmin önemini düşünelim.

Seçim Türkiye sınırlarında değil

Kimse bu seçim yalnız Türkiye'nin seçimi gibi düşünmesin. İçinde bulunduğumuz coğrafyayı ve öznelerin emperyalizmle ilişkisini düşünelim. Bu şapkadan Ekmeleddin çıktı daha önce fısıltılarla.

Bugün gitmemek için ülkenin iç savaşa sürüklenmesi bir intihar olur. Batı kapitalizminin buna bir tahammülü olacağını sanmıyorum. Ayrıca bugünkü süreçte devlet içerisinde ikili bir taraflılık olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla iktidarın devlete egemen olduğu ve seçim sonucunda halkı halkın karşısına dökeceğinden korkmaya da gerek yok. Ayrıca bu ülkenin faşizme karşı ciddi bir direniş tecrübesi var. Bunu da biliyorlar. Halep oradaysa arşın burada. Ellerindeki imkanlarına rağmen kimseyi ikna edebilmiş değiller.

Güllük gülistanlık bir seçim beklemiyor bizi ama yaşıyoruz zaten. YSK'ye el koyuyorlar, seçim yasasını değiştiriyorlar, konserleri yasaklıyorlar, baskıyı artırıyorlar. Sandık güvenliğinde de muhalefetin direngen çizgi oluşturamayacağı kanısındayım.

Sosyalist Güç Birliği’nin fırsatı

Geçmişten bugüne AKP çokça ittifak içerisine girdi. Cemaatten destek aldı, liberallerden, Kürtlerden destek aldı, mafyadan, MHP'den destek aldı ama tüm bu süreçlerde muhalefet tam karşısında birleşti. Türkiye tarihi kesintili bir tarih. Askeri darbelerin açtığı ortamlar olsun, başka süreçler olsun, Türkiye hep bir değişim içerisinde oldu. Ama 20 yıllık süreç bir değişim yaratamadı. Değişimin olmadığı yerde çürüme başlar. Bu çürümeyi bugün her yerde görüyoruz. Yıkılacakları konusunda kuşkuya düşmemek gerekiyor. Ama bu kolay olmayacak.

Bütün bunlar ortadayken Sosyalist Güç Birliği açısından ciddi bir fırsat var. HDP'nin barajından adaylara hep bir ahlaki baskı altında kaldık. Bugün böyle bir baskı yok. Herkes iktidarın değişmesi konusunda hemfikir. Herkes kendi janrından buna göre siyasetini yapabilir. Parlamentoda ise HDP bile aslında kendini sosyalistlerdense liberallerle birleşmeye daha angaje görüyor. Dolayısıyla bu süreç kendi öz gücümüzle hareket edebilmemiz için, bağımsız hareketimiz için tohum gibi dökülme şansı veriyor. Şu söyleneduruyor, “AKP kazanırsa bu ülkede yaşanılmaz vs.” Çok küçük bir ihtimal kalabilirler ama onlar buradaysa biz de buradayız. Kimseyi ve bu ülkeyi siyasal İslam’a teslim etmeyeceğiz.