Eskiden merkez medya diye bir kavram vardı. İçi tam dolmamış olsa bile, kabaca tarafsız yayıncılık yapması umulurdu bu televizyon kanallarından. Adım adım batmakta olan gemi gibi, buralarda RTE diktatörlüğüne direnmeden teslim oldular. Anahtarları patronları RTE’ye vermediler ama onun adına gönüllü tetikçilik etmeye başladılar. Haber kanallarından söz ediyorum.

NTV ilk çıktığında büyük sükse yapmıştı. Küresel yayıncılık anlayışı ve teknolojisiyle ilgi toplamıştı. Sonra patronu RTE ile yürümeye karar verince, Emre Kongar’a bile katlanamayacak hale geldiler. Yayın yönetmenleri de değişti. Mehmet Barlas müzik programı dâhil her işe bakar oldu. Oğuz Haksever tam da istediği gibi yedi yirmi dört sahnede şimdilerde. “Kabataş Yalancısı” İsmet Berkan düşünür olarak görev yapıyor, bizim Nagehan siyasal analizci! Gönüllü kayyum/yımla yönetiliyor kanal. Padişahın emrine amade!
Habertürk’e havuz medyasından yayın yönetmeni atandı en son. Hoş, daha önceki seçimlerin şimdikinden iyi olduğunu söyleyemeyiz. Saray koridorlarında entrikacılık oynayan Yiğit Bulut yönettiydi bir ara kanalı. Ciddi yayıncılıktan vazgeçeli çok oldu Habertürk. Kanalı kuran Ufuk Güldemir’in kemikleri sızlıyordur herhalde. Cemaatçi mi, RTE’ci mi olduğunu anlamadığım Nevzat Çiçek’in acz içinde yayın yaptığı, meczup din tacirlerinin ekran işgalinde olduğu bir kanal. Gönüllü kayyum/yımla yönetiliyor. Padişahın emrine amade!

Cnntürk’ü acıyla gözlüyorum. Bir süre yayın yaptığım kanaldan Ahmet Hakan’ın kıvrak zekâsıyla başarılarını izlemeye devam ediyoruz! Derin CNN’ciler hep oldu. Bizim dönemde başlayan Akif B(D)eki yayınları sürüyor. Şimdilerde Abdülkadir Selfie, hani Soma’da işçi mezarlığından gülerek fotoğraf paylaşan, saray adına halkla ilişkiler yapmakta. Düşünün Nazlı Ilıcak’a bile mikrofon uzatamaz haldeler! Yayın yönetmeni yeni değişti. Yenisi kim derseniz, eskiden muhabir olan, ardından el konulduğunda Star TV’nin başına RTE’nin teyze oğlu marifetiyle geçen; Habertürk, Atv, Ahaber derken, gönüllü kayyum/yım olarak atanan eski bir arkadaşımız. Padişahın emrine amade!

Bu uzun girizgâhı niye yaptım. İlla bir kanala sahip olmak için devletin el koyması gerekmez. Siz gidilen yolu kavrar, anahtarları dolaylı yoldan teslim edersiniz. Düşünün bu kanallara müfettişlik eden Hüseyin Çelik bile artık çıkamaz halde ekrana. TRT’nin canına okuyan Bülent Arınç ekrana hasret. Şöyle diyeyim, kıçı sıkıysa bir gazeteci gitsin de Ahmet Davutoğlu ile söyleşi yapsın da, görelim! Varsa yoksa yedi yirmi dört saat RTE yayınlanacak. Yani gönüllü kayyum/yımlar bunun için var.

İşte böylesi ortamda bazı mecralar çölde vahadır. İş o hale geldi ki, en ufak aykırı bir ses bile istemiyor RTE. Haksız mı? Biri kalkıp son bir yılda İsrail ve Rusya hakkında dün söyledikleriyle, bugün söylediklerini yan yana gösterse kıyamet kopmaz mı? Bunun için var gönüllü kayyum/yımlar! E böyle olduğu için de Cizre yanarken, Ankara Katliamı kanarken, şehirler boşaltılıp, insanlar tehcir edilirken vicdanlı, özgür yayın yapan Hayat TV’nin kararması gerekiyor. Orada emekçi çalışanlar var, kayyum/yımlar yok.

Üniversiteler tükendi, hukuk saraya sadakatini her fırsatta gösteren yargıçlara/savcılara teslim, medyada yalancı muhalifler dışında kimse kalmadı. (Ha bir de eskinin Taraf, Radikal’cileri var tabi, ikinci Cumhuriyet’te toplaştılar) Bu ortamda Hayat TV yaşamsal önem taşıyor. Bazen varlığını bile bilmediğiniz bir yayın organı, öyle değerli bir görev üstlenir ki, ırkçıları sergiler mesela. RTE’nin korkusu bundan…

“Hayat Kararmasın” ne denli haklı ve anlamlı bir cümle şu günlerde. Birden fazla anlamı var elbet. İktidarın maşası RTÜK eliyle tehdit altında Hayat TV ve elbet hayatlarımız. Gerekçe Kürt meselesine yönelik duyarlı yayınlar esasen. Akan kanın hesabı sorulsun istemiyorlar. Kararsın ki, halk daha bir körleşsin.

Neredeyse Nazi Almanyası’na rahmet okutacak uygulamalar içinde kıvranıyoruz. Nöbetçi yayın yönetmeni tutuklamak herhalde Nazi’lerin aklına gelmezdi.

Destek olalım ses çıkaralım ki, hayat kararmasın!