Hukuk, adalet, toplumda karşılık bulmalıdır. Hukuk güçlüye feda edilmemelidir. Aksi halde sadece tabelalara mahkûm kalırız. Adil olmak tarafsız olmak sözcüklerle ifadede kalmamalıdır

Gördüklerimizin arkası görmediklerimizin önü

Ayşe Sarısu Pehlivan - Yargıçlar Sendikası Genel Sekreteri

Ülkemiz yargısının dünü, bugünü ve yarınından fotoğraf çekerek giriş yapmak istiyorum. Geçmişten beri hem yapısı hem işleyişi hem de ürettiği adaletle toplumda bir karşılık bulamayan, güven açısından da yaşamsal bir krizin içinde olan bir yargı bizim yargımız.

Sistemin genelinde demokrasi ve hukuk bilinci eksikliği, yargı mensuplarının bilimsel ve hukuksal yetersizlik içinde kıvranması, görünüşte mahkeme görüntüsünde, esasında ise zayıf, yetersiz ve evrensel hukuk kuralları çerçevesinden bakıldığında değersiz sonuçlar doğuran, can yakan can alan kararlar veren, verdirilen salonlar…

Bunların nedeni, yargının yürütmenin yedeğinde tutulması, yargıya kimlik kazandırılmaması ve toplumun sorunlar içinde debelenen bir yargı olmaya mahkûm edilmesidir. Kapsamlı, sağlam ve güvenilir bir hukuk sistemi, bir slogan, mitler ve komplo teorilerinden pratiğe dönüşecek, hak, eşitlik ve özgürlük temelinde birleştikçe güçlenen iradelerin arkasında uygar bir düzeye ulaşacaktır.

Tüm dünyada yargı kuralları kuvvetler ayrılığı ilkesine saygı bağlamında “hukuk devleti”nin en önemli unsurlarından biri olan yargı bağımsızlığı ilkesine etkili bir biçimde hayata geçirme, yargıç güvencesini sağlama adaletin etkinliğini ve kalitesini teşvik etme, yargı sistemine toplumun güvenini temin etmeye yardımcı olmak maksadıyla yapılandırılmıştır.

Bizim anayasamızda da yargı ayrı bir erk olarak kabul edilmiştir. Ancak hiçbir zaman ayrı bir erk gibi davranmamıştır.

Yargının en tepesindeki kurul yürütmenin içerisinde eritilmiştir.

Halen Kurul Başkanı Adalet Bakanı’dır. Kurulun bir kısım üyeleri Cumhurbaşkanı tarafından, bir kısmı da Meclis tarafından seçilmektedir. Pratikte ise bu, aynı siyasi iradenin seçmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Zira millet iradesi seçim yasasındaki hukuki olmayan düzenlemeler nedeniyle Meclis'e yansımamaktadır. Tabii ki bunun doğal sonucu olarak şu ortaya çıkmaktadır; yürütmenin içinde eriyen HSK. Bu şekilde oluşan HSK, Yargıtay, Danıştay, Bölge Adliye, Bölge İdare Mahkemeleri üyeleri ile tüm ülkede görev yapan yargıç ve Cumhuriyet savcılarının atama, yetkilendirme, terfi ve teftiş işlemlerini yapmaktadır.

Biz Yargıçlar Sendikası olarak sistemle ilgili sorunları tespit edip her platformda dile getiriyoruz, çözüm önerileri de sunuyoruz.

Ancak dikkate alınmadığı gibi bir de soruşturmalara maruz kalıyoruz. Bunlarla yetinilmeyerek mesleki verimliliğin en üst derecesinde bulunan üyelerimiz mesleki kıdem ve liyakatleri hiçe sayılarak, daha önceki yıllarında çalıştıkları yerler gözetilmeksizin bir cezalandırma yöntemi olarak uygulanarak dört bir tarafa savrulmaktadır.

Oysaki bizler her bir yurttaşın hakkının teminatı haline getirmek zorundayız. Bize tanınan teminatın gerekliliğine yurttaşların inanması ve adlarına karar verdiğimiz milletin bizlere, hukukun üstünlüğüne inanan o inançla çalışan yargı mensuplarına sahip çıkması gerekir. Yani hukuk, adalet toplumda karşılık bulmalıdır, hukuku güçlüye doğru eğen büken yargıdan bu ülke çok çekti. En yakın zamandaki örnek Cemaat’tir. Bu ülkenin başına böyle bir felaket gelmiştir.

Hukuk, adalet, toplumda karşılık bulmalıdır. Hukuk güçlüye feda edilmemelidir. Aksi halde sadece tabelalara mahkûm kalırız. Adil olmak tarafsız olmak sözcüklerle ifadede kalmamalıdır. Yargının en tepesindeki kişilerde en küçük ilçelerde çalışanlarda bu konuda hassasiyet göstermelidir. Siyasilerle fotoğraf karesine girmek, yargının siyasallaştığı görüntüsünü verir. Bunun farkında olunmalıdır. Yargıçların, Cumhuriyet savcılarının makamlarına kendilerinin saygı göstermesi, yasama ve yürütmenin etkisinde bir yargı görüntüsü çizmekten kaçınmaları gereklidir. Bu bizim de imzaladığımız Bangalar Yargı Etiği Kuralları’nda yer almaktadır. Bu görüntü uluslararası düzeyde yargı sistemimizi de itibarsızlaştırmaktadır. Yargı tarafsız ve bağımsız olduğunu söylemekle kalmamalı bunu göstermelidir de.


Demokrasinin bir erdem rejimi olduğunu kabul ediyoruz. Erdemin temelinde kültür ve uygarlık vardır. Demokrasi sadece yasa çıkarmakla sağlanamayacaktır. Demokrasi bir yaşam biçimidir. Kültür ve eğitimdir. Herkese eşit demokratik haklar tanınmasıdır. Bu bilinçle çalışan yargı mensupları arttıkça ülkemiz hukuku gelişecektir.