İletişim ağları kimin ne şekilde kullanmak istediğine bağlı olarak üretilen içerikleri bir tıklama ile karşımıza çıkarıyor. Eğilimlerimiz, zaaflarımız, ideallerimiz ve isteklerimiz kendi irademizin sınırlarını aşıp kolektif iradeye eklemleniyor. Spekülatif ya da kışkırtıcı paylaşımlar, iç görüyü gözardı edip öfkenin ucuna takılan yığınlar oluşturabiliyor.

Manipülasyonlar kanaatlerimizi bir kuklacı gibi oynatıyor. Tümüyle olumsuz bir tablo çizmek istemem. Akılcı, mücadeleci, sorgulama ve eğitim temelli paylaşımlar ise sesini duyuramayanın sesi, yolunu kaybedenlerin pusulası oluyor. Galata Kulesi’nin restorasyonu sırasında yavrusunu besleyemeyen ebabilleri, av ihaleleriyle tehlikeye atılan kızıl geyikleri çağın iletişim kanalları aracılığıyla savunuyor, çağ dışı zorbalıklara itiraz ediyoruz. Yaşamda iz bırakma amacımız, anlam arayışlarımızın başında geliyor.

Usulca yaşayan ya da olanca coşkusuyla hayata karışan insanların bu amaç için seçtikleri yöntemler birbirinden farklı. Emeği, fikirleri, sanatı, koruyuculuğu, cesareti, ya da yardımseverliği ile bir canlının hayatına dokunabilmiş insanlara ne mutlu! Daha büyük izler bırakma gayesi içindeyken ihmal ettiğimiz şeyler de olabiliyor. İhmallerimizin sonuçlarıyla bir şekilde sınanıyoruz. Devletlerin yüksek amaçları sebebiyle bireyi ihmal etmesinin tehlikeli sonuçlarını ise az çok hepimiz biliyoruz. Eğitim toplumumuzun bel kemiği.

Kültür ve sanat ise nefesimiz. Özensiz politikalarla belimiz bükülmüş ve nicedir tık nefesiz. Hayatı güzelleştiren inceliklerle, şefkatle hasbihal etmemiş, edememiş olan insanların davranışları şiddete, ahlaktan yoksun ahlakçılığa yatkın hale geliyor. Gördüklerimizi özgün ve akılcı bir şekilde yorumlamaktan uzağız. Zamanının ruhunu özenti refleksler şekillendiriyor. Duyarsızlaşıyoruz. Her şey bu kadar görünür olmuşken bu hafta yazıma eşsiz görme duyumuzu anlatan bir kitap örneği ile başlamak istiyorum. Ardından resim ve tiyatrodan iki örnekle, iz bırakma ve koşulsuz sevgi konularında çocuklara, gençlere “değişim düşüncesini esinleyen” kitaplar önereceğim.

gormek-iz-birakmak-ve-kosulsuz-sevmek-762892-1.
Metin ve Çizimler: Romana Romanyshyn - Andriy Lesiv
Çeviren: Nihal Kaya
Yayınevi: Final Kültür Sanat

Bologna Ragazzi Ödüllü GÖRÜYORUM adlı kitap “Başlangıçta her şey karanlıktı ve sonra ışık belirdi” diyerek başlıyor. İnsanların en önemli duyusunu basitten karmaşığa doğru, gözün mekaniğinden estetik anlayışlarımıza uzanarak çok yönlü anlatıyor. Gerçek hazineleri bulmak için ihtiyaç duyduğumuz yeti hangisi? Mevcut olan görme donanımlarımıza rağmen görünmez kalmaya devam eden şeyler neler? Bizden daha iyi gören canlılar hangileri? Uzaklık-yakınlık, büyüklük-küçüklük arasındaki zıtlık görme yöntemimize bağlı olarak nasıl değişiyor? Görmeden yaşayan insanların başarıları da, yedinci sanatın bir parçası olan siyah beyaz bir film karesi de sayfalar arasında. İnsanda bakma ihtiyacı doğuran şey ne? Daha fazlasını görebilmek için yapmamız gereken tek ve en önemli davranış hangisi? Renkli çizimler eşliğinde cevapları arayabilirsiniz. Gördüğümüz her şeyi ve henüz görmediklerimizi kapsayan yaşam nasıl da okunası!

Ressamların eserlerinin öyküleştirildiği çocuk kitapları ilham verici. Resmin Baş Yapıtlarına Yolculuk Serisi’nde yer alan İLGİNÇ AİLENİN BİLGİÇ KÖPEĞİ bunlardan biri. Kitap, Ressam Jan van Eyck’in, boya tekniği ile yağlıboyanın icadı kabul edilen “Arnolfini’nin Evlenmesi” tablosunu anlatıyor. Küçük Erdal’ın ziyaret ettiği ressam, ona bir resim gösteriyor. Resimde her detayın bir anlamı var. Çocuk resim ile baş başa kalıyor. Birden resimdeki köpek konuşmaya başlıyor ve çocuğu Arnolfinilerin evine davet ediyor.

gormek-iz-birakmak-ve-kosulsuz-sevmek-762893-1.
Yazar: Tevfik Taş
Resimleyen: Sahar Bardaie
Yayınevi: Evrensel Çocuk Kitaplığı

Serideki kitaplarda çocuklar eserleri keşfederken Hoşipilli onlara eşlik ediyor. Hoşipilli’nin kim olduğunu, tablodaki çiftin yaşadığı dönemi, erkeğin mesleğini, kadının başörtüsündeki dantellerin hangi kültüre ait olduğunu öğrenmek ister misiniz? Resmedilen takunyaların, cam kenarındaki meyvelerin anlamları neler? Resimdeki aynada evli çift dışında üçüncü bir kişinin görüntüsü daha var. Üzerinde de etkileyici bir yazı! Resim sanatının en görkemli iz bırakma yöntemlerinden biri oluşuna ve görme biçimlerimiz üzerindeki etkisene yeniden tanık olacaksınız.

Bir EDMOND ROSTAND Klasiği olan CYRANO DE BERGERAC ile devam edelim. Çağdaşımız olan bir yazar büyük eseri bizlere yeniden anlatırsa ne olur? Geçmişin edebi hazinelerini milenyum okuruna ulaştırmak misyonunu üstlenmiş olan ‘Hepsi Sana Miras’ serisine ait bir kitap. Önce Paris tiyatrolarında sahnelenen, sinema ve operada defalarca yorumlanan şair ve silahşor Cyrone de Bergerac’ın serüveni.

gormek-iz-birakmak-ve-kosulsuz-sevmek-762894-1.
Anlatan: Stefano Benni
Resimleyen: Miguel Tanco
Çeviri: Eren Yücesan Cendey
Yayınevi: Domingo Yayınları

Anlatıcı Benni, geçmişteki değerlerin günümüzdeki karşılıklarına mizahi üslubuyla göndermeler yaparak eseri yorumluyor. Kitapta, editör tarafından hikâyenin aslının özetlediği kısa bir bölüm de var. Kadınlara kimi sevdikleri sorulmadan eşlerinin belirlendiği zamanlarda yazılmış olan eserde Roxene, Roxene’ye aşık muhafız alayı askeri Christian, kontlar, vikontlar ve büyük burnu nedeniyle kuzeni Roxene’nin kalbini kazanamayacağına inanan aşık Cyrano var. Roxene, Christian’a duyduğu ilgiyi kuzeni Cyrano’ya anlatınca neler oluyor? Cyrano sevdiği kadınının mutluluğunu gözetirken hüznünü ve aşkını ne şekilde ifade ediyor? Sorunun korkusuz ve lirik bir cevabı var. Detaylı yazmıyorum, öyküyü bilmeyenlerin merakını gölgelemek istemem. Tiyatro sahnesinin dışına taşınan şairane çarpışmalar satır satır okunmaya değer.

Genç neslin ilgisini cezbedecek güçte. Sözcüklerle meydan okunurken, sır saklanırken ve gerçeklerle yüzleşilirken koşulsuz sevgi sarsılmıyor, pes etmiyor. Tiyatrodan sokağa oradan cepheye, ölüme, manastıra ve talihsiz bir kazaya uzanan olayların seyrinde bir şair pastacının izleri var desek ne düşünürsünüz? Beden tarafından sahiplenen değil, ruh tarafından özgürlüğe emanet edilen aşkların şiiri; insan sadece zafer için dövüşmez diyerek kılıcını kaldıran ve son darbeyi önyargıya indiren, özgürlüğüne düşkün Bergerac’ın şiiri!

Bastırılmış korkulardan sızarak vücut bulan şiddet yüzlerce kadını hayattan aldı. Koşullu sevgi sığ ve infazcı! Koşulsuz sevgi derin, bilge ve kabullenici. Bir değişim olacaksa hayal kırıklığını, üzüntüsünü, acısını demleyebilen, demini yaşamda güzel yaratımlara dönüştürebilen insanlar vasıtasıyla olacak. “Düşünce her zaman öndedir. Uzağı görür. Şimdiki zamanı yaşayan bedene göre çok uzağı görür. Umudu ortadan kaldırmak, düşünceyi bedene indirgemektir”. Biz kadınlar umudumuzu savunacağız! Güvence talebimiz net, kurumların üzerine düşeni yapması ise elzemdir. #İstanbulSözleşmesiYaşatır