Hafızamız, memlekette olan bitenin hızına yetişemiyor. Hatırlamayı bırakın gerçekte ne olduğunu anlamaya bile vakit yok.

Örneğin şu dört ismi hatırlıyor musunuz: Adnan Bilen, Cemil Uğur, Şehriban Abi, Nazan Sala.

Birkaç hafta önce manşetlerden duyurulan, muhalefetin konuştuğu haberde imzası bulunan dört gazeteci.

Van’ın Çatak ilçesinde 11 Eylül’de gözaltına alınıp işkenceye maruz kalan ve hayatını kaybeden Servet Turgut ile Osman Şiban’ın helikopterden atıldığını yazmışlardı.

Mezopotamya Ajansı muhabirleri Cemil Uğur, Adnan Bilen ile Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve gazeteci Nazan Sala, bu haberin ardından, “devlet aleyhine toplumsal olayları haberleştirmek” suçlamasıyla 9 Ekim’de tutuklandı.

Mahkeme kararında açıkça, bu haberi yazdıkları için tutuklandıkları belirtildi.

Olup biteni saklama gereği duymamaları bir yana, tam da işlerin nasıl tıkır tıkır yürüdüğünü, ağzını açanın kendini hapiste bulacağını bir kez daha ilan etmiş oldular.

Asıl gözdağı, gazetecileri tutuklamak için uydurma sebepler bulmak değil, bu helikopter haberini yaptıkları için tutuklandıklarını duyurmaktı.

Yani, gözdağı o dört gazeteciye değil, geri kalan bizlereydi. Onlar korkmadıklarını zaten söylediler, hapishaneden yazdıkları mektuplarda. Geri adım atmayacaklarını da.

Ama bazen geri adım atıp atmamak da seçenekler arasında değildir. Çünkü görmezden gelmek de bunu yazmak kadar bir eylem, çaba içerir. Bu büyük çabayı sarf etmeye karar vermek, insanın kendine karşı savaşında baştan kaybetmesi anlamına gelir. Sonucu tutuklanmaktan kötü olur çünkü hapishane bile zamanı belli bir “cezayken” kendine yabancılaşmak ömür boyu sürebilir.

Asıl zor olan da kendi içinde müebbet hapsi göze almaktır.

Diğer türlü ise “başa gelecekler” belli ve artık çoğunluk için korkutucu olmaktan da çıktı.

Tutuklanan gazetecilerden Cemil Uğur’un Türkiye Gazeteciler Sendikası’na yazdığı mektubundan:

“Helikopter meselesinden dolayı iktidarın rahatsız olduğunu biliyoruz ama hastane raporları ve görgü tanıklarının beyanlarını görmezden gelemezdik. Görmezden gelseydik, tutuklanmazdık ama gazetecilik yapmış olmazdık. Mesleğimizin gereğini yaptık. Ne pahasına olursa olsun gerçeği halka ulaştırmaya çalıştık.”

Meslektaşım da aynısını söylüyor, görmezden gelmek, yazmaktan daha zor olurdu.

Onların da bizim de yazmaktan başka seçeneğimiz yok.

Sizin mektuplarınızı da bekliyorlar; Adnan Bilen ve Cemil Uğur Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda, Şehriban Abi ve Nazan Sala Van T Tipi Cezaevi’nde.