“Kentle kurduğumuz ilişki, yaşadığımız her deneyimde yeniden tanımlanır, değişir, dönüşür.

Görünmez duygular atlası
Ankara’nın 18. yüzyıla tarihlenen, Hollanda Rijksmuseum’daki “Ankara Manzarası” tablosu.

İbrahim Karaoğlu

“Anılardan akıp gelen bu dalgayı bir sünger gibi emer kent ve genişler… geçmişini dile vurmaz, çizik, çentik, oyma ve kakmalarında zamanın izini taşıyan her parçasına, sokak köşelerine, pencere parmaklıklarına, merdiven tırabzanlarına, paratoner antenlerine, bayrak direklerine yazılı geçmişini bir elin çizgileri gibi barındırır içinde.”


Italo Calvino/ Görünmez Kentler

Ne zaman kentlere ilişkin kavramsal bir yolculuk yapsam; Italo Calvino’nun anlatılarıyla buluşurum. Hayali, gizemli masallarla görünmez kentlerin yepyeni haritalarını çizer çünkü Calvino. Her bir bakışın anlamına bürünen kentleri, düşsel masallarla süsleyip; okuru kitabının kalbinde gezdirir; büyüler, şaşırtır, avutur. TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi’nin yıllardır sürdürdüğü; kentin bilinmeyen yönlerini, belleğini irdeleyen, izlerini sorgulayan, kent insanını kentin bin bir yüzüyle buluşturan sergileri; Calvino’nun mekân, bellek, arzu ve yaşam üzerine kurguladığı, bilinç akışı yöntemiyle, inceliklerle, şiirsellikle dolu anlatılarının kavramsal sanata tercüme edilmiş hallerini anımsatıyor sanki. Yine öyle bir sergiyle buluştum; 13 Eylül’de, Çankaya Belediyesi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde açılan; kolektif ve interdisipliner üretim anlayışıyla varoluşunu belirlemiş atölyelerde; “bütünleştirici, kapsayıcı, eşitlikçi ve adaletli bir bakış açısı” ile oluşturulmuş “Duygular Coğrafyası Ankara” adlı sergiyle. Bildik bakış açılarını, kavramları sorgulayan; geleneksel gereçlerin, biçimlerin ötesinde, alışılageldik ifade yöntemlerinin dışında, düşüncelerini uygun materyallerle ifade ederek; kavramsal sanatın minimal, modern, soyutlayıcı, kavramı ve fikri öncelleyen biçemiyle kolektif bir sanat şöleni “Duygular Coğrafyası Ankara”.

Her bir kolektifin özel bir adı ve özel manifestoları var. Öyle çok sevdim ki, sayfanın olanakları kadar yayınlayacağım onları; o duygulara ortak olmak için.

“Kentle kurduğumuz ilişki, yaşadığımız her deneyimde yeniden tanımlanır, değişir, dönüşür. Bu ilişki bazen kentin sokaklarında yürürken, kimi zaman sadece hafızamızda kalan kırıntılarla kurulur. Çünkü mekânsal süreçler, yere bağlı duygu üretim pratiklerini içerir. Uzakta veya yakında, içinde veya dışında olalım, Ankara, insanların Ankara’ları hep vardır, yaşadıklarımız üzerinden duygularımızın içine sirayet etmiştir. Mekân yitirildiğinde, zorunlu ayrılıklar olduğunda, kısaca insanın kent ile ilişkisi çeşitli sebeplerle koptuğunda veya koparıldığında bile kent onu yeniden keşfetmemizi bekler. Her yeni keşif, gizli kalmış, farkında olmadığımız duyguları beraberinde getirir. Mekânla bağımız koptuğunda bu duygulardır bizi kente bağlayan…” (Manifesto)

“Duygular, insanın çevresiyle, maddeyle, mekânla, kurduğu ilişkiyi somut kılar, cisimleştirir. Kentle kurduğumuz ilişki de anın içinde, duygular aracılığı ile gerçekleşir. Zaman ve hafıza ise bu ilişkiye bir anlam yüklememize, mekân ve zamana bir duygu kazandırmamıza yol açar. Marx, insan duygusallığının cisimleşmiş zaman olduğunu söylüyor.” (Çeperin Duygu Haritası)

“Kent belleğine dair arketiplerin çeşitliliği, bireysel deneyimde birçok farklılığı beraberinde getirir. Kente dair analizler kişilere bağlı olarak türlü varyasyonlarla yeniden şekillenir. Bahsedilen varyasyonlara bireylerin duygu durumları, kültürel geçmiş, kente dair anılar, müzik, sosyal çevre, bulunulan coğrafya gibi türlü etmenler dahildir. Bu konuya tümevarımsal perspektifte bakıldığında, toplumsal düzlemde çıkan sonucun kocaman bir kaos olması beklenir ancak aksine, beklenmedik bir armoni ortaya çıkar.” (Armoninin Peşinde İllüstrasyon Atölyesi)

“Mekân farklılıklar arasında oluşmuş ve var olmuştur. Bu farklılıklar bizi var etmiştir. İnsan zihni bu gibi zıtlıkları hissederek, olduğu mekânı daha derin bir anlamda görebilir ve hissedebilir. İnsan ve mekân ilişkisi bu oluşan zıtlığa bir diğer deyiş ile diastemaya dayanmaktadır.” (Diastema Zıtlıklar Atölyesi)

“Çocukluk ve gençlik yılları kente dair ilk izlenimlerin, ilk deneyimlerin yaşandığı zamanlardır. Kent ile ve kentte tanır insan kendini. Birey olma sahnesine çıkılan kentte, ilk aşk, ilk hayal kırıklığı, ilk korku, ilklere ait duygular, kişinin bireysel özgürlüğünü keşfetmesiyle bir arada şekillenir ve mekânla bütünleşir. Kent, bazen de hayatlarımızın, duygularımızın, fikirlerimizin nasıl değişip dönüştüğüne tanık olur.” (Rengahenk Ankara)
“Mekânı duygular üzerinden deneyimlemek söz konusu olduğunda belki de en kuvvetli his, bir yeri özleme halidir. Herhangi bir sebeple mekânla ilişki koptuğunda, bu hayli bireysel ve yoğun duygu yüzeye çıkmaya başlar. Özlem duygusunun hafızamızdaki anıları yaşatarak hafifletmeye çalışırız çoğu zaman. Ancak zaman ilerledikçe özlem artarken, hafızadaki anılar giderek seyrelir, elenir, azalır. Bir bölümü özenle saklanırken, diğer bazıları kalıntılar ve tortular bırakır geride. Çünkü hafızamızdaki yerle ilişkili anılar, fiziki mekânlar arasındaki katı coğrafi düzenden farklı olarak daha gevşek ve daha keyfi bir şekilde birbirine bağlanır.” (Anılar Atlası)

“Mekânın kişisel tarihine doğru arkeolojik bir çalışma girişimi; mekânın açılımlarını genişletir ve mekânın belleği üzerinde düşünme alanı açar. Kişisel bellek ve mekânın belleği kendi arasında sınıraşımı sıçramalar yapar.” (Mekânın Öznel Arkeolojisi)

“Her kent yaşayanlarına farklı karşılaşmalara izin veren güzergâhlar sunar. Bizler de yaşadığımız kentte bu güzergâhları keşfedebildiğimiz ve farklı karşılaşmaları bedenimizle duyumsayabildiğimiz ölçüde özneleşebiliyoruz. Ve bir şehri yalnızca duygusal ve algısal olarak deneyimlememizle belirgin bir değişiklik hasıl olur.” (Kentle Kurulan Çoğul İlişkiler)

“İnsan değişir, mekân değişir, sayısız tanıklığı dönüşür, bizi ve şehri yeniden biçimlendirir.” (Sayısız Tanıklık)

“Ankara’nın geleneksel ve modern mekânsal oluşumları arakesitinde bütünleşen ve ayrışan noktaları yakalamak, sıradan kent yaşamına sürpriz mekânlarla yaklaşabilmek ve insanların tekdüze hayatlarına kentte oyun oynayarak renk katabilmek…” (E/Spa/S (Event space syntax-sence) Atölyesi)
“Mekân her daim bir şeyleri açık ya da örtük anlatmaya çalışırken, bizim neyi ne kadar bildiğimiz, gördüğümüz, duyduğumuz ya da duyumsadığımız ancak üzerine düşünmeye başladıkça farkedilir ve hissedilir olabilmektedir.” (Görünmezi Görünür Kılmak)

Abbas Riazi, Ahmet Sezer Kaya, Aleyna Çakır, Aleyna Yılmaz, Ali Kaan Soysal, Arzu Azın, Ayça Atbaş Özen, Ayça İnci, Aysın Ekin Altınöz, Ayşecan Akşit, Bedirhan Koç, Berfin Yıldız, Berrak Esen, Beyza Kocadağ, Bilge Yarşi, Buket Ergun Kocaili, Buse Güler, Buse Nur Çırak, Büşra Ertaş, Cemre Gül Kaya, Ceren Özcan Tatar, Cerennaz Küçük, Ceyda Nur Karabal, Çağatay Havaslı, Çiğdem Yönder, Çolpan Ertem, Didar Güngör, Dilek Tütüncü, Ecmel Sarıkaya, Ela Alanyalı Aral, Elif Uras, Ender İplikçi, Engin Atlas Kocaili, Eray Balta, Esma Burcu Havasi, Esma Hazal Erdoğan, Esra Aran, Esra Çelikoğlu, Esra Gürel, Esra Tekin, Fatma Küçükahmetler, Filiz Başar, Funda Mengilli, Furkan Erdem Sözeri, Furkan Türk, Gamze Sarı, Gizem Büyücek, Gizem Deniz Güneri Söğüt, Gizem Yıldırım, Gonca Gökalp Alparslan, Gökçenur Yazar, Güldeste Tekin, Burcu Hatipoğlu, Güzin Yeliz Kahya, Mehtap Morkoç, H. Meltem Gündoğdu, Hanne Güler, Hatice Konu, Hatice Kübra Karakaya, Hilal Dinç, Hülya Demirdirek, Hülya Gök, Ilgın Akdi, Işıl Aslan, İbrahim Ethem Kandemir, İhsan Karakaş, İrem Yüksel, Jessica Mckie, Kübra Burak, Mahmut Gayretli, Mehmet Emin Sarıhan, Melike Zübeyde Kalkan, Melis Arslan, Melis Bal, Melis Gayretli, Merve Ercan, Mithat Aslan, Munzur Tacar, Mustafa Alkan, Nermine Alihan, Nihan Bağrıaçık, Nilgün Karadeniz, Nuri Batuhan Pınarcıoğlu, Ömer Dursunüstün, Özlem Yalçınkaya, Özlem Yönder, Pelin Kılıç, Pınar Çobanyılmaz, Rüveyda Akman Taşkın, Saadet Gökmen, Seda Pakkan, Seda Şen, Seher Beyza Karaca, Selen Seferoğulları, Semra Karakahya, Senay Uğurlu, Serap Kurt, Sevilay Batmaz, Sevinç Köker, Sevgi Canoğlu, Sezen Savran Pembecioğlu, Sinay Canatar, Simge Büyükbaş, Şevval Aksoy, Tuğçe Kalaycı, Tuğçe Kula ve Yusranur Koca tarafından gerçekleştirilen “Duygular Coğrafyası Ankara” etkinliği, içimizi sevinçle, hüzünle dolduran düzeyli, görkemli bir kavramsal sanat şöleni sunuyor Ankaralılara. 16 Ekim’e kadar izleyebilirsiniz.