Mutsuz insanların yaşadığı kentler vardır. Raissa, “Her sabah kötü bir rüyadan uyanıp bir yenisine başlıyor” (Calvino, Görünmez Kentler). Bir de kâbus kentler vardır; sakinlerinin bir türlü uyanmayı başaramadıkları ve kâbusun içinde dolaşır gibi sokaklarında dolaştıkları kentler. Uyku hâli tüm bedenlere sinmiştir. Uyanık olduklarını düşünür, eyleme geçmek isterler ama geçemezler; kanun hükmündeki kararnamelerle eylemleri askıya alınmıştır. Bağırırlar ama sesleri çıkmaz. Fakat kentte görünmez bir iplik dolaşır: “Bir canlı varlığı diğerine bir an için bağlayıp çözüveren, sonra dönüp hareketli noktalar arasında tekrar gerilerek anlık yeni figürler çizen ve böylece bu mutsuz kente, her saniye, varlığından bile habersiz olduğu mutlu bir kent kazandıran görünmez bir iplik dolaşıyor” (Calvino). Görünmez iplik sayesinde birbirine bağlanan varlıklar, kısacık bir ân bile olsa varlığından habersiz oldukları mutlu kenti duyumsayabilirler. Böylesi ânlar, kâbustan çıktığımız, yeryüzüne bağlandığımız, Blake’in dediği gibi, “sınırsızlığı ve sonsuzluğu bir anda yakaladığımız” ânlardır. Kâbustan çıkmak, ancak yeryüzüne bağlanmakla mümkün olabilir. Kâbus, bedenleri birbirine ve yeryüzüne bağlayan ipliği görünmez kılmak için rüya mühendisleri tarafından inşa edilmiştir. Görünmez iplik hep aramızda dolaşıyor, duyumsamasak da yeni figürler çizip evrene açılıyor.


Kâbus; duyumsayan bedenlerin yeryüzüyle ilişkilerini kesmek üzere, içinden çıkılamaz, çözümsüz bir labirent şeklinde tasarlanmıştır. Labirentin mimarı despottur. Labirentini pazarlamak için önce yeryüzünü kötülemesi gerekti. Yeryüzü canavarların, iğrenç mâhlukların yaşadığı, ahlaksız bir yaşamın hüküm sürdüğü, tehlikelerle dolu bir yerdir. Labirentini göksel bir plana göre, mutlak iyinin, güzelin ve doğrunun yeri olarak tasarladığını iddia etti. Yine dediğine göre, kendisi de yeryüzüne düzen getirmek için gökler tarafından atanmış. Ve despota inananlar labirentin içini doldurdular. Pişman olanlar, şimdi isteseler de kâbusun dışına çıkamıyor. Kâbustan çıkamamalarının nedeni, fiziksel ve zihinsel bir çözümsüz mekân olarak labirentin kendisidir. Labirent, bedenler birbirleriyle karşılaşmasın ve bedenleri birbirine ve yeryüzüne bağlayan ipliği duyumsamasınlar diye özenle tasarlanmıştır. Böylelikle her beden kendini labirentte kaybolmuş ve yapayalnız hisseder. En kötüsü de, labirentten başka bir yaşam mekânı bulamayacaklarına ve kâbusa katlanmak zorunda olduklarına inanmaları.

Hiçbir labirent çözümsüz değildir; her labirent bir aklın ürünüdür çünkü. Tek hücreli canlılardan oluşan cıvık mantar kolonisi bile logos’un tasarladığı labirentten çıkış yolunu bulabilirken, çok akıllı olduklarını iddia eden labirent sakinlerinin kendilerini kapana sıkışmış olarak hissetmelerini anlamak mümkün değil. Her labirent aynı zamanda bir muammadır; zihinsel olduğu kadar bedensel bir bulmaca. Bu muammayı bedenler hep birlikte çözebilirler ancak. Çözüm, tüm bedenlerin içinden geçerek onları doğaya bağlayan görünmez ipliği duyumsamak ve görünür kılmaktır; Yunan mitolojisinde, Daidalos’un tasarladığı labirentten çıkması için Ariadne’nin Theseus’e verdiği ip. Görünmez iplik hep aramızdadır. Asıl mesele, labirentteki bedenlerin yalıtılmışlığı, bu yalıtılmışlığı bir yaşam biçimine dönüştürmeleri ve bedenleri başka bedenlere bağlayan ipliği duyumsamaktan korkar hâle gelmeleri. Labirent hijyeniktir; her varlık bir diğerini kirletebilir, saflığını bozabilir. Labirentte temassızlık, bir yaşam biçimi olarak benimsenmiştir; bizzat ilişkinin kâbusa dönüşmesi.
Aramıza korku dolu rüyalar girdi; kâbus içinde kâbus. Yeryüzüne ulaşabilmek için kim bilir kaç kötü rüyadan uyanmamız gerekecek? Doğa ile kültür arasındaki süreklilik kesintiye uğratıldığından beri bedenler kudretlerini yitirdi. Eğer eylemek istediğiniz halde eyleme geçemiyorsanız, kâbusun içindesiniz demek ki. Oysa görünmez iplik kudretimizdir; yaşamı hapsedildiği kâbustan kurtaracak kaçış çizgisi; yoluna devam ettikçe kendi üzerine kıvrılan ve kıvrıldıkça yeni figürler çizip sonsuzluğa açılan hayatın çizgisi. Görünmez ipliği duyumsamak kudretlenmek, hayatın toplam kudretini bir anda ele geçirmektir. Görünmez iplik duyumsanmayı bekliyor. Kâbustan kurtulmak ân meselesi.