Sinema salonuna girerken bir aksiyon filmi izleyeceğini düşünen Manuel, “Potemkin Zırhlısı” bittiğinde uzun süre filmin etkisinden kurtulamaz. Görüntülerden çok etkilenir ve o gün o sinemadan hayatta ne yapacağına karar vermiş biri olarak çıkar. O andan itibaren yaşamını görüntüler üzerine kurmaya karar vermiştir.

Görüntü üzerine kurulu bir yaşam

KADİR İNCESU

Manuel Rey Gonzalez, henüz 13 yaşındayken hayatta ne yapmak istediğine karar vermiş bir görsel efekt uzmanı. Hayat hikâyesi ise öğrenmek ve öğretmek üzerine kurulu…

Jim Jarmusch, Spike Lee, James Cameron gibi yönetmenlerle, “Titanik”, “Stargate”, “Su Dünyası”, “Özgür Willy”, “Anlatamadım mı”, “İçimdeki Yabancı”, “Kontrol Limitleri”, “25 Saat” gibi filmlerde Manuel Rey Gonzalez ile Ataşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nün çalışanları için düzenlediği eğitimde tanıştık. Baldızı ve tercümanı Ceylan Kayhan’ın yardımıyla uzun uzun konuşma olanağı bulduk.

İlk dersindeki “Öğrenmenin en önemli yolu hata yapmaktır. Hata yapmaktan korkmayın!” sözü, hayat mottosunu özetler gibi…

Ne yapacağına 13 yaşındayken Rio’da bir film festivalinde Sergey Ayzenştayn’ın yönettiği “Potemkin Zırhlısı” adlı filmi izledikten sonra karar verir.

Sinema salonuna girerken bir aksiyon filmi izleyeceğini düşünen Manuel, film bittiğinde uzun süre filmin etkisinden kurtulamaz. Görüntülerden çok etkilenir ve oradan ne yapacağına karar vermiş birisi olarak çıkar.

Lise yıllarında izlediği filmlerle hayal kurmayı öğrenen Manuel, “Kimse bana bir şey öğretmedi. Bu işi ben istedim, aldım, öğrendim” dediği bir TV kanalında altı yıl editör/yapımcı olarak çalışır.

Yaşadığı bir olay nedeniyle gazeteci olamayacağını anlar ve Küba’ya giderek Gabriel Garcia Maarquez’in, sekiz kişi alınacak sinema okulunun sınavına girer. Kazanınca bilmediği bir ülkede, bilmediği bir yaşama doğru yelken açar…

Küba’da çok şey öğrenir: “Sorumluluğu, takım çalışmasını, topluluklarla nasıl çalışılacağını öğrendim. Okulun muhteşem bir film koleksiyonu vardı.

Küba’ya gitmeden önce hiç Hollywood filmi izlememiştim. Orson Welles, Alfred Hitchcock, George Lucas, F. Ford Coppola’nın kim olduğunu bilmiyordum. Okul teknik olarak da çok başarılıydı, çok önemli isimlerden ders alma, onlardan öğrenme fırsatım oldu. Aralarında sesi öğrenme şansı bulduğum, 2006 yılında aramızdan ayrılan Godard’ın sesçisi olan Antoine Bonfanti de vardı.”

COPPOLA’NIN KARTVİZİTİ

Robert Redford, George Lucas, F. Ford Coppola, zaman zaman okula gelerek eğitim verirler. Coppola ile böyle tanışır…

Okulda bir parti veren Coppola’nın şaraba ihtiyacı vardır. Manuel’se o anda odasında Coppola’yı iflasa sürükleyen “Kıyamet - Apocalypse Now” filmini izlemektedir. Kapı çalınır. Gelen Coppola’dır. Gözü ekrandaki filme takılır. “Bu benim finansal felaketimdi, niye bu filmi izliyorsun” sorusuna “Bu film bir başyapıt. Hikâye, görüntü, kurgu mükemmel” yanıtını verince ünlü yönetmen partiyi unutur, uzun uzun sohbet ederler. Coppola, özgeçmişine baktığı Manuel’e, “Senin yeteneğin var. Los Angeles’e gittiğinde daha profesyonel olman lazım. İşte kartvizitim, bir ihtiyacın olursa ara…” der. Manuel bir yıl sonra tutar Los Angeles’in yolunu: “Coppola ‘Los Angeles’a git’ dediğinde, Küba’da mı kalacaktım zannediyorsun? Onunla konuşmamız hayatımı sonsuza kadar değiştirdi. Her şeyimi sattım, 3 bin dolarla ABD’ye gittim…”

Manuel’in parası okula kayıt için yeterli değildir. Babasını arar. Onun, “Evden ayrıldığında kendi başına olacağını anlaman gerekirdi” sözü önce canını yaksa da şimdilerde “Babam da henüz 11 yaşındayken ayrılmış evden. Hayatın zor olduğunu anlatmaya çalışıyordu” sözleriyle bir kırgınlık hissetmediğini anlatıyor…

Üniversitenin kütüphanesinden Coppola’nın San Francisco’daki ofisini arar. Coppola yoktur ama kendini tanıtıp derdini anlatınca UCLA’ye kaydolmayı başarır.

Yeni bir yol çıkmıştır önüne.

goruntu-uzerine-kurulu-bir-yasam-766444-1.



UCLA’deki görsel efekt öğretmeni finalde en yüksek notlardan birini alan Manuel’e dünyanın en büyük post prodüksiyon şirketinde staj hakkı sağlar.
“Star Trek”in yeni jenerasyonu için yapılacak efektler üzerine çalışan ekibe stajyer olarak katılır. Ona, kullanılacak sanatçıların görüntülerini bir araya getirme görevi verirler. Manuel kasetin sonuna kendi efekt çalışmalarını kaydeder. Paramount yetkilileri, bu çalışmalarını beğenir.

Görsel efekt alanındaki ilk işinde haftada 110 saat çalışır. Sonrasında farklı iş deneyimleri de olur. Arkadaşı Alex Pitt ile Los Angeles’da ilk butik görsel efekt stüdyosunu kurar, Quentin Tarantino’nun işleri de dahil pek çok film yaparlar.

NYU, Parsons, SVA gibi önemli okullarda çalışır, Süper Bowl, NBA ve çeşitli beyzbol maçları için grafik çalışmaları yapar.

TOPKAPI İLE BAŞLAYAN AŞK

1964 Amerikan yapımı “Topkapı” filmindeki İstanbul görüntülerinden çok etkilenen ve İstanbul’a hayran olan Manuel, Türkiye’de bir film çekecek olan kurgucu B. Alexander Brown’dan teklif alınca düşünmez bile… Farklı tarihlerde üç kez geldiği Türkiye onu öyle etkiler ki yerleşmeye karar verir.
Türkiye aşkının bir sebebi de “Mısır masklarına benziyordu. Her gün uzun uzun sohbet ediyorduk. Çok zekiydi” dediği ve kısa bir süre sonra evlendiği sanat yönetmeni Sanem olabilir mi?

Manuel ve Sanem oğulları Alexander ile İstanbul’da devam ediyorlar yaşamlarına…

Bugüne kadar dünyanın pek çok ülkesine seyahat eden Manuel, gittiği yerlerde bilgilerini başkalarıyla paylaşan yetenekli insanlardan yeni bilgiler edindiğini vurguluyor ve ekliyor:

“Bu insanların bize öğrettiklerini ben de başka insanlara öğretmeye başladım. Bu bilgiler yalnızca bana ait değil. Hayatta hep kolay olanı seçiyoruz. Ben kolay olanı istemedim. Çok çalıştım. Çok küçük yaşlardan itibaren kendi yolumu, geleceğimi aramaya başladım. Önemli olan çaba göstermek… Herkes geleceğini kendisi kurar…”