Şiirsel Taş’ın çok sevdiğim Balaban adlı resimli çocuk kitabı yazımın başlığına karar vermemi kolaylaştırdı. Doğal ortamında gizlenmek için görünmez olmayı öğrenmesi gereken yavru balaban sürüsünden ayrı düşünce, annesinin onu bulabilmesi için bu kez görünür olmaya çalışıyor. “İnsan eliyle ama balaban yüreğiyle yazılmış olan öykü” gibi zorluğu tartışılmaz 2020 yılı içinde yazgının eliyle ve umudun yüreğiyle yazılmış, usulca zamanın sazlığına bırakılmış biricik öykülerimiz var. Huzurdan ayrı düştüğümüz yılın öyküleri… 2021’e dair hayallerimizi kâh dile döktük, güldük, ağladık kâh sustuk ya da sakladık. Görünür / görünmez yaralarımız bir gecede yok olmayacağı gibi hedeflediğimiz başlangıçlar da bir günde bizi olduğumuz yerden alıp varmak istediğimiz yere götürmeyecek. Yaşarken aldığımız darbeleri onarmaya hazır olan şefkat hangi fikrin taç yaprağında bilemiyoruz. Gezegende canlılık onuruna yakışır bir yer edinmek insanlığın yüzüne gözüne bulaştırdığı bir garip mesele haline geldi. Yeni yıl yeni başlangıçlar demek ise nereden ve nasıl başlamalı? Okuyanlarınız olmuştur; “Nasıl Başlar?” adlı çocuk kitabı her şeyin basit bir başlangıcı olduğuna işaret eder. Basit başlangıçları yetersiz bulma yanılgısına düşmek istemeyiz değil mi? Yazar Tavano “Bazı şeyler, başlangıçtaki haline benzemez” diyerek yumurta örneğini verirken ben yine döner dolaşır insana varırım. Doğduğunda gövdesi ve hisleri esnek olan, zamanla hayata ve diğer canlılara karşı katılaşan insana! Katılaşmanın gündelik yaşamdaki kaba saba sonuçlarını hemen her gün görüyoruz. Yıl içinde aklımda kalan günlük yaşam diyaloglarından birkaçını burada paylaşmak istiyorum.

“Beyefendi ters yönden geliyorsunuz.”

“Ne diyorsun abla! Bize bütün yollar düz.”

“Hanımefendi maskeniz yok ve sosyal mesafenizi korumuyorsunuz.”

“Sosyal mesafe istiyorsan evinden çıkmayacaksın!”

“Bugün yine bir kadın cinayete kurban gitti.”

“Bırakın ya siyaset yapmayın!”

Kamusal alanda karşılaştığımız benzeri örnekler duyarsızlığın birer göstergesi. Külhanbeyliği salgınının ta kendisi. İçine sürüklendiğimiz karanlığı irdeleyebilmeye, yaptığımız hataları olgunlukla kabullenebilmeye, özrümüzü davranışlarımızla gösterebilmeye ihtiyacımız var. Doğruluğuna inandığımız sözleri sakınmadan, zarafeti ve uzlaşmacı dili kaybetmeden, akılcı tutumlar sergileyerek dolu dizgin koşan hoyratlığı dizginleyebilmek elimizde. Harekete geçelim yeter. Bugün “hata yapma pahasına harekete geçmeyi seçen bir gencin içinde taşıdığı umudu” gösteren bir kitaptan bahsetmek istiyorum. İşlenen suçları görmezden gelen sessiz iştiraklere dikkat çeken etkileyici bir kitaptan... Gelecek tasarımındaki yadsınamaz rollerini düşününce genç arkadaşlarımın okumasını dilediğim bir kitap. Biz yetişkinler de öyküyü okuyup küçük yaştaki çocuklarımızın duygusal kapasitelerine uyarlayarak onlara anlatabiliriz.

MAVİ KULÜBE-ya da görmezden gelinen filler- adlı kitabın orijinal adı İngilizce bir deyim olan “odadaki fil”den gelmekte. “Herkesin farkında olduğu ama hakkında kimsenin konuşmadığı konu” anlamını taşıyor. Üç kez Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü’ne aday gösterilen yazar, Mavi Kulübe’de ele aldığı konu etrafında insan psikolojisini ve toplum reflekslerini itinayla işliyor. Anlatıcı 13 yaşında Maja adında bir genç kız. Maja her yaz tatilini babaannesinin yaşadığı şehirde geçiriyor. Kızgın bakışlara maruz kalan Maja’nın bunu hak etmek için ne yapmış olabileceğini merak ederek öyküye başlıyoruz. Parkta karşılaştığı Julia ve Max adındaki iki kardeş ile sıkıcı günleri bir nebze değişen Maja, çocuklarda bir tuhaflık fark ediyor. İki kardeşin kurdukları oyunlarda genç kızı huzursuz eden şeylerin kaynağına dair bazı ipuçları var. Maja’ya “dünyadaki bütün kötülüklerden dolayı özür dilemesi gereken kişiymiş” gibi görünen kim? Bir akşam yanından geçtiği evde tanık olduğu olay karşısında Maja üzüntüsüne engel olamıyor. Mp3 çalarındaki Leonard Cohen’in şarkıları düşüncelerine eşlik ederken tutkulu bir çözüm arayışı yüreğinde filizleniyor. Kızın meraklı ve kararlı tutumuyla yazar, okuru bekleyen heyecanın ışığını yakıyor. Küçük bir çocuk cebinde çikolatalar, elinde battaniyesi ile ölmeye gider mi? Peki yine bir çocuk sevdikleri daha fazla zarar görmesin diye bakışlarını bir noktaya sabitleyerek olup biten her şeyi yok saymayı başarabilir mi? Ağlamayı dahi unutturan ıstırap tüm gerçekliğiyle olay örgüsünde. Konu komşu üç maymunu oynarken Maja’nın sonunu hesaplayamadan giriştiği yardım planı ne? Bu plan dahilinde iki kardeşin geçirdiği günleri ve verilen sözlere sadık kalma uğruna girişilen tehlikeleri okuyoruz. Hikayesini anlatmaya karar veren bir çocuğun karşısında hangi yetişkin durabilir? Gerçeğe kapanan gözler, ağustos sıcağında bir tarla, havasız bir kulübe, huzuru bozana yöneltilen öfke, kendisine tutulan aynaya bakıp bakmayacağı meçhul yetişkinler kitap içinde genç okurları bekliyor. Birbirlerine sözde dikkat kesilmiş kasaba halkını lâl eden şey, çocuk vicdanına kurulmuş adalet terazisinin kefesine oturuyor.

gorunur-gorunmez-yaralar-823496-1.

Morluklar, yaralar belki görünmez belki görünür. Huzur kaçmasın diye göz yumulan şiddet, kapıları pencereleri aşar, koca bir şehri yutar. Görmezden gelinen filler bir gün gelir herkesi ezer. Korkulan olur, çığlıklar duyulur! Doğru, hakikati bir şekilde sezer. Gençlere inanıyorum! Onlar görünür / görünmez yaraları bir bir masaya yatıracaklar. Basit başlangıçlarla görkemli dönüşümler yaratacaklar. Kitaplardan aldıkları esin en şık aksesuarları, barışçıl pusulaları olacak. Bugün 1 Ocak. 2021 hoş geldi. Beraberinde her ne getirdiyse karşılamaya hazır mıyız? Rahatımızın kaçmasından korkmuyorsak hadi başlayalım!