Dört farklı silahlı gücün, - Peşmerge, PKK, Irak Ordusu, TSK - bulunduğu, bu güçlere Haşdi Şabi de eklenebilir, Kuzey Irak tehlikeli bir gerilimin eşiğinde. Bölge adeta barut fıçısı. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile PKK/HPG arasında bir süredir devam eden gerginliğin çatışmaya dönüşmesi, biriken enerjinin dışa vuran bir bölümü sadece.

Önce yaşananları özetleyelim. Cuma günü Duhok’a bağlı Amedi kasabası yakınlarındaki Metina Dağı eteklerinde PKK tarafından düzenlendiği belirtilen saldırıda 5 Peşmerge yaşamını yitirdi. 4’ü ağır 6 Peşmerge’nin de yaralandığı saldırının hemen ardından TSK’ye ait SİHA’lar Mahmur Kampı’nda PKK’ye ait bir hedefi vurması sonucu 3 kişi yaşamını yitirdi.

TSK, 24 Nisan’dan bu yana, iki aya yakın bir süredir, PKK’ye karşı, havadan ve karadan son yılların en kapsamlı operasyonu yürütüyor. TSK’nin devam eden operasyonu ve Amedi ile Mahmur’da yaşananlar sonrası kılıçlar çekildi, herkes birbirini suçlamaya başladı. Kürt Bölgesel Yönetimi, Irak, ABD, İngiltere PKK’yi suçlarken PKK de Erbil ve Ankara’yı suçladı.

TSK’nin bölgedeki harekâtı nedeniyle Erbil PKK’yi suçlarken PKK de yaşananlardan KDP’yi sorumlu tutuyor. PKK’yi savaş ve çatışmaları IKBY bölgesinden uzak tutmaya çağıran Irak Kürt Parlamentosu’ndan yapılan açıklamada, “PKK, yıllardır Türk devleti ile savaş bahanesiyle Kürdistan Bölgesi üzerinde tehlike unsuru haline gelmiştir” denildi. Erbil yönetimi herkesi bölge sınırlarına saygı duymaya çağırdı. HPG/PKK kanadı ise saldırının kendileri tarafından değil TSK tarafından yapıldığına işaret ediyor. Saldırının bağımsız bir komisyonca araştırılması çağrısında bulunuldu.

Çatışmanın yaşandığı Amedi, Çukurca'nın güneybatısında, Türkiye sınırına yaklaşık 15 kilometre mesafede. Amedi bölgesi aynı zamanda Suriye’ye geçişin güzergâhı. Suriye'nin kuzeyi ile Irak’ın kuzeyini birbirine bağlayan bölgede çeşitli Peşmerge noktaları bulunuyor.

KÜRTLER ARASI ÇATIŞMANIN ÖTESİNDE

Görünüşte yaşanan Peşmerge ve PKK arasında bir çatışma. Ama yaşananlar çok aktörlü bir çatışmanın yansımaları. Kürt yönetiminin askeri gücü Peşmerge ile PKK arasındaki gerilimi çatışmaya dönüştüren krizde taraflar birbirini suçlasa da mesele sadece Kürtler arası bir kavga olmanın da ötesinde.

Merkezi Irak yönetiminin, Erbil yönetiminin, PKK’nin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve de Haşdi Şabi güçlerinin yığınak yaptığı bölgede yaşanan sıkışma bölge ülkelerinin yanı sıra çeşitli uluslararası güç merkezlerinin dahil olduğu çetrefilli bir jeo politik hesaplaşmaya dönüşmek üzere.

ABD’nin, Irak yönetiminin, İngiltere ve Ankara’nın birbiriyle paralellik arzeden açıklamaları okları PKK’e yöneltirken bu durum yeni bir sürecin de habercisi olabilir. Erbil ve Bağdat yönetimleri TSK’nin operasyonları nedeniyle hem Ankara’yı hem de PKK’yi eleştirse de asıl suçlamalar PKK’ye yönelik. Yüzlerce sivilin köylerini terk etmesine vesile olan operasyonlar nedeniyle PKK’ye “bölgeden çık” çağrıları artmaya başladı.

Herkesin ayrı bir hesabı, ayrı bir planı var. Denklem karışık. Türkiye, Nisan’da başlattığı “Pençe-Şimşek ve Pençe-Yıldırım Operasyonu”nun sonucunda sınırın diğer yakasında çok sayıda geçici üs kurdu. TSK’nin kurduğu üslerin yanı sıra Peşmerge de bölgedeki varlığını güçlendirerek yeni kontrol noktaları oluşturdu. Peşmerge’nin bölgeye yaptığı yığınak PKK kanadının şimşeklerini üzerine çekmiş durumda.

ERBİL, ANKARA, BAĞDAT, KANDİL HESAPLAR İÇİÇE

Irak merkezi yönetimi operasyonlara “egemenlik haklarının ihlâli” diyerek tepki gösterirken kendi topraklarının TSK-PKK arasındaki bir çatışmanın sahası olmasından rahatsız. Gerek Kandil gerekse de KDP, TSK üslerinin kalıcı olmasından endişe ediyor. PKK’nin bölgedeki varlığı sürdükçe TSK’nin bölgeden çekilmeyeceği endişesi hakim.

PKK’nin iddiası Türkiye destekli KDP yönetimi Kuzey Irak-Kuzey Suriye geçiş hattına yerleşme niyetinde.

Erbil yönetiminin Ankara ile yakın ilişkileri sır değil. Barzani yönetimi PKK bölgede olduğu müddetçe Türkiye’nin operasyonlarına devam edeceğini dillendiriyor.

ANKARA’DAN ÜÇLÜ MEKANİZMA ARAYIŞI

PKK/Kandil yönetimi Bağdat-Erbil ve Ankara’nın kendilerine karşı üçlü bir kuşatma başlattığı düşüncesinde. Erbil ile Bağdat arasında 9 Ekim’de imzalanan Sincar anlaşmasının bunun bir adımı olduğu düşüncesi hakim. Anlaşmaya göre PKK’ye bağlı güçlerin bölgeden çekilmesi ve yeni oluşturulacak bir askeri birliğin Sincar’da güvenliği sağlamasına karar verilmişti.

Türkiye’nin Irak yönetimi ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile birlikte PKK’ye karşı üçlü bir mekanizma kurma isteği sır değil. Ankara bu yöndeki adımlarını bu yılın başlarında hızlandırmıştı. Erbil, Bağdat, Ankara arasındaki görüşmelerin ardından bölgede yeni bazı askeri adımların atılabileceği yönünde uzun bir süredir bir beklenti vardı. Üç başkent arasında son dönemlerde hızlanan diplomasi trafiği bunun işaretlerini vermişti. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ocak ayı sonlarında Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler eşliğinde Bağdat ve Erbil’de gerçekleştirdiği temaslarda, Ankara’nın PKK’nin Sincar’dan çıkartılması beklentisi bir kez daha vurgulanmıştı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun temasları Ankara’da ağırlanan Kürt liderler vs derken Sincar’a yönelik geniş kapsamlı bir askeri harekâtın başlayabileceği iddia ediliyor.

Kuzey Irak’taki bu gelişmeler sadece Irak’ı değil Suriye, Türkiye ve İran’ı da kapsayan bütün sınır ülkelerini yakından ilgilendiriyor. Aynı zamanda Suriye’nin kuzeyinde YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) de krizin bir parçası. SDG ile yakın bir işbirliği içinde olan ABD’nin bir süredir SDG’ye yatırım yaparak YPG’yi PKK’den ayrıştırma hamlesi dikkat çekici.

Sadece Erdoğan yönetimi değil, tüm aktörler gözlerini Joe Biden’a çevirmiş durumda. ABD yönetiminin bölgeye dönük stratejisi bütün tarafların atacağı adımlar üzerinde etkili olacak. 14 Haziran’daki NATO Zirvesi’nde yapılacak Biden-Erdoğan görüşmesi yeni döneme dair bazı ipuçlarını verebilir.