Mehmet Özer'in yeni kitabı NotaBene Yayınları'ndan çıktı. Kitap Mehmet Özer'in fotoğrafçılık özgeçmişinin bir özeti olmasının yanı sıra hakkında yazılanları ve fotoğrafa bakışını da kapsıyor. Toplumcu Gerçekçiliğin fotoğrafta temsilciliğini kendisine şiar edinmiş aynı zamanda şair bir dostumdur sevgili Mehmet Özer. 61'de Artvin'de doğan Mehmet, AÜ Siyasal Bilimler Fakültesi mezunu. Uzun yıllar sendikalarda eğitim uzmanlığı ve danışmanlığı yaptı. 86'da fotoğrafa başladı ve o gün bu gündür şiirleri ve fotoğraflarıyla uyuyanların, uyutanların, rahata gömülmüşlerin, huzuru dört duvar arasında arayanların huzuruna çomak sokuyor, sokakları arşınlayarak ipini pazara çıkarıyor. Bunları çeşitli mecralarda örneğin yurtiçinde, yurtdışında, sergi salonlarında, sokaklarda, üniversitelerde, varoşlarda, cezaevlerinde, fabrikalarda sergiler açarak yapıyor.

Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğraf Atölyesi adını verdiği paylaşımında katılımcılarıyla birlikte öğretiyor, birlikte öğreniyor.

Fotoğrafa bakışını, kitabına koyduğu "Göz Görmez Bilinç Görür" ismiyle kısa ve öz anlatıyor ve kendisinin yazdığı özgeçmişinde kitabı da özetliyor aslında; "Yaşamın dipnotudur öyküm, öyküm bundan ibaret."

Kitabın son sayfasına konan yazı onun fotoğraf çalışmaları sırasında çalıştığı konunun aynı zamanda öznesi olabildiğini, zaten bunu kendisini tanımlayan en önemli özelliği olduğunu, yalnızca fotoğraf çekmek değil, örneğin grevci işçilerle direnişi paylaştığını da gösteriyor; 45 Karabük Demirçelik çalışanının isim listesinin yer aldığı sayfada "1989 yılında greve giden Demirçelik işçilerinin grevi 137 gün sürdü, grev bitince işçiler Mehmet Özer'e fotoğraf makinesi almak için aralarında para topladılar," yazıyor.

Mehmet'in fotoğraflarını yorumlayan, hissettiklerini aksettiren yazar, fotoğrafçı, şair ve bilim insanı dostlarının yazılarına da ulaşabilme imkanı sağlayan bu kitap vesilesiyle Mehmet'e daha nice öyküler anlatacağı fotoğraf çalışmaları ve yüreğini paylaşacağı şiirler yazabilecek sağlıklı ömürler diliyorum.

ÜNİFOTOFEST
Çalışmalarım yoğun ve çeşitli olduğundan bazen iki haftada bir yazmanın sıkıntısını yaşıyorum. Gündemi hem kaçırmamak gerekiyor hem de çakışan çoklu gündemler üst üste gelince sayfada sıkışıklık yaşanıyor. Bu hafta okuyabildiğim kitabı yazdım ancak açılışını kaçırdığım festival hakkında iki hafta sonra sizleri haberdar etmek geç olacağı için Ajans Tabloid'den yararlanıp sevgili Jivan'ın yazısını kullanmak zorunda kaldım. Jivan Güner'e teşekkür ediyor, okurlarımın ise bu haftalık anlayışına sığınıyorum.

Yazı; Jivan Güner.

İstanbul merkezli, üniversiteli gençler tarafından düzenlenen fotoğraf festivali, kampüs dışına taşan üretimlerini sergiledi. Kadıköy İskele Meydan’da bir araya gelen ve ellerinde sergilenen çalışmalardan fotoğraflar taşıyan gençler, Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, İstanbul Hatırası Fotoğraf Merkezi ve Kadıköy Fotoğraf Merkezi'ndeki sergilerin açılışı ardından, Taksim-Galata arasında Cafe Mitanni, Tünel Meydanı, Genç Fotoğraf İnisiyatifi açılışları ile devam etti.

‘Değişim’ temasıyla yola çıkan festival programı kabul günleri, fotoğraf gösterileri, söyleşiler, panel ve forumlarla devam ediyor. "Değişimi" kavramsal düzeyde ve nesneler dünyasının somutluğunda; bireydeki ve toplumdaki karşılıklarıyla; Cemil Meriç'in "Çürüme de bir değişimdir; lakin gelişim değildir" sözünü akılda tutarak tartışıyor. 7 ayrı mekanda 19 serginin yer aldığı festivalde; Türkiye'den Anadolu Üniversitesi, Aydın Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerinin yanı sıra Kıbrıs'tan Atatürk Öğretmen Akademisi ve Yakın Doğu Üniversitesi, İspanya'dan Sevilla Sanatsal Fotoğraf Akademisi öğrencilerinin çalışmaları sergileniyor.

Statik eğitim sistemine karşı “festival”

Festivalin koordinasyonu da üniversiteli öğrenciler ve Galata Fotoğrafhanesi Kurucularından Yücel Tunca danışmanlığında gerçekleşirken, festival koordinatörlerinden Marmara Üniversitesi 2. sınıf öğrencisi Sinan Targay, sosyal medya üzerinden ‘Türkiye Fotoğraf Öğrencileri Birliği’ adlı bir grup kurarak başladıklarını ve Türkiye’nin her yerine ulaşmaya çalıştıklarına dikkat çekti. Öğrencilerin çoğunun okullarında verilen eğitimlerden yakındığına işaret eden Targay, “Bize statükonun dayatması olarak, hep bir şekilcilik dayatılıyor. Farklı bir şey sunulduğunda ise ya kötü öğrenci oluyorsun ya da ‘sen bu işi bilmiyorsun’ tarzında yaklaşılıyor,” dedi. Bu festivalin hocaların dahilinde yapılmadığını vurgulayan Targay, “Okullarda yapamıyoruz, hocaların eleme sistemini dahil etmiyoruz. Biz verilen eğitimi de hocalarımızı da eleştiriyoruz” şeklinde konuştu. Targay, farklı toplum ve kültürlerdeki gençler arasında diyaloğun fotoğraf aracılığı ile geliştirilmesi hedeflediklerini dile getirirken festivalin yeni olmasından kaynaklı, İstanbul merkezli yapıldığını fakat ileriki yıllarda bunun tüm illere yaygınlaştırmayı düşündüklerini ifade etti. Sinan Targay, festivali hazırlama sürecine ilişkin, kolektif üretimin ve tüm önyargılara karşın sorgulamanın önemini göstermesi açısından da önemli olduğunu belirtti.

27 Mayıs’ta sonlanacak olan festivalin programına ise www.unifotofest.org adresinden ulaşılabilir.