Antalya’da yol denetimi sırasında gözaltına alınan Murat A.’nın emniyet müdürlüğünde camdan atlayarak intihar etmesine ilişkin iddiaya yönelik olarak şunları söylüyor:

“Onlarca kez gözaltına alındım, elle ulaşılabilir bir pencere göremedim. Ayrıca her alan kamera ile izlenir. Basbayağı öldürmüşler çocuğu.”

Veli Saçılık söylüyorsa doğrudur. Neden mi? İfadelerinde gizli: “Onlarca defa…”

O bir gözaltı uzmanı.

Artık tüm dünyanın bildiği, ‘kurdun kuşun, dağın taşın haberdar olduğu ama bunların anlamadığı, duymadığı’ Yüksel direnişi 400’üncü günü geride bıraktı. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça 285 gündür açlık grevinde. Anlatamadıkları, ısrarla ‘anlamadıkları’ bir drama tanık oluyor, işleri için ömürlerini yiyen ülkenin değerlerini izliyoruz. Onların yanı sıra Esra Özakça 210, Mehmet Güvenel 171, Feridun Osmanoğlu ise 128 gündür açlık grevinde. Eğitimci Acun Karadağ, KHK mağdurları Mehmet Dersulu ve İlker Işık da aynı ekipten. ‘Anlatamadıkları’ talepleri açık, isyanları net:

“Bizim darbeyle ne ilişkimiz var, sadece hakkımızı arıyor, işimizi geri istiyoruz.”

Ders veriyor

Şüphesiz Yüksel direnişçileri arasında Veli Saçılık’ın özel bir yeri var. Ağır faşizm koşulları ve ülke gerçeğine rağmen ‘hak mücadelesinin nasıl verileceğine dair’ adeta ders veriyor. Her gün aynı saatte gözaltına alınıyor, bir süre sonra serbest bırakıldığını duyuruyor. Mizah dergilerinin kapağına taşınan ‘unutulmayacak’ bir ülke figürü artık:

Veli Saçılık için gözaltı vakti.

Tutuklu gazeteci sayısı, eğitimin başarısızlığı, kadın istismarı ve cinayetleri, çocuk tecavüzleri gibi ‘seçkin konularda’ dünya sıralamasını kimselere kaptırmayan Türkiye, ‘gözaltına alma’ şampiyonluğunu da elinde tutuyor. Emsali yok bir dünya rekoru.

Kesintisiz 90 gün arka arkaya gözaltı

‘Gözaltı uzmanı’ Saçılık, 2 sorunun cevapını vermekte zorlanıyor. ‘Kaç kere gözaltına alındın ve toplamda ‘Kabahatler Kanunu’ndan ne kadar para cezası kesildi?”

Ara ara mesaj atıyor: “Daha hesaplamalar sürüyor…”

Sonunda… “110 kere gözaltına almışlar” diyor. “Ancak panellere, seminerlere davet edildiğim arada günlük kesintiler var. Kesintisiz, her gün gözaltına alınan İlker Işık. 90 gün boyunca arka arkaya zorla emniyete götürülmüş.”

Paramızla dayak
yiyoruz: 37 bin TL ceza

Gözaltına alınıp, serbest bırakıldıktan sonra kesilen ceza da el yakıyor. Misal, bir önceki gün Yüksel ekibine toplamda 2 bin 951 TL ceza kesiliyor. Saçılık gülüyor: “Nedense bugün az oldu. Geçen ay, 88 bin TL kesilmiş genel olarak. Normalde aylık 100 bine yaklaşıyor.”

Peki şimdiye kadar Veli Saçılık’a kesilen bireysel para cezası ne kadar?

Saçılık, İlker Işık ile birlikte bu rekorun da sahibi. “İlker’in 17, benim 37 bin TL borcum var” diyerek aktarıyor: “700’den fazla dava var, savcı bıktı, polislere; ‘Bunları niye getirip duruyorsunuz’ diye kızıyor. Anlayacağınız her gün paramızla dayak yiyoruz.”

Bu paralar ne olacak? Saçılık mevzuyu başka bir yerden bağlıyor: “Hem para almak isteyen hem de şiddet uygulayana gaspçı denir. AKP iktidarı gaspçıdır. Gaspçıya para mı ödenir?”

Anlattıkları ilginç ve komik mi?

Hayır, yüz kızartıcı. Devletin defalarca mağdur edilmiş bir sosyoloğudur Veli Saçılık. AKP iktidarının da başlı başına utanç verici suçlarından biridir.

Her şeye rağmen önce toplumsal barıştan söz ediyor:

“Her kesimin garibanını bulmuşlar eziyet ediyorlar. Banka kurdelelerini kendileri kesmişler, para yatıranı tutukluyorlar.”

Sosyologdur… Hem de en iyilerinden.

Keşke samimi olabilseydiniz. O zaman, kendi istikbalinizi değil ülke istiklalini düşünürdünüz. O zaman dağın taşın, kurdun kuşun bile bu kadar gerisine düşmez, ülkeyi de kendinizle birlikte böyle tüketmezdiniz.

Keşke Veli’nin; annesine, kendisine arkadaşlarına vurup, paralarını, parasını gasp etmek yerine bir çayını içseydiniz.