ABD’nin Teksas eyaletinde, sefil bir karavanda karısı ve küçük kızından ayrı yaşayan Mike Echol, haber bültenine “Hay sokayım savaşınıza!” diye karşılık verdi. İsa figürünün altındaki tozlu sehpada kapağını pek açmasa da mutlaka bir İncil bulunduran, ülke sevgisini karavanın paslı panellerine astığı bayrakla her daim gösteren bu zavallı mavi yakalı, bir haziran akşamı TV karşısında birasını içip haberleri dinlerken ekrandaki spikerin ağzından çıkanların kesinlikle, mutlak biçimde, yüzde yüz yalan olduğunu fark ettiği bir aydınlanma anı yaşadı.

Kyle M. Scott’ın 2014 tarihli ‘hardcore’ korku öyküleri derlemesi Consumed’daki TV Eye (TV-Göz) adlı hikâyede anlattığına göre, o sırada spiker Felluce de üç yiğit Amerikalı ve bir miktar bölge insanının öldüğünden söz etmektedir. Ardından, büyük ihtimalle kendi çocuğunu ordudan uzak tutan bir senatörün yiğit askerlerle ilgili konuşması gelir. Nabzı hızlanıp midesinde kelebekler uçuşmaya başlayan Mike kendini ‘düşman’ın neden hiç gösterilmediğini, onların da insan olduğunu düşünürken bulur. “Bunların hepsi yalan, iğrenç bir propaganda! Masum insanlar bu pislikler için ölüyor ve bu kanal bunun propagandasını yapıyor!” İşte o an bağırır: “Hay sokayım savaşınıza!”

Mike bu aydınlanmanın şokunu yaşarken, ekrandaki spiker doğrudan Mike’a bakarak şöyle der: “Bu haber karşısında beklediğimiz tepki kesinlikle bu değil Michael…”

Hikâyenin devamında, 1984’teki Büyük Ağabey’in korkunç kontrol cihazı ‘telescreen’i andıran TV-Göz, Mike’a propaganda çarklarının mırıltısından uyanmasının sistem için ne büyük bir tehlike olduğunu anlattıktan sonra, kendi gözlerini oyup bir akıl hastanesine kapatılmasıyla sonuçlanacak korkunç bir infaza sürükleyecektir.

Yandaş medya işte bu TV-Göz’e çok benziyor. Son haftalarda internette paylaşılan bazı videolara bakıp AKP’nin propaganda çarkında teklemeler olduğu düşünülebilir: Nihayet AKP seçmenleri de RTE ve ekibinin baştan sona yanlış politikalarının etkisini hissetmeye başladı; Damat Bey “Ekonomi tıkırında!” dediğinde “Kim için?” diyorlar artık. Lakin sayıları çok az, tepkileri de ne yazık ki ekonomik krizi bireysel düzeyde yaşama oranlarıyla bağlantılı. Örneğin, krize çatıyorlar ama neo-liberal sisteme hiç laf etmiyorlar, su ve elektrik faturasına isyanlarını AKP/RTE eleştirisine dönüştürerek internette yayımlıyorlar ama ilk maddi yardım sonrasında yine oy vermeye koşacakları partinin bu ülkenin kültürüne, eğitimine, doğasına, geleceğine verdiği korkunç zarara hiç değinmiyorlar. Farkında değiller ya da önemsemiyorlar, ki her iki ihtimal de propaganda çarklarının maalesef beklendiği kadar teklemediğini gösteriyor. En azından şimdilik...

AKP’nin yarattığı medyada bu çarkı döndürenler, yaptıkları haberlerin yalan olduğunu elbette biliyor. Dalkavuk yayın yönetmenlerinden ya da Reyiz’inin baskısıyla medya patronu olmuş zenginlerden değil, muhabirden, sayfa sekreterinden, fotoğrafçıdan, kurgucudan, kameramandan söz ediyorum; ülkenin geleceğini mahveden bir yalan çarkının dişlisi olduklarını bal gibi biliyorlar. Fakat çarktan çıkmak, onu işlemez hale getirmek yerine kitlelerin bilinç ve vicdanıyla oynamayı sürdürüyorlar.

Bu hastalıklı durumu sadece ekmek parası için mi kabulleniyorlar, korktukları için mi yoksa bir tür ‘iktidar hazzı’ tattıkları için mi, bilemiyorum. Ama TV Eye’ın nihayetinde bir öykü olduğunu, gerçek hayattaysa propaganda çarklarının çok fena patladığını -Mussolini ve Hitler’in çarklarına bakın!- biliyorum.