Var olma mücadelesi veren genç kadının resmi ve sesi olmaya devam edeceğine inandığım Greta Gerwig ile oynayacağı ve çekeceği yeni filmlerde karşılaşmaya devam edeceğiz gibi görünüyor

Greta Gerwig’den 4 kız kardeş

En iyi film dahil altı dalda aday gösterilen ve en iyi kostüm tasarımı dalında Oscar kazanan film Little Women (Küçük Kadınlar) vizyona girdi. Amerikalı yazar Louisa May Alcott’un 1868 yılında yayınlanan romanı Little Women, Meg, Jo, Beth ve Amy isimli dört kız kardeşin hayatlarını konu almakta. Tüm zamanların en çok uyarlanmış klasiklerinden diyebileceğimiz bu romandan uyarlanmış müzikal, tiyatro oyunu, opera, film, dizi ve animasyonlar bulunmakta. Greta Gerwig’in yönetmenliğini yaptığı bu son uyarlamada Greta bir yandan romanın klasik ruhuna sadık kalırken bir yandan günümüz kadını için bazı kapıları da aralayabilmiş. Filmin kattığı en büyük yenilik ise kurgu dilinde. İki farklı zaman diliminde ilerletilen hikâye kimilerine güzel bir fikir gibi gelebilir ama bana kalırsa hikâyenin duygusuna ne bir şey eklemiş ne de ondan bir şey eksiltmiş. Kısacası Greta Gerwig bu projeyi yapmaya karar verdiğinde korktuğum şey olmuş ve ona has tüm eksantrik ögeler olması gerektiği şekilde var olamamış.

KADIN DOSTLUĞUNA İNANÇ

1980-1999 doğumlu olan Y kuşağının önemli kadın temsilcilerinden olduğuna inandığım ve sanatını önemsediğim bir isim Greta Gerwig. Kendisi Hollywood Altın Çağı’nın sinema ikon aktrisleri gibi dram ve komediyi aynı damarda taşıyabilen, şarkı söyleyebilen ve dans edebilen birisidir. Tüm bu star kumaşı özellikleri haricinde ise kendisi artık taze, yaratıcı genç bir yönetmen. Yönetmenliğini Noah Baumbach’ın yaptığı Frances Ha (2012) filmindeki harika performansı ile isminin daha geniş çevreler tarafından duyulmasını sağlayan Gerwig’i bir oyuncu olarak Bağımsız Amerikan Sineması’nın zirve isimlerinden biri olarak anmak yanlış olmaz. Burada küçük bir parantez açarak Baumbach ve Gerwig ikilisinin gene Baumbach’ın yönettiği ve Grewig’in rol aldığı Greenberg film setinde tanıştıklarını ve çiftin bebekleri olduğunu eklemek isterim. Neden bu kadar iddialı tanımlar yapıyorum bu isim için derseniz; Gerwig’in rol aldığı filmler, bir anlamda gerçek karakterinden izler taşır. Yüzünde aynı anda hem sevecen hem nihilist ifade bulunduran pek önemli bir vasfı olmayan, hayata artılarla başlamamış ama dünyada kendine yer edinmeye çalışan kadınların vücut bulmuş halidir. Sahici, samimi, dolaysız ve en önemlisi hayalperesttir. Hayatı kolaylaştırmaya çalışırken zorlaştıran, zorlaşınca da şaşırıp kalan biridir. Ve en önemli özelliği kadın dostluğuna olan inancıdır.

EKONOMİK BUHRAN, AŞK VE DİNgreta-gerwig-den-4-kiz-kardes-688563-1.

Frances Ha dışında bunu gözlemleyebileceğimiz diğer önemli bir film, Rebecca Miller’ın yönettiği Maggie’s Plan filmidir (2015). Bu filmde New York şehrinin entelektüel ve kültürel çevresini temsil eder gibi duran modern komik karakterler arasında en nevi şahsına münhasır karakteri Gerwig oynar.

Evet, yönetmenlerin kendi filmlerinde kendilerinden bir parça karaktere koyduklarını varsaymak doğrudur ama bu filmde Miller/Gerwig karışımı bir karakterden bahsetmek daha doğru olabilir. Sonuçta Arthur Miller gibi bir baba ile büyümüş ve Daniel Day-Lewis ile yaşayan Rebecca Miller’ın zekâ ve yaratıcılığından bahsediyoruz.

Böylesi başarılı bir kadının asıl ipuçları, kendi gençlik yıllarından izler taşıyan, 2002’de geçen, kısmen biyografik ilk solo yönetmenlik denemesi Lady Bird filminde saklı. Doğup büyüdüğü Sacramento, Kaliforniya’da geçen filmde 17 yaşındaki Christine Lady Bird McPherson (Saoirse Ronan) aynı Gerwig gibi Katolik kız lisesine gitmekte ve Gerwig’in Sacramento’dan New York’a uzanan hayat hikâyesinin temellerini ele vermektedir. Lise sonda okuyan ve geleceği ile ilgili büyük kararlar vermek üzere olan Christine’in büyüme hikâyesi anne-kız ilişkisini merkeze oturturken cinsiyet, milliyet, din, gelecek, kimlik konularında ergen gibi duran ama felsefi olan tartışma içindedir. Filmin 11 Eylül sonrası Amerika’sı, ekonomik buhran, aşk, aile, din ile olan ilişkisi 1983 doğumlu bir genç kız tarafından öylesine sade, samimi ve gerçekçi bir şekilde işlendi ki, film seyirci ile anlamlı bir bağ kurmayı başardı ve sonuçta aslında yerel gibi gözükse de evrensel düşünce ve duygu yapısıyla herkesi kapsayabildi. Ve film bağımsız sinema örneklerinin en kayda değerlerinden biri olarak yerini aldı.

Nitekim kritik anlarda zekâ, güç ve yaratıcılık gösteren kadınlardan olan Gerwig’in oynadığı karakterler ile yönettiği karakterlerin hepsi kendisidir. Little Women filminde de tüm bunlardan izler bulmak mümkün ama genelinde klasik ölçüsü çok sağlam kayaya bağlı olan bir romanın uyarlaması ona fazla alan tanıyamamış. Var olma mücadelesi veren genç kadının resmi ve sesi olmaya devam edeceğine inandığım Greta Gerwig ile oynayacağı ve çekeceği yeni filmlerde karşılaşmaya devam edeceğiz gibi görünüyor.