Ne pandemi bitti, ne de silahlanma, işgaller, çatışma ve hamaset altında geçirilen günler sona erdi. Göçmen karşıtlığına aşı karşıtlığının eklendiği, çeşitli ülkelerdeki seçimlerin bir karamsarlık ardından bir umut rüzgârı estirdiği 2021’i gri bir yıl olarak tanımlamak sanırım yanlış olmayacaktır. Türk dış siyasetinin zigzaglarını izlemekten yorulduğumuz bu yılda, Dünya da pek çok önemli değişime, olumlu ve olumsuz gelişmeye sahne oldu.

BİR YILIN ÖZETİ

ABD’de Joe Biden Trump’dan görevi devraldı. Rusya 2021’e Navalni’nin “Putin’in Sarayı” videosu ve protestolarının şoku ile girdi. Üstüne Mart başında Biden’ın Rusya’ya “Navalny’yi zehirleme” konulu yeni yaptırımı, ilişkilerin sertleşeceğinin işaretini verdi. Nitekim yılın son ayları Baltıklar’dan Yunanistan’a kadar uzanan Rusya’yı NATO ile kuşatma tatbikatlarına sahne oldu. Rusya ve Batı arasındaki Doğu Ukrayna Krizi yeni yıla devredilerek, 2022’nin de ilk kriz konularından olmaya güçlü bir aday olarak duruyor.

Kafkaslar bir önceki yılın Karabağ Savaş’ın artçı sorunları ve gelişmeleriyle nispeten “Kafkasya şartlarında” ılımlı bir seneyi geride bırakırken, Orta Asya’da Kırgızistan ile Tacikistan arasındaki sınır çatışmaları sadece birkaç gün sürse bile Mayıs başında ilk defa devletlerarası bir savaş seviyesine yükseldi.
ABD’nin yaz ortasında Taliban ile anlaşma çerçevesinde Afganistan’dan tüm askerlerini çekme süreci tüm dünyanın 2021’de üzerinde belki de en çok konuştuğu konu oldu. Ülkeden kaçmak için ABD askeri kargo uçaklarının kanatlarına tutunmaya çalışan Afganlar, sayısız bağlamda 2021’in en önemli uluslararası siyaset tartışmasının sembolik resmi oldu. ABD’nin Ortadoğu’dan çekilip yeni ağırlık merkezi olan pasifiğe güç kaydıracağı senaryoları, Ukrayna’da yaşanan yeni gerilim ve yığınaklarla bu sürecin o kadar da hızlı gerçekleşmeyeceğini daha yıl bitmeden göstermiş oldu. Taliban’ın yenilenen imajına karşın içeride sürdürdüğü kadın ve çocuk düşmanı siyaset ise bir ay geçmeden unutuldu. Kız çocuklarının feryatları manşetlerden indirilip yerini hızla G-20 zirvesine ve pandemiyi yeniden hortlatan yeni Covid varyantlarına bıraktı.

SOL KAPIYI ARALADI

Dünya’da gerçekleşen önemli seçimlere bakıldığında ise İran’da “reformcu-ılımlı” Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin koltuğuna sertlik yanlısı İbrahim Reisi’nin oturduğu yaz aylarını sonbahar başlarındaki Avrupa seçimleri takip etti. Almanya, Çekya, Avusturya gibi ülkelerde gerçekleşen seçimler 2015 sonrası olağanüstü güçlenen aşırı sağ grupların frenlendiğini, ancak geriletilemediğini gösterirken sosyalist solun özellikle Almanya’da yaşadığı gerileme, İngiltere ve ABD’de bir önceki sene yaşanan sol-sosyal demokrat adayların kayıplarıyla birlikte düşünüldüğünde sol açısından kaygı verici bir dönem mi başlıyor sorusunu gündeme getirdi. Ancak gerek Avusturya’da yerel seçimlerde komünistlerin beklenmeyen başarısı, gerekse Latin Amerika’da önce başkent Santiago ardından da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde komünistlerin etkin olduğu geniş sol koalisyonun zaferi uluslararası denklemde sol-sağ geriliminin kutuplaşarak merkez dışı alternatiflere kapı aralaması olarak yorumlandı.

KRİZDE DOST ARAYIŞI

Türkiye de 2021’e kapanmanı nispeten geride bırakıldığı ancak Covid’in geride bırakılmasının pek de kolay olmadığı pandemi şartlarında girdi. Bir önceki yılın hararetli Mavi Vatan deniz manevraları yerini meşhur “istikşafi görüşmeler”e bırakırken, 10 yıla yaklaşan gergin Kahire ilişkilerinde yumuşama/normalle çabalarına sahne oldu. Bir önceki yıla oranla Yunanistan’la daha az gerilim, Mısır’la normalleşme açıklamaları Avrupa Birliği ile de kaldığımız yerden yeni bir sayfa açma iradesi beyanıyla pekiştirildi. G-20 zirvesinde Biden ile verilen “dostane fotoğraf” ve. “beklenenden uzun süren ikili görüşme” Türkiye Batı ile eski rotasında bir ilişkiye mi dönüyor sorusunu gündeme getirdi.

Doğrusu 2021’in sonu bu bakımdan daha da fazla veri sundu: Birleşik Arap Emirlikleri ile Kasım sonunda gerçekleşen “sıcak” görüşme, Aralık ortasında Ermenistan’a doğrudan temsilci atanma kararı ile ve hemen ardından “İslam Ülkeleri Hahamlar İttifakı” temsilcilerini Saray’da ağırlama adımları ile birlikte düşünüldüğünde Ankara’nın 2021’i geçmiş yıllara oranla daha fazla dost kazanmaya hasrettiği ileri sürülebilir. Ancak bu tür açıklamaların ilk olmadığı, 19 yıllık AKP iktidarında, örneğin 2016 Nisanında olduğu gibi, “Çok Dost, Az Düşman” konsepti ile yeni bir çerçeveye geçildiği ifade edilip sadece birkaç ay sonra tam tersi yönde adımlar atıldığı düşünüldüğünde konuya şüphe ile yaklaşmakta büyük yarar var.

SEÇİM HAMLELERİ

2021 başında ve sonunda yoğunlaşan diplomatik hamleler, kalıcı ve sistematik bir diplomasiye öncelik verme tercihinden kaynaklanmıyor. İktidarın yavaş ama düzenli olarak oy kaybettiği şartlara ekonomik krizin derinleşmesi eklendiğinde ve üçüncü olarak da yakın dönemdeki pek çok zorlama dış politika adımının duvara çarparak geri geldiği şartlarda çok dost kazanma iç siyasetteki sıkışmayı aşmak için dış basıncı dengeleme adımından daha fazlası değil.
2022 ye erken seçim ya da seçim öncesi son dönemeç olarak AKP iktidarının seçim merkezli dış siyaset adımları geliştireceği bir dönem olacaktır. Bu dönemde garantiye alınmış bazı dış hamleler, bu hamlelere yönelik basıncı azaltacak ilişki çeşitlendirmeleri ile şekillenecektir. Nerden mi biliyoruz? Niyet okuyarak değil elbette. 19 yıl bir çizgiyi çözümlemek için uzun bir zaman dilimi.