Habitat TV’de yayımlanan, Müge Aral ile hazırladığımız ve sunuculuğunu üstlendiğim çocuk kitapları programı ‘Kipatlı Günler’in yeni sezon hazırlıkları başladı. Ocak ayında ekrana taşıyacağımız ilk bölümde Antoine de Saint-Exupery’nin kült öyküsü Küçük Prens’i konuşacağız. Bu vesileyle, defalarca okuduğum bu zamansız öykünün içine bir kez daha daldım. Kitapta “yıldızlar bütün insanların” diyen Küçük Prens, yıldızlara herkesten farklı sahip olmak isteyenlerle sırrını paylaşıyor. Hikâyede aidiyeti, dostluğu, bilgeliği, toplumsal sınıfların hayatı yorumlama biçimlerini, farklı adanışları okuyoruz. Eşine az rastlanır bir içtenlikle kaleme alınmış olan metin, yazarının kısa ömrünü sonsuzluğa taşıyor.

‘Hiç’ ile ‘Sonsuz’un birer ucunu tutup gerdiği ipin üzerinde türlü cambazlıklar yapan insanlığı düşünüyorum. Döngülerden oluşan yaşamı anlama ve açıklama noktasında aklına başvuran insanlığı... Aklı mantıksal yanılgılara düştüğünde duyguları zedelenen insanlığı… İnsan zihni gerçekten sihirli ve mantık zinciri bozulduğunda sihrini ortaya koyma konusunda maharetli. Yaratıcı zihnin edebi dokunuşlarıyla, küçük bir asteroid tüm evreni, küçük bir çocuk da tüm insanlığın yükünü taşıyabiliyor. Bir çocuk kitabının izleği bir yetişkini çocukluğuna götürebiliyor. Bugün, sayfaları arasında zihnin ve hafızanın değerini, gerçek ile gerçeküstünün görkemli birlikteliğini bulabileceğiniz iki kitaptan bahsetmek istiyorum. Bir çocuğun hissedip tutunduğu, şaşırıp yutkunduğu anlara tanık olacağınız iki kitaptan…

DÖNGÜ’DEN HİKÂYELER

gucenik-cocugun-golgesi-943098-1.

The Guardian’ın ‘en iyi 10 distopya’ listesine giren, anlatımı ve çizimleriyle özgünlüğünü ortaya koyan bir kitap. İsveç hükümetinin dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısının inşası için Malarö adalarında yapılandırdığı teknolojik bilim projesinden geriye kalanların anlatıldığı kitapta çocukluğu bölgede geçmiş olan yazarın hatıraları, gerçek yaşam kesitleriyle, duygu farkındalığı ve benzersiz bilim kurgu ögeleri ile birleşiyor. Deneylerin güçlü titreşimlerini evlerinden dahi hisseden bölge halkı projeye Döngü adını vermiş. Oldukça ironik! Yazar anılarını, fotografik hafızasına güvendiği çocukluk arkadaşı Ole’nin yardımıyla biçimlendirmiş, dev reaktörlerin gölgesinde teknolojik robotları, arazi gereçlerini, günümüzdeki teknolojilerin belki de ilk örneklerini görmüş. Kitabı yazmaya başlayınca arşivlere girerek tasarımları araştırmış. Yazarın amacının yalnızca nesnel bir tasvir yapmak olmadığı çok açık. Stalenhag sunuşta Döngü’nün doğayı ve insanları nasıl etkilediğini öznel, zaman zaman eğlenceli bir biçimde anlatmak ve resmetmek istediğini belirtiyor. 50’li yılların başında planlanıp 90’ların sonunda faaliyeti son bulan projede yazarın çocuk yüreği kâh bir gemi enkazının, kâh karlar üstüne yığılmış dev hurda aksın çevresinde dolanıyor. Küçük Simon, reaktörlerden yayılan sinyal ile titriyor, kemerli kulelerden yükselen alev toplarıyla ürperiyor. Böyle anlarda küçük çocuğun korkularını kim yatıştırıyor? Bir çocukluk anısı yıllar sonra “Bazı günler sarsıntılı ve kötü işleyen bir saat mekanizması gibidir, bazen saat hareketin tam ortasında durur ve saniyeler içinde yaşlanırız” cümlesini kurduruyor. Kitabı okurken el ele tutuşmuş dede ile torunu takip ederek Yankı Küresi’ne ulaşabilirsiniz. Yazarın fil mezarlığına benzettiği yere uğrayabilirsiniz. Vahşilerin Evi’ni gözleyip Hurdacılar’ın gizemini okuyabilirsiniz. Kendinizle yaşıt eski bir teknolojik aracın çalışma mekanizmasını inceleyebilir, istilacı dinozorlar ile karşılaşabilirsiniz. Kitapta meşe ağacının altında bekleyen yağlı ve hüzünlü şey ne? Gelecekten mi geldi? Geleceğin habercisi mi? Yalnız insana mı aittir akıl yürütme ve hissetme yeteneği? Kule Ev’in ve kavanozdaki beynin sırrını öğrenmek, vücut değiştiren kardeşler ve Sibiryalı Hayalet ile tanışmak, örümcek araçların tarlasına uğramak ister misiniz? Kitapta sibernetik bizon domuzlar ve androidlerin organik dönüşümü gibi pek çok etkileyici görseli inceleme fırsatı bulacaksınız. Dinozorlar nasıl tükendi? Çocukluk çağı ne zaman ve nasıl terkedildi? Robotlar omuzlarını düşürüp neden sessizleşti? Hikayeler ergenliğin çatallaşan sesiyle son buluyor. Yazar, ailesine, oyun arkadaşlarına, kendisine ilham veren şeylerin arkasındaki tasarımcılara teşekkür etmeyi ihmal etmiyor. Uzay-zamanı bükemeden dev bir proje tarih olabilir. Hafızanın derlediği kalıntıları gelecek nesiller büyülenerek okuyabilir! Bazen kurgular gerçek, gerçekler kurgu gibidir.

gucenik-cocugun-golgesi-943099-1.

Döngüden Hikâyeler

İthaki Yayınları
Yazan ve Resimleyen: Simon Stalenhag
Çeviren: Yonca Mete Soy
Editör: Emre Aygün

BİLGE VE ZAMAN MAKİNESİ-YADİGÂR

gucenik-cocugun-golgesi-943100-1.

Kitabının kahramanı kendini farklı hisseden, duygularını esprili bir biçimde ifade eden Bilge adında bir çocuk. 80. doğum gününde dedesi Bilge’ye bir köpek ve 8. doğum gününde açmak koşulu ile ona ‘yadigâr’ bırakacağını söylediği sandığın anahtarını hediye ediyor. Bilge’nin ilk kez duyduğu sözcük karşısında içinde uyanan meraka tanık oluyor, dede torun ilişkisindeki lezzeti duyumsuyoruz. 8 rakamının sihriyle tanışıyor, çocuğun köpeğine Sekiz adını vermesinin ardındaki niyeti öğreniyoruz. Bilge’nin 8. doğum gününde dedesi hayatta değil. Onu yeniden görebilmek için içinde güçlü bir istek var. Dedesinden yadigâr sandığı açmaya hazırlanan Bilge’yi, tavan arasında bulunan ve daha önce açıldığını hiç görmediği ahşap kapının ardında neler bekliyor? Öykünün yazarı aynı zamanda bir grafik tasarımcı. Kitabın suluboya çizimlerine ustalıkla yerleştirilen ‘steampunk’ detaylar etkileyici. Bilge’nin koluna geçirdiği makinenin çalışabilmesi neye bağlı? Sandıktaki mektupta neler yazıyor? Mektubu şaşkınlıkla okuyan çocuk dedesinin yazdıklarına güveniyor güvenmesine ancak elindeki gücü ne şekilde kullanacağını bilemiyor?! Çocuğun ‘tıpkı suya dalmak gibiydi’ dediği an hangisi? Zaman-mekan-insan bağı, yitirilen duyular, kazanılan farkındalıklar, başa düşen görevler ve sonraki nesle aktarılış kuralını öğrendiğimiz fantastik güçler metni zenginleştiriyor. Ayrılık, kavuşma, sonsuzluk, cesaret, macera, sevgiyle yeşertilmiş hafıza karşımıza çıkıyor. Öykü, ‘keşke yaşamasaydım’ ya da ‘elimde olsa düzeltirdim’ dediğimiz anlara dikkat çekiyor. Bilge’nin macerasından ilhamla sormak isterim; “en sevdiğim gündü” diyebildiğiniz bir gün var mı geride bıraktığınız? Cevabınız evet ise bilin ki çok şanslısınız!

gucenik-cocugun-golgesi-943101-1.
Bilge Ve Zaman Makinesi-Yadigâr
Meav Yayıncılık

Yazan ve Resimleyen: Tuba Şamlı Atilla
Editör: Gökçe Gökçeer

Arden Yayınları’nın Yıldız Öyküleri kitabında “Gökyüzüne Bakarak Efsaneler Yaratan Dünya” ifadesi yer alır. Kitapta Eski Yunan’dan Okyanusya’ya pek çok uygarlığın yıldızlara bakarak anlattığı efsaneler astronomi bilimiyle bilgece dans eder. Biyolojik ömrümüz sonsuzluğun yanında bir hiç olsa da ‘evreni anlama çabamız’ gerçekten bitmiyor. Adı ister Küçük Prens olsun, ister Simon ya da Bilge, yuvası ister B612 olsun, ister Orion Kemeri, ister Dünya, her çocuk merak duygusuyla doğuyor. Mucizevi donanımlarının önemli bir parçası olan hayal gücü, bağ kurma dürtüsüyle birleşip harikalar yaratıyor. Çocukluk çağımız çabucak geride kalsa da ‘gücenik bir çocuk’ gölgesi ömür boyu bizi takip ediyor. ‘Koyun çiçeği yedi mi? Yemedi mi?’ sorusunun kaynağını ve önemini bilen yetişkinler gölgeyi görüyor, çocuğu işitiyor, evreni bilemem ama çocuk kitaplarını anlayabiliyor.

gucenik-cocugun-golgesi-943102-1.