Kimi insanlar kendilerine yönelebilecek eleştirileri önceden bertaraf etmek için ya da bildikleri bir ayıpları ortalığa saçılmasın diye söze ithamla başlar. “Sen şöylesin, sen böylesin”... Böyle söze başlayan birisine eleştiri yapmayı unutursunuz ve kendinizi savunmaya geçersiniz. Neden “öyle” olmadığınızı anlatmaya çalışırsınız. Karşınızdakinin bu düşüncesinde samimi olduğunu zannedersiniz, ifade etmeye çabalarsınız ancak yapılan şey hücum ederek savunma yapmaktan başka bir şey değildir.

Bunu siyasete de uygulayabilirsiniz:

+Aşı nerede?

-Kılıçdar şöyle böyle

+Boğaziçi’ne milletvekili adayını atamışsın?

-Talebeler terörist

+ İnsanlar aç, işsizlik var, ne olacak?!

-HDP kapatılsın

- Peki damat nerede?

+Camileri ahır yaptılar.

Bu ithamların birine bile yanıt vermeye kalkarsan işin içinden çıkamazsın. İstenen de budur çünkü. Sen kendini ifade etmeye çalış ki, öyle olmadığını anlatmaya gayret et ki, karşındakine sıra gelmesin. Mevzu sende başlasın ve sende bitsin. Kimi dedikodu masaları vardır, (bu arada toplumun en dedikoducu kesimi erkeklerdir) bu masalarda sizi ameliyat masalarına yatırırlar ki kendi ayıpları zuhur etmesin. O masalardan kalkmak da bilmezler ki kalktıklarında altlarında bıraktıkları pislik görünmesin.

Zenginliğe alışmış rant çetelerinin “engereğin gözünü kamaştıran” şatafatından her söz açıldığında dehşetli bir hücuma geçmeleri, Zülfü Livaneli’nin en önemli kitaplarından biri olan Engereğin Gözü’nü akla getirir. Dehşetle örülmüş bir zorbalıkla her yaptığını unutturan bir padişahın düştüğü anlarda etrafındakilerin onun en kötü hallerini hatırlaması… İşte bu yüzden, güçten düşmemek için yapılan çabalar küçük ya da büyük iktidar alanlarını savunmanın birinci şartı.

Konumlarını terk edip gitmekten çekinenlerin kendilerini o koltuklara ya da masalara bağlayan şeylerden bir an evvel kurtarılmaları gerekir. Bu da gözlerine simli perdeler inen bu zatların kendi başlarına yapabileceği bir şey değildir. Belli ki iş işten geçmiştir. Bundan sonrası kaybedecek bir şeyleri olmayanların işidir.

Güçlünün gücü terk edip gitmesi beklenemez. Engereğin Gözü romanında yazdığı gibi, “Hükümdar ölümü kul ölümüne benzemez.”