Gücün karanlık yanı

Çekim kronolojisi itibariyle bizim ilk izlediğimiz üç filmde (bugün IV, V, VI) Darth Vader’i oynamış bir ‘eski dost’u kaybetmişiz. Çekilen ilk üç filmde Darth Vader’e can veren İngiliz vücutçu David Prowse, 85 yaşında uzaya açılmış. Sinema seyircileri onu ilk kez Frankenstein’ın Canavarı olarak tanımışlardı. Sonra başka sinema filmleri, TV yapımları geldi. Ama birkaç kuşağın gözünde, aslında iyi huylu, geçimli bir adam olan Prowse, Darth Vader’di, o kadar!

Gerçi benim bizce ‘ilk’ olan bu filmlerde, yani Star Wars (1977), The Empire Strikes Back (1980) ve favorim Return of the Jedi’daki (1983) kahramanım, bu tanıma genelde pek layık olmasa da, Han Solo’dur. Sonra, bir yaratık: 200 yaşındaki Wookie, Solo’nun yardımcı pilotu Chewbacca (2.20 metre boyundaki Peter Mayhew’a da bir selam) ve iki robot: Astro tamir robotu R2-D2 ile protokol robotu ve yetenekli çevirmen C-3PO. Bir de, ne yalan söylemeli, Darth Vader. Gelmiş geçmiş bütün kötülük temsilcileri içinde, Lord Voldemort dahil, bir numaram Darth Vader’dir. Belki ilk çekilen filmlerde yüzünü de görmediğimiz için. Gerçi, Return of the Jedi’da, kısacık bir sahnede Sebastian Shaw’un suretiyle görünmüştü. Kılığı kıyafeti de pek simetrik ve estetik gelir bana. Tuhaf, Mayhew gibi onu oynayan David Prowse da İngiliz olup, aksanı yüzünden seslendirmeyi James Earl Jones’a kaptırmıştır. Açılış gecesine kadar bu durumun farkında olmadığı söylenir.

Esas ‘Star Wars’u görüşümü, yaratıklarını, hatta jeneriğini hiç unutamam. Bir de Jediler’in (ve elbette Sithler’in) ışın kılıcını, tabii. Ewan McGregor da, Hayden Christensen de, ışın kılıcını ellerine ilk olarak aldıklarında kendilerine engel olamadan ağızlarıyla ses efektleri yapmaya başlamışlar. Oluyor böyle kapılma durumları. Ben de FRP’cilerin İTÜ Maslak eski kütüphanedeki yıllar, yıllar önceki etkinliğinde Darth Vader’in ışın kılıcıyla kimini kutsayıp kimini yok ettiğini görünce birazcık kendimi kaybetmiştim. Herkes her ne grubuysa (Star Wars, Game of Thrones falan) onun giysilerine bürünmüş. CNBC-e Game of Thrones’un fiyakalı bir tahtını koymuş, ekipten çocuklar da sırayla oturup fotoğraf çektiriyor. Millet hayal dünyasına cepheden dalmış. Zaten başka türlü nasıl keyfi çıkar ki?

Şöyle anlatmışım:

“Ben ise kendimi Muggle’lar arasında kalmış soylu bir cadı gibi hissederek, önümde İlker’in beni oraya sürüklemek için bahane ettiği Harry kitapları, masada oturuyordum. Birkaç saat sonra sıkıldım, oysa bir hayli imzalatan da vardı. Öğle vakti miydi ne? Kıytırık bir büfede ne varsa onu yiyorduk. Kalktım, dolaşmaya başladım. Star Wars’cular harikaydı. Darth Vader’e hayran kaldım. Tabii, Darth Vader olmak zor değil ama, bu arkadaş hakkıyla üstlenmişti rolü. Işın kılıcıyla kimini kutsuyor, kimini yok ediyordu. Basbayağı havaya girmişim.

Ağzım açık, her şeye hayret içinde bakarken, benim arkadaş yaşımı biraz aşmış çocuklar grubuna takılmışım. Biri, “Öğretmen misiniz?” dedi. “Hayır, çevirmenim,” dedim. Bir yandan da kendimi fena halde oraya ait değilmiş gibi hissediyordum (ki, favori hislerimden biridir). Çocuklar, nezaketen, “Ne çevirdiniz?” diye sordular. “Harry Potter,” dedim, çeviri ortağımı tek kalemde sildiğim için kendimden birazcık utanarak.

“Bir anda hava değişti, herkesin yüzü güldü. Bana, o kitaplarla büyümüş çocuklar olduklarını söylediler. Eh, ağzım kulaklarıma vardı desem yalan olmaz. Sonra savaş kahramanı gibi gurur içinde yerime döndüm ki, tahtın önünde bu sefer Yıldız Savaşları ekibi resim çektirmiyor mu? Darth Vader da orada. Resmen bir titreme geldi. İlker’in kolundan tuttum, “Ben de…” dedim. “Ee, tamam abla, git çektir” dedi. “Ama o Darth Vader…” diye çemkirdim. “Yanına git, konuş, o Ateş,” demez mi? İşte fantazyacı büyükler bile çocukların hevesini böyle kaçırıverir. Gerçi benim heyecanım yerli yerindeydi. Çok başarılı bir Vader’di çünkü. Titreyerek yanına gidip kulağına, “Ateş, sen misin?” diye fısıldadım. En hasından bir Darth Vader homurtusu çıkardı, ödüm koptu.

“Sonra ben gene masadan kaçmış ortalıkta dolaşırken, aynı gruptan iki-üç kişi gördüm. “Darth Vader nerede?” diye sordum heyecanla. “İleride, Game Station oynuyor,” dediler. Lanet olsun!”