Gülden Hanım’ın saçı, asgari ücretin cinsiyeti

NECLA AKGÖKÇE | KONUK YAZAR

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda genellikle erkekler arasında geçen asgari ücret pazarlıklarında bu yıl bir ilk yaşandı. Türk- İş’in beş kişilik heyeti içinde Yalova Üniversitesi’nde güvenlik görevlisi olarak çalışan ve iki çocuğuna kendi deyimi ile “hem annelik hem babalık yapan” Gülden Görmez de yer aldı. Cinsiyetçi yargı ve önyargıların kültürel norm olduğu sendikal dünyada kadının saçının boyasını bile eleştirdiler. Oysa güvenlik görevlileri de AVM çalışanı kadınlar gibi işleri gereği derli toplu olmakla yükümlüler.

Asgari ücretlileri temsilen orada bulunan Gülden Hanım’ın anlattıkları Türkiye’de asgari ücretin bir kadın ücreti olduğunu gösterdiği gibi, kadın çalışmasının niteliğini de tüm çıplaklığı ile gözümüzün önüne serdi. “Yıllarca taşeron şirketlerde çalıştım. Taşeron işçilerine kadro düzenlenmesi ile beklediğim kadroya kavuştum. Kadroya kavuştuk ama ücretlerimiz hâlâ taşeron şirketteki gibi devam ediyor…” diyordu, Gülden Hanım.

DİSK raporunda toplumsal cinsiyet

Gülden Hanım’ın anlattıkları şimdiye kadar asgari ücret komisyonlarında pazarlık yapan sendikacıların tümünün konuşmalarından daha etkili oldu. Epey de haber yapıldı… Kimi yazarlar onun oradaki varlığının temsili olduğunu söylüyorlar; ama bence hayatı ve çalışma koşulları, Türkiye’de pek çok kadın işçinin gerçekliğine tekabül ettiği için temsiliyetinin ötesinde bir inandırıcılığı oldu. Yani bana sorarsanız Ergün Atalay’dan daha iyi temsil etti asgari ücretlileri. İşverenlerden ve hükümetten yaşadıkları karşısında empati beklememeyi de bir gün öğrenir elbette Gülden Hanım, güveniyorum.

Onun varlığı aynı zamanda DİSK’in 3 Aralık’ta yayımladığı Asgari Ücret Gerçekliği Aralık 2019 Raporu’ndaki “Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda taraf heyetlerinde kadın temsilcilerin bulunmasını sağlayacak düzenleme (kota) yapılmalıdır” talebinin de bir kısmını karşıladı. Komisyonun bütün işçi konfederasyonlarını içine alabilecek şekilde genişletilmesiyle kadın işçilerin sayısının ve böylece de kadın temsiliyet oranının artabileceğini bekleyebiliriz. Umut dünyası…

DİSK’in asgari ücret üzerine hazırladığı raporda bu yıl, “Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini” ele alan bir bölüm var. -Konfederasyonları bir kadın cin çarptı herhalde- O nedenle DİSK raporu önemli. Arkadaşlar yaptıkları araştırmada, kadın emeğinin yoğun olduğu sektörlerde faaliyet gösteren kadın ve erkeklerin ortalama kazancını asgari ücrete oranlayarak, cinsiyete dayalı ücret eşitsizliğine dair bir tablo çıkarmışlar. Mesela büro işlerinde kadınların ortalama kazancının asgari ücrete oranı yüzde 82’i iken, erkeklerde bu oran aynı işkolunda yüzde 128’lerde seyrediyor. Görüldüğü gibi bu alanda kadınlar aynı işi yapmalarına rağmen daha düşük ücret alıyorlar. İnsan sağlığı hizmetlerinde de bu oranlar, kadınlarda yüzde 60, erkeklerde ise 101 olarak hesaplanmış. Kadın sayısının fazla olduğu bu sektörde bile erkeklerin ortalama kazancının daha yüksek olduğunu görüyoruz. Yine araştırmaya göre asgari ücretin altında ücret alan kadınların sayısı yüzde 22 iken, bu oran erkeklerde yüzde 13’lerde kalıyor.

Bunlar tabii kadrolu, düzenli ve bir kısmı sendikalı olan işlerde çalışan kadınlara dair veriler. Kadınların pek çoğu yarı zamanlı, çağrıya bağlı işlerde kayıt dışı çalışıyor. Oralarda ise orman kanunları geçerli.

Eşit ücret yasası

Asgari ücretin yükseltilmesi kadın- erkek ücretleri arasındaki eşitsizliği bir nebze giderebilir; ama cinsiyetçi emek piyasalarında kadın emeğinin dışlanarak değersizleştirilmesinin ardında yapısal nedenler bulunur. Bunu feminist iktisatçılar patriyarka ve kapitalizm gibi farklı iki sömürü sisteminin var olması ile açıklarlar. Kadının kamusal alanda emeğini değersizleştiren, onun ev ve bakım işlerini ücretsiz yapmasıdır. Kadın işleri evdeki ücretsiz emeğin devamı olarak görüldüğü için belli sektörlerde yoğunlaşmıştır ya da belirli alanlarda kadınların çalışması o işleri değersiz kılmıştır. Emek piyasalarındaki bu yatay ayrımcılığı (kadınların belli sektörlerde yoğunlaşması) ya da dikey ayrımcılığı (mesleklerinde bir türlü yükselememeleri), asgari ücret ya da herhangi bir ücret artışı ile ortadan kaldıramazsınız. Öncelikle kadın emeğini değerli kılmamız gerekiyor. Bunun için toplumsal cinsiyet temelli bir ücret değerlendirme sistemine- İsviçre Sendikalar Birliği ve Alman Hizmet Sendikası Verdi’ de bu denendi- ve ücret eşitliği anlayışına ihtiyacımız var.

Türkiye’de kadınlar tarafından kadınlar için yapılmış eşitlik yasaları yok. Kadınların her şeyden önce bir eşit ücret yasasına ihtiyaçları var. Bunun için kadın emeğinin bir bölümünü örgütleyen sendikalara büyük görev düşüyor. Ayrıca kadın ve erkek ücretleri arasındaki eşitsizliğe dikkat çeken konfederasyonlar, bağıtladıkları toplu sözleşmelerde, başta asgari ücret ihlalleri olmak üzere kadın ücretlerinin düzeltilmesine yönelik talepler de sıralayabilirler. Bu konuda ellerini tutan yok…