Ülke yönetimindekiler birkaç yüzyıllık geçmişi özlemek ve bazı değerlerine öykünmekle yetiniyorlar. Ancak mesleğim açısından nedense birkaç yüzyıllık geçmiş bana yetmiyor şöyle gitmişken iki bin yıl öncesine gidesim geliyor.

Yıllardır öğrencilerimle paylaşmak adına elimden düşürmediğim kimi kaynaklar beni buna zorluyor nerdeyse. Şöyle bir düşünüyorum neydi tiyatroya deygin olmazsa olmaz kurallar.

Tiyatronun en önemli, işlevlerinden birinin, hoşlanma, haz duygularının estetik düzeyinin yükselmesine katkı olduğunu yazan Aristoteles.

Komedya yalnızca eğlence sağlamaz, toplumun beğenisini eğitmeli, ahlaki değerleri kollamalı, siyaseten adeta danışmanlık yapmalı diyen Aristofenes. “Barış”, “Kadınlar Hayır Derse” gibi oyunlarıyla savaş meraklılarını ve silah ticaretini, “Eşek Arıları” oyunuyla işbirlikçi, çıkarcı yargı sisteminini eleştiren barışçı Aristofanes.

Demokrasi kültürü konusunda yaşadığımız yoksullaşma başka bir değeri anımsatıyor. Antik Yunan uygarlığının ekonomik, siyasal ve askeri güçlerinin yanında örnek demokrasisinin gereksindiği özgür ve sorumlu vatandaşın yetiştirilmesinde tiyatronun ciddi bir işlevi olduğunu anımsıyorum. Ve buna uygun davranmayanların başlarına geleni hele de düşününce yeniden şaşırıyorum. İÖ 370-60 Yıllarının Antik Yunan yazarlardan Phrynikhus, (günümüze ulaşan bir oyunu yok ne yazık ki) Miletos’un Zaptı isimli oyunu seyirci tarafından çok beğenildiği halde güncel konularla seyirciyi boş yere heyecanlandırdığı için para cezasına çarptırılmıştı. (*)
Şimdi bunlar nerden çıktı diyebilirsiniz.Geçenlerde kanalları dolaşırken Altın Kelebek Ödülleri törenine rastladım. Gülmece ödülünün Güldür Güldür Shov isimli bir programa verildiğini gördüm ve “haklı çıktım” diye düşündüm. Ne yazık ki!

Son beş altı yıldır televizyonlara bulaşan bir çeşit gülmece salgın hastalığının ekran karşısında hayli hayranı olduğunu tahmin ediyordum. Yılmaz Erdoğan’ın “En Güzel Hareketler Bunlar” isimli skeçleriyle başlayan bu furyanın son örneklerinden biri “Güldür Güldür”. Bu programları tiyatro sanan televizyon seyircilerinin estetik zehirlenmesinin nedeni olan bu “şey”ler giderek çoğaldı, hemen her kanalda benzer bir program peydahlandı.

Seyircisinin bereketli olduğu, kanal yönetimlerinin de benzeri grupları ekrana taşımalarından belliydi. Fizik özellikleri alay konusu yapan, cinsel göndermeli , küfür anıştıran sözcüklere ve hareket komiğine dayalı kaba saba güldürülere insanlar katıla katıla gülüyor. Çoğu kez seyircili çekimlerle yapılan yayınlarda seyircinin katılma halleri de ekrana yansıyor zaten.

Hani 2500 yıl öncesini bırakalım, günümüz tiyatro eğitimi veren tüm okullarda “aman ha sakın yapmayın” diye öğretilen bütün yanlış, yakışıksız, kaba, hatalı oyunlarla TV kanalları para kazanıyorlar.
Ve yine ne yazık ki oyuncuların çoğu eğitimli ve yetenekli. Güldür Güldür isimli programın katılımcılarının ödül töreni sırasında yaptıkları kısa şov da yeteneklerinin ve güldürünün ayrılmaz ikizi zekalarının kanıtı.

(*) Sevda Şener
“Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi”