AKP’nin yaptığı, Kılıçdaroğlu ve Öztrak’ı çılgın bir profesör arkasında Yalan Üretim Merkezi’ni gezerken gösteren animasyonu izlediniz mi? Gülmekten size de bir haller olmuştur, kesin!

AKP’nin bunu yapması boşuna değil, siyaset ve iletişim bilimlerinin kesiştiği yerdeki bilimsel bilginin ürünü. Biraz gezizekâlıları taklit var ama, olsun. Başlangıçta sakil dursa da taklit insanı geliştirir.

Bilimsel dediğim şu; her ne kadar siyasi mizah siyasetin tarihi kadar eski olsa da, 21. yüzyılda baskıcı rejimler ve diktatörlüklerle mücadelenin en etkin aracı oldu. Hadi Putin’in aşı için yaptığı benzetmeyi kullanayım, mizah diktatörlere karşı kaleşnikof kadar etkili!

AKP de, memleketin başına bela muhalefet diktatörlüğüne karşı, onun baş diktatörü Bay Kemal ve partisini mizahla vurma operasyonu başlattı. Devam ederlerse sonuç alacaklarından şüpheniz olmasın. En yıkılmaz diktatörleri bile “güldüre güldüre gönderebileceğinize” dair çok sayıda araştırma, tarihi veri var.

Misal Hitler… Bir savaş sonucu gitti gibi görünse de, onu o noktaya getiren süreçte mizah da vardı. İnsanlar onun hakkında anlattıkları fıkralarla korkunç diktatörü gülünçleştiriyorlardı:

•Hitler bir akıl hastanesini ziyaret ediyormuş. Bütün hastalar sıraya geçip otomatik olarak Nazi selamı vermişler. Sıranın sonunda elini kaldırmadan duran adama, “Sen neden beni herkes gibi selamlamıyorsun?” diye sormuş Hitler. “Ben deli değil, hastabakıcıyım” demiş adam.

•Soru: Hitler, Göring ve Göbels bir teknedeymişler ve fırtına çıkmış, tekne batmış. Kim kurtulmuş? Cevap: Almanya

Sadece tarihte değil, asıl olarak yakın dönemde Orta Doğu’dan Kuzey Afrika’ya, Avrupa’dan Amerika’ya diktatörlüklere karşı yükselen toplumsal muhalefet hareketlerinde mizah son derece etkili oldu. Etkili ama kolay değil tabii, bir pankart kapıp sokağa çıkmaya benzemiyor. Yaratıcılık gerektiriyor.

O yaratıcılık meyvelerini vermeye başlayınca, en hareketsiz kesimlerin bile dikkatini çekiyor, onları cesaretlendiriyor ve tutumlarını değiştiriyor.

Yugoslavya’nın parçalanmasına tanıklık ettiğim günlerde, o güzelim ülkede, Miloşeviç ve Karadziç hakkında çok fıkra dinledim.

Miloşeviç’in devrilmesinde önemli rol oynayan Otpor hareketi vardı. Hepi topu 50 doları olan 20 öğrencinin başlattığı bir hareket…

İlk eylemleri kalabalık bir alışveriş merkezinin önüne üzerine Miloşeviç fotoğrafı yapıştırdıkları petrol varili ve yanına da bir sopa koymak olmuştu. İnsanlar varilin etrafında toplandılar, kimileri sopayı da kullandılar. Bir süre sonra polisin gelip varili “tutuklamasını” kahve içtikleri köşeden gülerek izleyen o birkaç gencin Otpor’u 70 bin üyeli bir harekete dönüştü.

Sudan diktatörü El-Beşir de muhaliflerini “dirsek yalayıcılar” diye alaya alırdı. Gençler o lafı alıp insanları “Dirsek Yalama Cuması” eylemlerine çağırdılar. Herkes kendi dirseğini yalasın, El-Beşir neşelensin!

Eğlence ve mizah, korkuyu kıran, güven oluşturan ve hedef aldıklarının beceriksiz gülünç tepkilerine yol açan yönüyle 21. yüzyıl protestolarının en önemli cephaneliği oldu. Protesto eğlenceli hale gelince katılanı da çoğalıyordu. Hicvin üzerine şiddetle gidenler daha fazla hiciv ve alay konusu oluyordu.

Şimdi AKP, muhalefet diktatoryasına karşı bir animasyonla en etkili silahı sahaya sürdü. Kuşkusuz, ne kadar etkili olursa olsun, diktatörü yalnızca hicivle yıkamazsınız. Yine de bu silaha sıkı sarılmak lazım. Bırakmasınlar.

Yeni medya sayesinde hızı ve gücü kat be kat artan mizahı elden bırakmazlarsa, muhalefeti güldüre güldüre göndermeleri işten bile değil!