TuzBiber ekibi İstanbul’un ve Türkiye’nin çeşitli mekânlarında yaptıkları stand-up’larla izleyicisine nitelikli ve özgür bir güldürü imkânı sunuyor: “Komedyen yaptıklarıyla her alanda özgür olmalı”

Güldürünün tuzu biberi

YAĞMUR BOZACI

Stand-up gösterilerine duyulan ilgi Türkiye’de her geçen gün biraz daha artıyor. İstanbul başta olmak üzere Türkiye’de çeşitli illerde ve mekânlarda gösteri yapan stand-up komedi oluşumu TuzBiber de bu ilginin oluşumunda önemli bir pay sahibi. Alternatif komedi arayan insanların adres olarak gösterdiği TuzBiber’in kurucusu Enes Uysal, bu ekibin parçası olan Aksel Gürel, Emre Günsal ve Deniz Alnıtemiz ile TuzBiber’i ve de Türkiye’de stand-up’ı konuştuk.

TuzBiber nasıl oluştu? Nasıl insanları topladınız?

Enes Uysal: 4-5 sene önce organik başladı her şey. ‘Kısmet Şov’ diye bir şey vardı o zamanlar. Kısmet Şov da Deniz Alnıtemiz ve Mustafa Gürbüz’ün yaptığı bir işti. Açık mikrofon formatı gibiydi. Kısmet Şov ben dahil olduktan iki sene sonra durdu. Ben de şuna inanan bir insanım: Bir açık mikrofon yoksa stand-up da yoktur. Herkes kendine komedyen deyip sahneye çıkınca yıllarca ne kadar kötü komediler izlediğimizi gördük. Ben de bir şeyler yapayım dedikten sonra TuzBiber ismiyle bir stand-up etkinliği düzenledik. Başta bir açık mikrofondu ve gecede 10-15 komedyen çıkıyordu. O da yaklaşık 2-3 sene devam etti. 6 iyi komedyenle amatörleri bir noktada ayırarak TuzBiber’i ana hatlarıyla oluşturduk. BKM Açık Mikrofon’dan farklı olarak ismini yazdıran herkes çıkabiliyor sahneye.

Peki sizi BKM’den ayıran şey ne tam olarak?

Aksel Gürel: BKM biraz daha kurumsal bir yer olduğu için onların da hesap vermesi gereken başka yerler var. Bu da stand-up kültürüne ters oluyor. Stand-up’a çıktığında rahat olmalısın, istediğin şeyi eleştirebilmelisin. Onların bu kurumsal kimliği sahnedeki insanın özgürlüğünü etkiliyor.

E.U.: TuzBiber’in ilk zamanlarında Doğu Demirkol da çıkıyordu sahneye. Sonra BKM çoğu komedyene sözleşme uzattı, ‘başka hiçbir yerde çıkamazsınız’ şartı koydu. Bu komedyenin doğasına ters. Çünkü öyle ya da böyle herkesin karşısına çıkman gerek. Yani TuzBiber’in başında komedyenler var, BKM’nin başında mühendisler var.

A.G.: Komedyenler genelde paraya muhtaç oldukları için, BKM de bunu bilerek kullanıyor.

E.U.: Mesela BKM sözleşmelere o malum şartı koymadan önce bu komedyenlerin hepsi bizim şovlarda da çıkıyorlardı. Zaten başka türlü bir komedide gelişim olma ihtimali yok. Komedi bizce böyle değil. Aslında onların var olması da iyi bir şey çünkü o kontrastı da onlar yaratıyor. Mesela ben BKM’deki komedyenlerin çoğunu iyi buluyorum. Çok iyi komedyenler ama kısıtlı konular etrafında dönen iyi komedyenler. Burada bir sansür yok, biz hiçbir şeye müdahale etmiyoruz. Bu yüzden bağımsız şekilde var olmak isteyen birçok komedyen de başka bir yerde değil de burada. Ankara’daki birçok bağımsız komedyen de gelip burada sahne alıyor, dün Antalya’dan bir ekip gelmiş mesela. Niye? Çünkü onlara bir alan tanınıyor.

STAND UP YALNIZ BİR MESLEK

Stand-up’a nasıl başladınız?

Deniz Alnıtemiz: Stand-up yalnız bir meslek. Bunu başlamadan anlama şansım oldu. Bu yüzden benim gibi başkaları ile karşılaşmamı sağlayacak bir sistem olması gerektiğini düşündüm. 2011 senesiydi şimdiki gibi açık mikrofonlar, stand-up geceleri yoktu. Herkese açık kısmet şov adlı bir nevi gezici komedi kulübü gibi davranan bir oluşum kurdum. İlk şovumuzu amfimizi mikrofonumuzu alıp bir internet kafesinde yaptık. Ekipte Deniz Özturhan’da vardı. Mart ayıydı. O günden beri stand-up yapıyorum.

Politik güldürü Levent Kırca’yla bitti mi?

D.A.:Bence bitmez en fazla vites yükseltmiş olabilir.
Türkiye’de stand-up nasıl bir konumda?

D.A.: Şu anda bir ifade biçimi olarak herkesin denemeye can attığı bir konuma geldi.

Türkiye’de stand-up izleyen insanların profili nasıl bir profil?

D.A.: Çok yaşlı değiller. Belli bir profile indirmek zor. Sebepleri çeşitli bence. Genel olarak stand up’ın hala seyircisini aradığını düşünüyorum. Hatta seyircisi de onu arıyor olabilir.

STAND UP TÜRKÜ BARDA NEDEN YAPILMASIN?

Seyircinin sizden beklentisi ne?

E.U.: Stand-up artık insanlar için kaçış da olabiliyor. İzleyici sahnede fikir beyan eden birilerini görüyor. Ve o fikri birçok politikacıdan çok daha doğru bir şekilde ifade eden insanlar bunlar. Caz gibi bir şey bu arada. Bir caz session’da bir gece çalınan bir şeyle bir sonraki gece çalınan şey aynı olmadığı gibi stand-up’ta da öyle bir durum söz konusu. Ve dolayısıyla Türkiye’de de bu iş türkü barlarda çok iyi yapılır benim teorime göre ama türkü barlara gitsek şu anki demografik yapısıyla; bizi öldürebilirler. Buranın kültürüyle de aslında stand-up çok ilintili çünkü bizim eskiye dayanan sözlü edebiyat geçmişimiz var. Ve ben şaşırıyorum 50’lerde, 60’larda, neyse, Türkiye’de nasıl olmuş da stand-up olmamış? Aslında bizim kültürümüze çok uygun bir şey.

Stand-up’a nasıl başladınız?

Emre Günsal: Hep komik bir şeyler yapma arayışı içindeydim. Çocukken komik olduğunu düşündüğüm şeyler çekip YouTube’a koyuyordum. O zamanlar da stand-up izleyicisiydim, ama Türkiye’de bunu özgür bir şekilde yapabileceğimi bilmiyordum, pek umut da etmiyordum. Lisenin son sınıfındayken Kadıköy’de düzenli gerçekleşen bir açık mikrofon gecesi buldum. Orada ilk defa stand-up yapmayı denedim ve anında kendimi ait olduğum yerde hissettim.

Stand-up’ı diğer komedi türlerinden farklı kılan şey ne?

E.G: Diğer komedi formlarına göre, yaptığına olan tepkiyi anında görebilme, anlık değişiklikler yapabilme, karşında oturanlarla bir an paylaşma avantajları benim için stand-up’ı eşsiz kılıyor.
Sizce stand-up dinamiğinin olmazsa olmazı ne?

E.G: Bir tarafın konuşuyor, diğer tarafın da dinliyor olması. Onun dışında yapılması ya da yapılmaması şart olan bir şey olduğunu düşünmüyorum. Yaptığımız şeyin ileri doğru hareket edebilmesi için hayal edilebilen her şeyin denenebilir olması gerekiyor.

Türkiye’de stand-up nasıl bir konumda?
2010’lu yıllarda ana akımın dışında stand-up’a hem ilgi arttı, hem de icra etmekle ilgilenenler için başlamak çok kolaylaştı. Her hafta İstanbul’un farklı yerlerinde en az 2-3 açık mikrofon gecesi düzenleniyor.